Zümer Sûresi 10. Ayet Tefsiri


10 / 75


Zümer Sûresi Hakkında

Zümer sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 75 âyettir. İsmini 71 ve 73. âyetlerde geçen “zümreler, gruplar, bölükler” mânasına gelen اَلزُّمَرُ (zümer) kelimesinden alır. 22. âyette geçen ve “köşkler, odalar” mânasına gelen اَلْغُرَفُ (ğuref) kelimesi de sûreye isim olmuştur. Resmî tertîbe göre 39, iniş sırasına göre 59. sûredir.

Zümer Sûresi Konusu

Sûrede ağırlıklı olarak tevhid inancının ve Allah’a ihlasla kulluk yapmanın ehemmiyeti ele alınır. Bir taraftan da şirkin bâtıllığı, saçmalığı ve kötü neticeleri geniş izahlarla beyân edilir. Mekke’de müşriklerin mü’minlere şiddetli baskı uyguladıkları bir dönemde indiği anlaşılan sûre, müslümanların gerektiğinde hicret etmelerine kapı aralar. Peygambere ve mü’minlere, ne tür zor şartlar altında olurlarsa olsunlar, dinlerinden asla taviz vermemeleri hatırlatılır. Çünkü tevhid inancının zedelenmesi, sonuç itibariyle bütün amellerin boşa çıkması gibi ağır kayıplara yol açabilecektir. Bu hususta peygamberin durumu bile diğerlerinden farksızdır. Sûre kıyâmetten bahsederek; tevhid ehlinin erişeceği hayırlı netice ile, şirke düşenlerin düçar kalacakları kötü sonu tesirli bir şekilde sahneleyip, dinleyenlerine hem iki farklı neticeyi mukayese etme, hem de ikisi arasında tercihte bulunma fırsatı sağlayarak son bulur.

Zümer Sûresi Nuzül Sebebi

          Mushaftaki sıralamada otuz dokuzuncu, iniş sırasına göre elli dokuzuncu sûredir. Sebe’ sûresinden sonra, Mü’min (Gåfir) sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemesi gerektiğini belirten 53. âyetten itibaren üç veya yedi âyetin Medine döneminde indiği yolunda rivayetler varsa da bu rivayetler zayıf bulunmaktadır (bk. İbn Âşûr, XXIII, 311).

Zümer Sûresi Fazileti

Hz. Aişe, Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in her gece yatmadan evvel Zümer ve İsrâ sûrelerini okuduğunu rivayet eder. (Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’an 21)

قُلْ يَا عِبَادِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَاَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةٌۜ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿١٠﴾
Karşılaştır 10: Rasûlüm! Benden naklen onlara şunu söyle: “Ey iman eden kullarım! Gönlünüz Allah korkusu ve saygısıyla dopdolu olarak Rabbinize karşı gelmekten sakının! Bu dünyada samimi davranıp iyi işler yapanlara dünyada da âhirette de güzel bir karşılık vardır. Allah’ın arzı geniştir. Ancak hakkıyla sabredenlere mükâfatları hesapsız bir tarzda ödenecektir.”

TEFSİR:

Mü’minin dünyadaki en mühim vazifesi, Rabbine karşı gelmekten sakınarak O’nun gönderdiği hükümler istikâmetinde bir kulluk yapmasıdır. Kötülüğün her çeşidinden uzaklaşıp dürüst olması ve faziletli davranışlar sergilemesidir. Böyle davrandığı takdirde Allah Teâlâ ona hem dünyada başarı, huzur ve mutluluk gibi güzellikler verecek, hem de âhirette cenneti ihsan edecektir. Ancak mü’min, içinde doğup büyüdüğü vatanında her zaman Allah’ın dinini hakkiyle yaşama imkânı bulamayabilir. Eğer içinde bulunduğu şartlar onu müslümanca yaşamaktan alıkoyup üstelik kötülük ve günahlara sürüklüyorsa, gerektiğinde, içinde yaşadığı ülkeyi, toplumu, arkadaş çevresini ve alışkanlıklarını terk ederek İslâm’ı yaşayabileceği yepyeni bir hayata geçiş yapmalı, yani Allah yolunda hicret etmelidir. Çünkü Allah’ın arzı geniştir. Günahlardan uzaklaşarak Allah’a sığınma ve O’na kulluk yapma imkânı her zaman ve her yerde bulmak mümkündür. Yalnız böyle bir fedakârlıkta bulunmak, bir kısım sıkıntılara karşı sabrı gerektirir. Ancak bu sabrı gösterebilenler, hesabı ve sınırı olmayan bir mükâfata nâil olabilirler.

Hikmet ehli zatlar şöyle demişlerdir:

“Sabr ile dostun olur düşmanlar.

Sabr ile beraber rehber olur rehzenler.

Sabr esmâ-yı ilâhîdir.

Hikmet-i nâ-mütenâhîdir.

İlm ü hikmette şekerler yediler.

Sabra «Miftâh-ı ferectir» dediler.”[1]

Bu hususta en güzel örnek şüphesiz ki Allah Resûlü (s.a.s.)’dir. Onun vazifesi sadece dini tebliğ etmek değil, aynı zamanda tebliğ ettiği esaslara uygun olarak yaşayıp insanlara örnek olmaktır:

[1] Rehzen: Yol kesen, haydut. Nâ-mütenâhî: Sonsuz. Miftâh-ı ferec: Kurtuluş anahtarı.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/muminun-suresinin-84-ayeti-ne-anlatiyor-199541-m.png
Müminûn Suresinin 84. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 84. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 84. Ayet Arapça: قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهَٓا اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ Müm ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/tegabun-suresinin-tefsiri-199514-m.jpg
Teğâbün Suresinin Tefsiri

Teğâbün sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen ve “aldanma, aldatma, kar-zarar” mânasına gelen اَلتَّغَابُنُ (teğâbün) k ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/muminun-suresinin-62-ayeti-ne-anlatiyor-199526-m.jpg
Müminûn Suresinin 62. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 62. Ayet Arapça: ِ وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-53-ayeti-ne-anlatiyor-199487-m.jpg
Müminûn Suresinin 53. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 53. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 53. Ayet Arapça: ِ فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2022/11/yasin-suresinin-fazileti-189631-m.jpg
Yasin Suresinin Fazileti

Yâsîn sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ  (Yâsîn) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına gör ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-29-ayeti-ne-anlatiyor-199466-m.jpg
Müminûn Suresinin 29. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 29. Ayet Arapça: ِ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُ ...