Rûm Sûresi 55-57. Ayet Tefsiri


55-57 / 60


Rûm Sûresi Hakkında

Rûm sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 60 âyettir. İsmini, 2. âyetinde yer alan اَلرُّومُ  (Rûm) kelimesinden alır. Mushaf tertibine göre 30, nüzûl sırasına göre 84. sûredir.

Rûm Sûresi Konusu

Rûm sûresi, çok mühim bir gaybî hâdiseyi haber vererek başlar. Bu hâdise, Bizanslılarla İranlılar arasında meydana gelecek savaşta Bizanslıların galip gelmesidir. Kur’ân-ı Kerîm’in haber verdiği şekilde gerçekleşen bu hâdise, Kur’an’ın en büyük mûcizelerinden biri olup Peygamberimiz (s.a.s.)’in getirdiği vahyin doğruluğunu ispat eder. Rûm sûresinde; bir taraftan mü’minleri seven, onlara yardım eden, onları zafere eriştireceğini va‘deden ve onları cennetle müjdeleyen; diğer taraftan da âhirete inanmayıp hayatı sadece dünyadan ibaret sayan kâfirleri cehennemle korkutan Yüce Allah’ın varlığının, birliğinin, nihâyetsiz kudret ve azametinin delilleri peş peşe serdedilir. İnsanlar böyle bir Allah’ın dinine girmeye ve o dinin itikâdî, amelî ve ahlâkî gereklerini yapmaya davet edilir. Bu münâsebetle şirkin tutarsızlığı misallerle izah edilirken, şirke bulaşmış hastalıklı ruhların içler acısı halleri ortaya konur. Bunların tedavisi için açık ve anlaşılır reçeteler sunulur. Yine mecbûri istikâmet olan âhiretin varlığı, tabiatta ve insanlarda durmadan cereyan eden ölme ve yeniden dirilme delilleriyle ispat edilir. Mahşerdekilerin diliyle dünyanın bir gün, hatta bir saat gibi çok kısa olduğuna temas edildikten sonra, gönüller o dehşetli ve sonsuz âhiret âleminin manzalarını ibretle temâşâya, kulaklar da, bütün bu hususlarda en doğru bilgiyi ve misalleri veren Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemeye yönlendirilir.

Rûm Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada otuzuncu, iniş sırasına göre seksen dördüncü sûredir. İnşikak sûresinden sonra, Ankebût sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 17. âyetinin Medine’de nâzil olduğuna dair bir rivayet de vardır (nüzûl sebebi için bk. 2-6. âyetlerin tefsiri).

وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَۙ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍۜ كَذٰلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ ﴿٥٥﴾
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ فَهٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿٥٦﴾
فَيَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ ﴿٥٧﴾
Karşılaştır 55: Kıyâmet koptuğu gün, inkârcı suçlular, dünyada sadece çok kısa bir süre kaldıklarına yemin edecekler. İşte onlar, vaktiyle hayattayken de hep böyle aldanıyor, hep böyle yanlışlara sürüklenip duruyorlardı.
Karşılaştır 56: Kendilerine ilim ve iman verilmiş olanlar ise şöyle diyecekler: “Siz dünyada ve kabirde Allah’ın kitabında belirlenen yeniden diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bugün, size haber verilen o diriliş günüdür. Fakat siz bunu bir türlü anlamaya yanaşmıyordunuz.”
Karşılaştır 57: Artık o gün, zulmedenlere ileri sürdükleri özürler bir fayda sağlamayacak; onların dünyaya dönüp Allah’ı râzı edecek işler yapma isteklerine de olumlu cevap verilmeyecek.

