Mü'minûn Sûresi 31-38. Ayet Tefsiri


31-38 / 118


Mü'minûn Sûresi Hakkında

Mü’minûn sûresi Mekke’de inmiştir. 118 âyettir. İsmini ilk âyette geçen الْمُؤْمِنُونَ (el-Mü’minûn) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 23, iniş sırasına göre 74. sûredir.

Mü'minûn Sûresi Konusu

Mekke döneminin sonlarına doğru indiği anlaşılan sûre, ebedî kurtuluşa erecek mü’minlerin vasıflarının tanıtımıyla başlar. İnsanı, önce kendi esrarengiz yaratılışı, sonra da yedi kat gök, belli ölçülerde yağıp canlıların ihtiyacı için yerde depolanan yağmur, onunla neşv ü nemâ bulan bitkiler ve kendilerinden faydalandığımız hayvanlar üzerinde tefekküre davet eder. Önceki peygamberlerin kavimleriyle mücâdeleleri ve neticede peygamberlerin kurtulup inkârcı toplumların helak edilişi, Resûlullah (s.a.s.)’i teselli ve münkirleri tehdit sadedinde hatırlatılır. Nübüvvet, tevhid ve âhiret esaslarına vurgu yapılarak; mizanda tartısı ağır gelenlerin mutlu sonlarına, tartısı hafif gelenlerin ise hüzün, hasret ve pişmanlık dolu acı hallerine temas edilerek sûre sona erdirilir. 

Mü'minûn Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi üçüncü, iniş sırasına göre yetmiş dördüncü sûredir. Enbiyâ sûresinden sonra, Secde sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Mü'minûn Sûresi Fazileti

Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak, “Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl (düşmanlarımıza karşı) zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!” diye dua ettikten sonra, “Şu anda bana on âyet indi; kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir” buyurmuş, ardından da bu sûrenin ilk on âyetini okumuştur (Müsned I, 34).1 – 11

ثُمَّ اَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا اٰخَر۪ينَۚ ﴿٣١﴾
فَاَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ۟ ﴿٣٢﴾
وَقَالَ الْمَلَاُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَٓاءِ الْاٰخِرَةِ وَاَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۙ مَا هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۙ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ ﴿٣٣﴾
وَلَئِنْ اَطَعْتُمْ بَشَرًا مِثْلَكُمْ اِنَّكُمْ اِذًا لَخَاسِرُونَ ﴿٣٤﴾
اَيَعِدُكُمْ اَنَّكُمْ اِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا اَنَّكُمْ مُخْرَجُونَۖ ﴿٣٥﴾
هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَۖ ﴿٣٦﴾
اِنْ هِيَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوث۪ينَۖ ﴿٣٧﴾
اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌۨ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِن۪ينَ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır 31: Sonra bunların ardından başka bir nesil getirdik.
Karşılaştır 32: Onlara kendi aralarından bir peygamber gönderdik. O da: “Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka bir ilâhınız yoktur. Artık iman edip ilâhî azaptan sakınmayacak mısınız?” dedi.
Karşılaştır 33: Kendilerine dünya hayatında bol geçimlikler verdiğimiz halde, âhiret buluşmasını inkâr edip yalanlayan kavmin ileri gelenleri şöyle dediler: “Bu da ancak sizin gibi bir insan! Yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.”
Karşılaştır 34: “Eğer kendiniz gibi bir insana itaat edecek olursanız, hiç şüphesiz kaybeder, büyük bir hüsrâna uğrarsınız.”
Karşılaştır 35: “Ne o, yoksa o size, ölüp toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra, tekrar diriltilip kabirlerinizden çıkarılacağınızı mı söylüyor?”
Karşılaştır 36: “Heyhât, heyhât! Size söylenen şey, gerçek olmaktan ne kadar da uzak!”
Karşılaştır 37: “Gerçek hayat, sadece içinde yaşadığımız dünya hayatıdır. Kimimiz ölür gider, kimimiz bir süre daha yaşarız; bir daha da diriltilecek falan değiliz.”
Karşılaştır 38: “Bu adam, uydurduğu yalanları Allah’a yakıştıran bir yalancıdan başka bir şey değil! Bu yüzden biz ona kesinlikle inanmayız.”

TEFSİR:

Nûh kavminden sonra ismi verilmeden kıssası anlatılan kavim, Âd kavmidir. Nitekim A‘râf  ve Hûd sûrelerinde de sıralama böyledir. Onlara gönderilen peygamber Hûd (a.s.)’dır. Kavmine olan mesajı, Hz. Nûh’unki ile aynıdır: “Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığını tasdik ve yalnız O’na kulluk etmek.” Bu davete ilk karşı çıkanların yine kavmin ileri gelenleri olduğu görülür. Bu vesileyle peygamberlere karşı çıkan kimselerin şu üç ortak özelliğe sahip olduklarını belirtmek gerekir.

  Hepsi de kavimlerinin eşrafı, reisleri ve önde gelenleri idiler.

  Âhiret hayatına inanmıyorlardı.

  Zengin ve dünya hayatında başarılı idiler. Dünya hayatını seviyorlar; kendilerine zenginlik, şan ve şöhret kazandıran müreffeh hayatlarının yanlış bir çizgide olabileceğini akıllarına bile getirmiyorlardı. Bu sebeple de ölümden sonra bir başka hayattan; dünyada yapılanların hesabının Allah’a verileceğinden söz ederek keyiflerini kaçıran peygamberlere karşı çıkıyorlardı.

Kur’an indiği zaman Mekke’de yaşanan durum da aynen böyle idi. Kendileri gibi yiyip içen bir insana uymanın tamamen aldanmaktan ve kayba uğramaktan başka bir şey olmadığını; ölüp toprak ve çürümüş kemik hâline geldikten sonra dirilmenin boş bir dava olduğunu; hayatın sadece bu dünya hayatından ibaret bulunduğunu; insanların tekrar diriltilmeyeceğini; peygamberin böyle sözleri kendiliğinden uydurup Allah’a mal ettiğini söylüyorlardı.

Âd kavminin sonu şöyle oldu:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...