Ahzâb Sûresi 41-42. Ayet Tefsiri


41-42 / 73


Ahzâb Sûresi Hakkında

Ahzâb sûresi Medine’de hicrî beşinci yılın sonlarında inmiştir. 73 âyettir. İsmini, 20. âyette geçen اَلأحْزَابُ (ahzâb) kelimesinden alır. “Ahzâb” topluluk, grup, parti, bölük gibi mânalara gelen اَلْحِزْبُ (hizb) kelimesinin çoğuludur. İnsanın her gün okumayı mutat hale getirdiği dua demetine ve Kur’an’da bir cüz’ün dörtte birine de hizb denilir. Bu sûrede “ahzâb” kelimesiyle, müslümanlara karşı savaşmak için birleşen müşrik Arap kabileleri ve onlara katılan diğer düşman güçleri kastedilir. Mushaf tertîbine göre 33, iniş sırasına göre 97. sûredir.

Ahzâb Sûresi Konusu

Resûlullah (s.a.s.)’in şahsında tüm mü’minlere Allah’tan korkup kâfirlere ve münafıklara itaat etmeme, Kur’an’a ittibâ ve Allah’a tevekkül gibi temel ahlâkî esaslara yer vererek başlayan sûrede üç mühim tarihî hâdiseden bahsedilir:

  Hicrî 5. yılın Şevvâl ayında vuku bulan Hendek, diğer ismiyle Ahzâb savaşı ve bu vesileyle münafıkların iç dünyalarının ortaya konması, ruh hallerinin tasvir edilmesi.

  Hicrî 5. yılın Zilkâde ayında yapılan Benî Kurayza gazvesi, bu vesileyle mü’minlere zafer ve ganimetlerin müjdelenmesi.

  Yine Hicrî 5. yılın Zilkâde ayında meydana gelen Peygamberimiz (s.a.s.)’in Hz. Zeynep’le evlenmesi ve bu hâdise esas alınarak evlatlıkla alakalı hükümlerin düzenlenmesi.

Bu hâdiseler Ahzâb sûresinin ne zaman indiği hususunda net bir fikir verdiği gibi, sûrede temas edilen diğer konular da bu üç ana hâdise etrafında döner durur. Hususiyle Resûlullah (s.a.s.)’in müstesnâ şahsiyeti, Allah katındaki değeri, kendisine ve hanımlarına mahsus evlenme, boşanma, örtünme hükümleri; mü’minlerin Efendimiz (s.a.s.) ve hanımlarıyla olan içtimâî münâsebetlerine dâir edep kâideleri beyân edilir. Allah ve Rasûlü’ne  karşı saygısız davranan kimselerin hem dünya, hem de âhiretteki fecî sonlarından birer manzara sunularak, mü’minlerin bu hususta daha dikkatli olmaları istenir. Sûre din ve kulluk emânetini taşımanın ehemmiyeti ve zorluğunu dile getirerek nihâyete erer.

Ahzâb Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada otuz üçüncü, iniş sırasına göre doksanıncı sûredir. Âl-i İmrân sûresinden sonra, Mümtehine sûresinden önce Medine’de inmiştir. İbn İshak’a göre hicretten sonra nâzil olmuştur; geliş tarihi bakımından Medine’de nâzil olan sûrelerin dördüncüsüdür.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا كَث۪يرًاۙ ﴿٤١﴾
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلًا ﴿٤٢﴾
Karşılaştır 41: Ey iman edenler! Allah’ı çok çok zikredin.
Karşılaştır 42: Sabah akşam O’nu tesbih edin.

TEFSİR:

Mü’minlerin İslâm’ı güzel bir şekilde yaşamalarının ve münkirlerin saldırılarından uzak durmalarının en emin yolu Allah’a dönmek ve onu çok çok zikretmektir. Ancak sadece dil ile Allah’ı çok zikretmek mümkün olamaz. Çünkü insan uyuduğu, yemek yediği, konuştuğu ve sustuğu zaman zikredemez. Sadece ne zaman diliyle zikir sözlerini telaffuz edebilirse o zaman zikretmiş olur. Bu da çok sayılmaz. O halde zikrin “çok” olabilmesi için onun kalbe ve ruha yerleşmesi lâzımdır. Eğer kalp, zikri öğrenip yapmaya başlarsa, harama teşebbüs edilmediği takdirde hiçbir şey onu zikirden alıkoyamaz. Zikrettikçe kalbin itminânı artar; itminân arttıkça zikretmek daha keyfiyetli bir haz vermeye başlar. Böylece Allah’ı çok çok zikretme imkânı doğar. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Onlar, iman eden ve kalpleri de dâima Allah’ı hatırlayıp anmakla doygunluk ve huzura eren kimselerdir. Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ı hatırlayıp anmakla doygunluk ve huzura erer.” (Ra‘d 13/28)