TEFSİR:

Dünya ve kabir hayatı, sonsuz âhiret hayatı yanında, sonsuzluğa uzanan bir çizginin üzerindeki bir noktadan başka bir şey değildir. Gerçekten çok kısadır, fânîdir. Bahar bulutu ve yaz yağmuru gibi gelip geçicidir. Dünyada veya kabirde bulunurken bu durum tam fark edilemese bile, mahşer günü âhiret hayatı tüm dehşetiyle gözler önüne serildiğinde, bu gerçek bütün netliği ile ortaya çıkacaktır. Hususiyle ömürlerini küfür, şirk ve günahlarla geçirip, cehenneme müstahak hâle gelmiş kimseler bu hususta son derece mustarip olacaklardır. Ölümlerinden önce binlerce sene geçmiş olsa bile, dünyada ve kabirde çok kısa kaldıklarını, hatta buradaki ifadesiyle “bir saat”ten fazla kalmadıklarını sanacaklardır. Veya dünya hayatının kulluk yapamayacak kadar kısa olduğunu, bu sebeple ibâdetleri yerine getirmeye fırsat bulamadıklarını söylemeye çalışacaklardır. Halbuki dünyada nefis ve şeytana uyarak hak yolunu terk etmişlerdi. Cenâb-ı Hak onların bu itirazlarına şöyle cevap verir:

“…Biz, size, düşünüp öğüt alacak bir kişinin, düşünüp öğüt alabileceği bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı bir peygamber de gelmişti. O halde tadın azabı! Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur.” (Fâtır 35/37)

Onların bu acıklı durumlarını seyreden ilim ve iman sahipleri, daha vakur ve serinkanlı bir şekilde, dünya ve kabir hayatının normal şartlar altında geçtiğini, nihâyet Kur’an’ın va‘dettiği yeniden diriliş gününün vakti geldiğini, işte bu günün de o yeniden diriliş günü olduğunu, fakat onların dünyadayken böyle bir günün varlığını kabul etmediklerini söyleyeceklerdir. Artık bu günde ileri sürecekleri mazeretler zalimlere bir fayda sağlamayacak ve onların tekrar dünyaya dönüp Allah’ı râzı edecek ameller işleme talepleri de reddedilecektir. Çünkü onlar, tevbe edip, iman ve sâlih amellere dönmek için verilen tüm fırsatları kaçırmışlar ve imtihan için tanınan süreyi bitirip, sonucun açıklanacağı saate ulaşmışlardır.

Bu sebeple Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Dünya bir saatlik bir süreden ibarettir. Sen onu taatle geçirmeye gayret göster.” (Aclûnî, I, 416)

 Sâlih bir kul da ölmek üzereyken şöyle demiştir:

“Ben hüzün, keder, hata ve günahlarla dolu olan dünyadan ayrılacağıma üzülmüyorum. Benim üzüldüğüm şeyler; uykuyla geçirdiğim geceler, oruçsuz geçirdiğim günler ve zikrullâhtan gâfil kaldığım saatlerdir.”

O halde, getirdiği çeşitli misaller ve yaptığı açıklamalarla size doğru yolu gösteren Kur’an’ın irşâdına kulak verin:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/07/enfal-suresinin-10-ayeti-ne-anlatiyor-196012-m.jpg
Enfal Suresinin 10. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى وَلِتَطْمَئِنَّ بِه۪ قُلُوبُكُمْۚ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ اِنَّ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/07/enfal-suresinin-2-ayeti-ne-anlatiyor-195989-m.jpg
Enfal Suresinin 2. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْه ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/07/araf-suresinin-199-ayeti-ne-anlatiyor-195968-m.jpg
Araf Suresinin 199. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَاَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِل۪ينَ (Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahille ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/07/baskasini-kendine-tercih-etmek-isar-ile-ilgili-ayetler-195961-m.jpg
Başkasını Kendine Tercih Etmek (İsar) İle İlgili Ayetler

Başkasını kendine tercih etmek, varını yoğunu muhtaçlara vermek ile ilgili ayetler... AYETLER “Kendileri muhtaç olsalar bile, başkasını daha ço ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/06/sirasiyla-namaz-sureleri--namazda-okunan-kisa-zammi-sureler-195731-m.jpg
Sırasıyla Namaz Sureleri | Namazda Okunan Kısa Zammı Sureler

Kısa sureler Kuran'daki sırasına göre hazırlanmıştır. Fatiha suresinden başlayarak Nas suresine kadar devam eden kısa surelerin Arapça, Türkçe okunuşl ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/07/araf-suresinin-194-ayeti-ne-anlatiyor-195950-m.jpg
Araf Suresinin 194. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ عِبَادٌ اَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَج۪يبُوا لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَا ...