Duhân Sûresi 22-29. Ayet Tefsiri


22-29 / 59


Duhân Sûresi Hakkında

Duhân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 59 âyettir. İsmini, 10. âyette geçen ve “duman” mânasına gelen اَلدُّخَانُ (duhân) kelimesinden alır. Resmî tertîbe göre 44, iniş sırasına göre 64. sûredir.

Duhân Sûresi Konusu

Allah Teâlâ, hakla bâtılı, haramla helâli belirlemek ve insanları ebedî hüsranla uyarmak üzere Kur’ân-ı Kerîm’i indirmiştir. Onun esas hedefi Allah’ın varlığı, birliği ve sınırsız kudretini kalplere yerleştirerek onları sadece Allah’a kulluğa çağırmaktır. Peygamberler bu davanın en büyük temsilcileridir. Bu sebepledir ki Hz. Mûsâ’nın Firavun’la olan mücâdelesi örnek verilerek İslâm’ın gâlibiyeti ve İslâm düşmanlarının mağlubiyeti müjdelenir. Son olarak peygamberleri reddedenlerin cehennemdeki acı manzaraları, buna karşılık peygamberlerin izinden gidenlerin nimet, huzur ve mutluluk dolu halleri seyrettirilir.

فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ ﴿٢٢﴾
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلًا اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ ﴿٢٣﴾
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًاۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ ﴿٢٤﴾
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿٢٥﴾
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ ﴿٢٦﴾
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ ﴿٢٧﴾
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا اٰخَر۪ينَ ﴿٢٨﴾
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır 22: Sonunda Mûsâ Rabbine: “Yâ Rabbi! Doğrusu bunlar suç işlemekte aşırı giden inkârcı bir güruh! Artık onları sana havâle ediyorum Allahım!” diye yalvardı.
Karşılaştır 23: Biz de kendisine şöyle buyurduk: “Kullarımla birlikte geceleyin yola çık; çünkü Firavun ve ordusu tarafından tâkip edileceksiniz.”
Karşılaştır 24: “Asanla vurup denizi ikiye ayır. Karşıya geçtikten sonra da Firavun ve askerlerinin arkanızdan gelmesi için denizde açılan yolu olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak bir ordudur.”
Karşılaştır 25: Sonunda Firavun ve kavmi Kızıl Deniz’in karanlık sularına gömüldüler. Neler bırakmadılar ki geride: Bahçeler, pınarlar ve çeşmeler…
Karşılaştır 26: Çiftlikler, ekinler, muhteşem konaklar, şerefli makam ve mev­ki­ler…
Karşılaştır 27: Zevk u safâsını sürdükleri daha nice nimetler...
Karşılaştır 28: Zâlimlerin sonu işte böyle oldu. Biz de bütün bu nimetlere başka bir toplumu mirasçı kıldık.
Karşılaştır 29: Onlara ne gök ağladı, ne de yer. Helâk vakti gelince kendilerine süre de tanınmadı.

TEFSİR:

Cenâb-ı Hak Hz. Mûsâ’ya kavmini geceleyin yola çıkarıp Mısır’ı terk etmesini emir buyurdu. Firavun ordusunun da kendilerini takip edeceğini haber verdi. Cenâb-ı Hakk’ın lütfuyla Mûsâ (a.s.) ve İsrâiloğulları Kızıl Deniz’i geçip kurtuldular. (bk. Şuarâ 26/52-66) Hz. Mûsâ denizi geçtikten sonra, açtığı yolun kapanıp denizin eski haline gelmesi için asasını ona vurmak istedi. Çünkü Firavun’un peşinden gelmesinden korkmuştu. Fakat Allah Teâlâ, Firavun ve ordusunun boğulabilmesi için yolun açık tutulmasını emretti. İsrâiloğullarının ardından geçeriz ümidiyle denizde açılan yollara dalan Firavun ve ordusu, arka tarafları da bütünüyle suyun içinde kalacak duruma gelince, yollar kaldırıldı ve o azgınlar suyun içinde boğuldular. Mısır’da büyük bir refah, sayısız nimetler içinde yaşıyorlardı. Bâtıl bir dava uğruna bütün bu nimetleri ve daha önemlisi canlarını kaybettiler. Bu nimetler, dün köle muamelesi gören İsrâiloğullarına miras bırakıldı.