Zikrullâhtan uzak ve gâfil kalpler de şöyle ikaz edilir:

“Yazıklar olsun kalpleri Allah’ın zikrine karşı katılaşmış talihsizlere! Onlar apaçık bir sapıklık içindedir.” (Zümer 39/22)

Zünnûn-ı Mısrî (k.s.) şöyle der:

“Her şeyin bir alâmeti vardır. İrfân sahibinin ilâhî huzurdan kovulmasını bir alâmeti de Allah’ı anmaktan geri kalmasıdır.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 230)

Resûlullah (s.a.s.) ashâbına:

“–Size en hayırlı, Allah katında en değerli, derecenizi en fazla yükseltecek, sizin için sadaka olarak altın ve gümüş dağıtmaktan daha kazançlı, düşmanla karşılaşıp da sizin onların boynunu vurmanızdan, onların da sizi öldürmesinden daha çok sevap getirecek amelin ne olduğunu haber vereyim mi?” diye sordu. Onlar da:

“–Evet, haber ver” dediler. Resûl-i Ekrem de:

“–Allah Teâlâ’yı zikretmektir” buyurdu. (Tirmizî, Deavât 6)

Her vesileyle Allah’ı hatırlamanın önemi ve yolunu göstermesi açısından Şeyh Mevlâ el-Kâbî’nin anlattığı şu hâdise pek güzeldir:

Bazı insanlar Hz. Mevlânâ’dan kendilerine imamlık yapmasını ricâ ettiler. Zira Allah’tan korkan bir imamın arkasında namaz kılan, Peygamber Efendimiz’in ardında namaz kılmış gibidir. Mevlânâ Hazretleri bu arzuya icâbet edip kimseden işitilmeyen nâdir virtler ve dualar okudu. Onlardan, Hazretin yâdigârı olarak şu on sözü hatırımda tuttum:

Her korku için لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ (lâ ilâhe illallah) “Allah’tan başka ilâh yoktur”,

Bütün keder ve elemler için مَا شَاءَ اللّٰهُ (maşallah) “Allah’ın dediği olur”,

Her niyet için اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ (elhamdülillah) “Bütün övgüler ve yüceltmeler Allah’a aittir”,

Her nimet bolluğu için اَلشُّكْرُ لِلّٰهِ (eşşükrü lillah) “Allah’a sonsuz şükürler olsun”,

Her şaşılacak şey için سُبْحَانَ اللّٰهِ (sübhânallah) “Allah bütün noksan sıfatlardan uzak ve temizdir”,

Her günah için اَسْتَغْفِرُ اللّٰه (estağfirullah) “Allah’tan bütün günahlarımı bağışlamasını isterim”,

Her darlık için حَسْبِيَ اللّٰهُ(hasbiyallah) “Allah bana yeter”,

Her kaza ve kader için تَوَكَّلْتُ عَلَي اللّٰهِ (tevekkeltü alallah) “Yalnız Allah’a güvenip dayandım”,

Her musibet için اِنَّا لِلّٰهِ وَ اِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ (innâ lillah ve innâ ileyhi râciûn) “Biz Allah’tan geldik Allah’a dönüyoruz”,

Her tâat ve mâsiyet için لَا حَوْلَ وَ لاَ قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِيِّ الْعَظ۪يمِ (lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm) “Bütün güç ve kuvvet ancak çok yüce ve çok büyük olan Allah’tandır.” (Ahmet Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, I, 303)

Hâsılı hem Allah’ı çok zikretmeli, hem de onu sabah akşam yâni dâimî olarak hem namazlarda hem de namaz dışındaki vakitlerde tesbih etmeliyiz.

Çünkü:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...