111 kayıt bulundu
Karşılaştır Yusuf Sûresi 1: Elif. Lâm. Râ. Bunlar, gerçeği açıklayan ve Allah’tan geldiği apaçık ortada olan kitâbın âyetleridir.
الٓرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ۠ ﴿١﴾
Elif-lâm-râ(c) tilke âyâtu-lkitâbi-lmubîn(u)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 2: Hiç şüphesiz biz o kitâbı, düşünüp anlamanız için Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ قُرْءٰنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ ﴿٢﴾
İnnâ enzelnâhu kur-ânen ‘arabiyyen le’allekum ta’kilûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 3: Biz, sana vahyettiğimiz bu Kur’an ile kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Oysa sen daha önce bunları hiç bilmezdin.
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ اَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ هٰذَا الْقُرْاٰنَۗ وَاِنْ كُنْتَ مِنْ قَبْلِه۪ لَمِنَ الْغَافِل۪ينَ ﴿٣﴾
Nahnu nakussu ‘aleyke ahsene-lkasasi bimâ evhaynâ ileyke hâżâ-lkur-âne ve-in kunte min kablihi lemine-lġâfilîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 4: Bir zamanlar Yûsuf babasına: “Babacığım! Ben rüyâmda on bir yıldızı, güneşi ve ayı gördüm; onların bana secde ettiğini gördüm” dedi.
اِذْ قَالَ يُوسُفُ لِاَب۪يهِ يَٓا اَبَتِ اِنّ۪ي رَاَيْتُ اَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ رَاَيْتُهُمْ ل۪ي سَاجِد۪ينَ ﴿٤﴾
İż kâle yûsufu li-ebîhi yâ ebeti innî raeytu ehade ‘aşera kevkeben ve-şşemse velkamera raeytuhum lî sâcidîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 5: Yâkub şöyle cevap verdi: “Yavrucuğum! Sakın rüyânı kardeşlerine anlatma! Olur ki kıskançlıkları yüzünden sana bir tuzak kurmaya kalkarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.”
قَالَ يَا بُنَيَّ لَا تَقْصُصْ رُءْيَاكَ عَلٰٓى اِخْوَتِكَ فَيَك۪يدُوا لَكَ كَيْدًاۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ ﴿٥﴾
Kâle yâ buneyye lâ taksus ru/yâke ‘alâ iḣvetike feyekîdû leke keydâ(en)(s) inne-şşeytâne lil-insâni ‘aduvvun mubîn(un)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 6: “Böylece Rabbin seni seçecek, sana rüyâların tâbirini, eşyâ ve hâdiselerin yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrâhim ve İshâk’a nimetini tamamladığı gibi, sana ve Yâkub ailesine de nimetini tamamlayacaktır. Şüphesiz ki Rabbin, her şeyi hakkıyla bilen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.”
وَكَذٰلِكَ يَجْتَب۪يكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَأْو۪يلِ الْاَحَاد۪يثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَعَلٰٓى اٰلِ يَعْقُوبَ كَمَٓا اَتَمَّهَا عَلٰٓى اَبَوَيْكَ مِنْ قَبْلُ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَۜ اِنَّ رَبَّكَ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ۟ ﴿٦﴾
Vekeżâlike yectebîke rabbuke veyu’allimuke min te/vîli-l-ehâdîśi veyutimmu ni’metehu ‘aleyke ve’alâ âli ya’kûbe kemâ etemmehâ ‘alâ ebeveyke min kablu ibrâhîme ve-ishâk(a)(c) inne rabbeke ‘alîmun hakîm(un)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 7: Yemin olsun ki, Yûsuf ve kardeşlerinin yaşadıklarında, gerçeği arayanlar ve sorup öğrenmek isteyenler için nice dersler ve ibretler vardır.
لَقَدْ كَانَ ف۪ي يُوسُفَ وَاِخْوَتِه۪ٓ اٰيَاتٌ لِلسَّٓائِل۪ينَ ﴿٧﴾
Lekad kâne fî yûsufe ve-iḣvetihi âyâtun lissâ-ilîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 8: Yûsuf’un kardeşleri kendi aralarında şöyle konuşuyorlardı: “Doğrusu Yûsuf ve öz kardeşi, babamızın yanında bizden daha sevgili. Oysa biz, birbirimizi destekleyen güçlü kuvvetli bir ekibiz. Gerçekten babamız apaçık bir yanılgı içinde.”
