Mü'minûn Sûresi 3. Ayet Tefsiri


3 / 118


Mü'minûn Sûresi Hakkında

Mü’minûn sûresi Mekke’de inmiştir. 118 âyettir. İsmini ilk âyette geçen الْمُؤْمِنُونَ (el-Mü’minûn) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 23, iniş sırasına göre 74. sûredir.

Mü'minûn Sûresi Konusu

Mekke döneminin sonlarına doğru indiği anlaşılan sûre, ebedî kurtuluşa erecek mü’minlerin vasıflarının tanıtımıyla başlar. İnsanı, önce kendi esrarengiz yaratılışı, sonra da yedi kat gök, belli ölçülerde yağıp canlıların ihtiyacı için yerde depolanan yağmur, onunla neşv ü nemâ bulan bitkiler ve kendilerinden faydalandığımız hayvanlar üzerinde tefekküre davet eder. Önceki peygamberlerin kavimleriyle mücâdeleleri ve neticede peygamberlerin kurtulup inkârcı toplumların helak edilişi, Resûlullah (s.a.s.)’i teselli ve münkirleri tehdit sadedinde hatırlatılır. Nübüvvet, tevhid ve âhiret esaslarına vurgu yapılarak; mizanda tartısı ağır gelenlerin mutlu sonlarına, tartısı hafif gelenlerin ise hüzün, hasret ve pişmanlık dolu acı hallerine temas edilerek sûre sona erdirilir. 

Mü'minûn Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi üçüncü, iniş sırasına göre yetmiş dördüncü sûredir. Enbiyâ sûresinden sonra, Secde sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Mü'minûn Sûresi Fazileti

Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak, “Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl (düşmanlarımıza karşı) zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!” diye dua ettikten sonra, “Şu anda bana on âyet indi; kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir” buyurmuş, ardından da bu sûrenin ilk on âyetini okumuştur (Müsned I, 34).1 – 11

وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ ﴿٣﴾
Karşılaştır 3: Onlar her türlü boş söz ve faydasız işlerden yüz çevirirler.

TEFSİR:

 اَللَّغْوُ (lağv), sözlük anlamıyla saçma, boşuna ve kişinin hayattaki gayesine ulaşmasında hiçbir yararı olmayan şeylerdir. Müminler böylesi faydasız şeylere hiç önem vermezler, en küçük bir eğilim ve ilgi duymazlar. Bu tür şeylere dalındığını gördüklerinde hemen uzaklaşır, titizlikle bunlardan kaçınır, ya da bunlara tümüyle ilgisiz kalırlar. Onların bu üstün şahsiyet özellikleri: “...Boş bir söz ve davranışa rastladıklarında ise yüz çevirip vakar içinde oradan geçip giderler” (Furkan 25/72) şeklinde beyân edilir.

Mümin her an omuzlarında sorumluluğunun yükünü hisseden kişidir. Dünya onun için bir imtihan yeri ve hayat da bu imtihan için ayrılmış sınırlı bir süredir. Tüm zihni, bedeni ve ruhuyla imtihan kağıdına eğilen bir öğrenci gibi, bu duygu da mümini tüm hayatı boyunca ciddi bir sorumluluk duygusu içinde davranmaya yöneltir. İmtihan salonundaki öğrenci her anının geleceği için ne kadar önemli ve etkili olduğunun nasıl bilincindeyse ve bu bilinçle en küçük bir anını bile boşa harcamak eğilimi göstermezse, aynı şekilde mümin de hayatının her anını faydalı, hedefine yaklaştırıcı ve neticede memnun kalacağı işlerle geçirir. Şâirin dediği gibi:

“Misâl-i bahr derûnunda saklayup güherin

Hüner-nümâlığa meyletme vâr ise hünerin.” (Münîb, Hoca Mustafa)

“Bir hüner ve mârifete sahipsen mevsimli mevsimsiz, yerli yersiz onu ortaya koyup gururlanma. Sînesinde inciler barındıran, fakat onları gizlemesini bilen denizlere benzemeye çalış.”

Bu bakımdan gerçek mü’minler, boş sözlerden, faydasız tutum ve davranışlardan, anlamsız alaka ve düşüncelerden kaçınan kimselerdir. Çünkü onu hiçbir yararı olmayan oyundan, eğlenceden, gereksiz ve yakışıksız şeylerden alıkoyacak her zaman ve mekana uygun yapılması gereken iyilikler, güzel işler ve sâlih ameller bulunur. Allah’ı zikretmek, O’nun kudretinin azametini tasavvur etmek, O’nun iç ve dış âlemde yer alan ayetlerini kavramaya çalışmak gibi mühim vazifeleri vardır. Kâinattaki ilâhî azamet sahnelerinin ve kudret akışlarının her biri, insan aklını bütünüyle kaplayacak ve onu hayran bırakacak keyfiyettedir. Bunlar, insanın düşüncesini ciddi mânada meşgul edecek ve vicdanını harekete geçirecek özelliktedir. Ayrıca insanın kalbini arındırmak, ruhunu ve vicdanını temizlemek gibi vazifeleri de vardır. İnsanın gücü ve enerjisi ise sınırlıdır. Bu güç ve enerji ya insan hayatını iyileştiren, geliştirip kalkındıran bir yönde harcanacak ya da gereksiz şeyler uğruna, boşu boşuna, oyun ve eğlence için harcanacaktır. Oysa mü’min, inancının gereği olarak bu enerjiyi yapıcı bir maksatla hem İslâm adına dünyanın kalkınması ve ıslahı, hem de âhiretini  imar ve tezyini için harcamak zorundadır. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s.) buna teşvik sadedinde şöyle buyurur:

“Kendisini doğrudan ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, kişinin iyi müslüman olduğunu gösterir.” (Tirmizî, Zühd 11; İbn Mâce, Fiten 12)

“Allah’a ve âhirete iman eden kişi ya faydalı söz söylesin veya sussun!” (Buhârî, Edeb 31; Müslim, İman 74, 75)

Şâir de âdetâ bu hadis-i şerifin izahı sadedinde şöyle der:

“Söyler isen hayır söyle, sözünden ibret alsınlar.

Söylemezsen sükût eyle, seni insan sansınlar.”

Gerçek mü’minler “zekâtı” vaktinde ve tam olarak verirler:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...