29. âyette yer alan “Gök ve yerin ağlaması”, mecazi bir ifadedir. Onların hâline hiç kimsenin acımadığını haber verir. Bir açıklamada şöyledir: Araplar bir büyük insan vefat ettiğinde: “Onun için gök ve yer ağladı” derler, bununla, onun ölümü ile gelen musibetin her şeyi kuşattığını söylemek isterlerdi. Halkın kullandığı bu ifade seçilerek, Firavun ve adamlarının değersizliği anlatılmıştır. Bir yoruma göre de gök ve yerden maksat, gök ve yer halkıdır. Bunlardan hiçbiri onların helakine üzülmemişlerdir. Çünkü onlar, Allah’ın yarattıklarına karşı herhangi bir kimsenin kendileri için üzülmesini gerektirecek bir iyilik bile yapmamışlardır. Yine onlar, göktekilerin, onların yıkılmasından üzüntü duyacakları, Allah rızâsı için bir iyilik de yapmamışlardır. Allah’ın kendilerine tanıdığı fırsat boyunca, yeryüzünde fesat çıkarmışlar ve sonunda haddi aştıklarında azaba uğramış, adeta bir çöp gibi ezilerek bir kenara atılmışlardır.

“Onlara ne gök ağladı ne de yer” ifadesi, hakiki anlamda kullanılmış da olabilir. Dolayısıyla bunların başkaları için ağlayabileceğini hatıra getirmektedir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her bir mü’min için gökte iki kapı vardır. Bunların birinden onun yaptığı ameller yükselir, diğerinden de onun rızkı iner. O mü’min öldüğünde  ikisi de onun arkasından ağlar.” Peygamberimiz (s.a.s.) bunu söyledikten sonra Duhan sûresi 29. âyeti okumuştur. (Tirmizî, Tefsir 44/2)

Şunu ifade edelim ki, nasıl göklerin ve yerin Allah’ı tesbihini tam olarak anlamamız mümkün değilse (bk. İsrâ 17/44), onların ağlamasının mâhiyetini de tam olarak anlayamayız.

Gelelim Firavun zulmünden kurtulan İsrâiloğulları’nın durumuna:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/kibir-ve-kendini-begenmek-ile-ilgili-ayetler-197207-m.jpg
Kibir ve Kendini Beğenmek ile İlgili Ayetler

“İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasib ederiz. Sonunda kazançlı çıkanlar, fenalıktan sakı ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/yusuf-suresinin-39-ayeti-ne-anlatiyor-197194-m.jpg
Yusuf Suresinin 39. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ ءَاَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ اَمِ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۜ “Ey zindan arkadaşlarım! ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/yusuf-suresinin-33-ayeti-ne-anlatiyor-197175-m.jpg
Yusuf Suresinin 33. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: قَالَ رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِۚ وَاِلَّا تَصْرِفْ عَنّ۪ي كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِن ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/mahmut-sagir-kuran-ziyafeti-285-ibrahim-suresi-38-41-ayetler-197176.png
Mahmut Sağır (Kuran Ziyafeti 285) İbrahim Sûresi 38-41. Ayetler

İbrahim Sûresi 38-41. Ayet Tefsiri 38. “Rabbimiz! Hiç şüphesiz sen, bizim gizlediğimizi de bilirsin, açığa vurduğumuzu da. Çünkü yerde olsu ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/vakia-suresi-hakkinda-bilgi-197173-m.jpg
Vakıa Suresi Hakkında Bilgi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (v ...