اِذْ قَالُوا لَيُوسُفُ وَاَخُوهُ اَحَبُّ اِلٰٓى اَب۪ينَا مِنَّا وَنَحْنُ عُصْبَةٌۜ اِنَّ اَبَانَا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍۚ ﴿٨﴾
İż kâlû leyûsufu veeḣûhu ehabbu ilâ ebînâ minnâ venahnu ‘usbetun inne ebânâ lefî dalâlin mubîn(in)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 9: “Yûsuf’u öldürün, ya da onu asla geri dönemeyeceği ıssız ve uzak bir yere atın. Böylece babanızın bütün sevgi ve alakası yalnız size kalsın. Endişe etmeyin; sonra da tevbe eder, iyi birer insan olursunuz!”
اُقْتُلُوا يُوسُفَ اَوِ اطْرَحُوهُ اَرْضًا يَخْلُ لَكُمْ وَجْهُ اَب۪يكُمْ وَتَكُونُوا مِنْ بَعْدِه۪ قَوْمًا صَالِح۪ينَ ﴿٩﴾
Uktulû yûsufe evi-trahûhu erdan yaḣlu lekum vechu ebîkum vetekûnû min ba’dihi kavmen sâlihîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 10: İçlerinden biri ise şu teklifte bulundu: “Yûsuf’u öldürmeyin; eğer mutlaka bir şey yapacaksanız bâri onu bir kuyunun dibine atın da gelip geçen kervanlardan biri onu bulup alsın.”
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ لَا تَقْتُلُوا يُوسُفَ وَاَلْقُوهُ ف۪ي غَيَابَتِ الْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ السَّيَّارَةِ اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَ ﴿١٠﴾
Kâle kâ-ilun minhum lâ taktulû yûsufe veelkûhu fî ġayâbeti-lcubbi yeltekithu ba’du-sseyyârati in kuntum fâ’ilîn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 11: Babalarına şöyle dediler: “Sevgili babamız! Niçin bize güvenip Yûsuf’u emânet etmiyorsun? Halbuki biz elbette onun iyiliğini istiyoruz.”
قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّۭۖا عَلٰى يُوسُفَ وَاِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ ﴿١١﴾
Kâlû yâ ebânâ mâ leke lâ te/mennâ ‘alâ yûsufe ve-innâ lehu lenâsihûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 12: “Onu yarın bizimle gönder de bol bol yiyip içsin, gezip oynasın. Sen hiç merak etme; ona mutlaka göz kulak oluruz.”
اَرْسِلْهُ مَعَنَا غَدًا يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿١٢﴾
Ersilhu me’anâ ġaden yerta’ veyel’ab ve-innâ lehu lehâfizûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 13: Babaları şöyle dedi: “Onu alıp götürmeniz beni gerçekten üzer; çünkü siz onu unutup kendinizle meşgul olduğunuz bir sırada kurdun biri onu kapıverir diye korkuyorum.”
قَالَ اِنّ۪ي لَيَحْزُنُن۪ٓي اَنْ تَذْهَبُوا بِه۪ وَاَخَافُ اَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ وَاَنْتُمْ عَنْهُ غَافِلُونَ ﴿١٣﴾
Kâle innî leyahzununî en teżhebû bihi veeḣâfu en ye/kulehu-żżi/bu veentum ‘anhu ġâfilûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 14: Onlar da şöyle dediler: “Biz, böyle birbirine bağlı güçlü kuvvetli bir ekip iken eğer bir kurt gelip onu kapacaksa, o zaman vallahi yazıklar olsun bize!”
قَالُوا لَئِنْ اَكَلَهُ الذِّئْبُ وَنَحْنُ عُصْبَةٌ اِنَّٓا اِذًا لَخَاسِرُونَ ﴿١٤﴾
Kâlû le-in ekelehu-żżi/bu venahnu ‘usbetun innâ iżen leḣâsirûn(e)
Karşılaştır Yusuf Sûresi 15: Nihâyet babalarını râzı edip Yûsuf’u yanlarında götürdüler ve onu kuyunun derinliklerine atmaya el birlik karar verdiler. Biz de Yûsuf’a: “Elbette bir gün gelecek, sen onlara, hiç beklemedikleri bir sırada bu yaptıklarını haber vereceksin” diye vahyettik.
فَلَمَّا ذَهَبُوا بِه۪ وَاَجْمَعُٓوا اَنْ يَجْعَلُوهُ ف۪ي غَيَابَتِ الْجُبِّۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِ لَتُنَبِّئَنَّهُمْ بِاَمْرِهِمْ هٰذَا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿١٥﴾
Felemmâ żehebû bihi veecme’û en yec’alûhu fî ġayâbeti-lcubb(i)(c) veevhaynâ ileyhi letunebi-ennehum bi-emrihim hâżâ vehum lâ yeş’urûn(e)


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...