Tekvîr
sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 29 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve
“dürüldü, sarıldı” mânasına gelen كُوِّرَتْ
(kuvviret) kelimesinin masdarından alır. Mushaf tertîbine göre 81, iniş
sırasına göre ise 7. sûredir.
Nuzül
Mushaftaki sıralamada seksen birinci, iniş sırasına göre yedinci sûredir. Tebbet sûresinden sonra, A‘lâ sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Konusu
Sûrede kıyâmet ve mahşerin
insanı dehşete düşürücü manzaralarına yer verilir. Vahiy, Kur’an ve
peygamberliğin mâhiyeti üzerinde durulur.
Fazileti
Resûlullah
(s.a.s.) şöyle buyurur:
“Kıyâmet gününe aynen gözleriyle görür gibi bakmak
isteyen Tekvîr, İnfitâr ve İnşikak sûrelerini okusun.” (Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’an 74)
İnsanları
imana ve Allah’a kulluğa sevk etmek için kıyâmetin dehşetli manzaraları ard
arda sunulur. İlk altı âyette kıyâmetin başlamasından hesap zamanına kadar
meydana gelecek korkunç hadiseler arz edilir. Verilen bilgilere göre:
›Güneş dürülüp
ışığı söndürülecek ve görünmez hale gelecek. Zira اَلتَّكْو۪يرُ
(tekvîr) kelimesinde, “sarık sarar gibi sarmak, dolamak, yuvarlatmak, dürmek,
katlamak, büzmek, ışığını giderip köreltmek” mânaları vardır. Genellikle
sarılan, katlanan, dürülen şey gözden uzak kaldığı için, “güneşin dürülmesi”,
ışığının söndürülerek görünmez hale gelmesi veya kütlesinin tamamen dağılıp
kaybolması anlamını taşımaktadır.
›Yıldızlar
kararacak, dökülüp sönecek. Çünkü اَلإنْكِدَارُ
(inkidâr) kelimesinde “bulanmak, dağılmak, düşmek” mânaları vardır. Kıyâmetle
birlikte kâinatın nizamı bozulacağı için anlaşılan o ki yıldızların da mevcut
düzenleri bozulacak, yörüngelerinden kayacak, birbirlerine çarparak uzay
boşluğunda dağılıp gideceklerdir. (bk. Mürselât 77/8)
›Doğumu
yaklaşmış gebe develer başıboş bırakılacak. اَلْعِشَارُ
(‘ışâr), اَلْعُشْرَةُ (‘uşra) kelimesinin
çoğuludur. “Uşra” on aylık gebe olup henüz doğurmamış deve demektir. Araplarca
böyle develer çok makbuldür. Sahibi, doğumu yaklaşmış olan böyle deveye sahip
çıkar ve onu gözü gibi korur. Demek ki, o günün dehşetiyle ne kadar kıymetli
olursa olsun her türlü dünya malının değeri insanın gözünden düşecek, onu
düşünecek mecâli kalmayacaktır. (bk. Hac 22/1-2)
›Vahşi
hayvanlar toplanıp bir araya getirilecek. Kıyametin dehşetiyle bulundukları
deliklerden, inlerden, yuvalardan fırlayıp öteden beri korktukları şeyleri
unutarak, birbirinden ve insanlardan çekinmeden meydanlara toplanacaktır. Yahut
tehlikeli yerlerden kaçıp daha güvenli yerlere koşacaklardır. Ya da kıyâmetin
şiddetiyle hepsi birden ölüp, cesetleri üst üste yığılacaktır.
›Denizler
ateşlenip kaynatılacak. اَلتَّسْج۪يرُ
(tescîr), “ateşlemek, ateşi tutuşturmak, yakmak, kaynatmak, ateşle doldurmak,
püskürtmek”, buna ilaveten “suyunu boşaltmak, kurutmak” mânalarına gelir. Birinci
mânaya göre denizler ateşlenecek, fokur fokur kaynatılıp suları birbirlerine
karıştırılacaktır. Oradaki sular ateş kesilecektir. Zaten su, yanıcı hidrojen
ile yakıcı oksijen gazlarının birleşmesinden oluştuğu için, bu terkip ayrışınca
hidrojen hemen alev alacak, oksijen de yanmayı hızlandıracaktır. İkinci mânaya
göre ise denizlerin suyu boşaltılıp kurutulacaktır.
Gelen âyetlerde ise hesap başlamasından itibaren
meydana gelecek hâdiseler peş peşe sıralanır: