Taklitçilik ile ilgili ayetler (10 kayıt)

Mâide / 104. Ayet

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْـًٔا وَلَا يَهْتَدُونَ

Onlara: “Allah’ın indirdiğine ve Peygamber’e gelin; onlar ne buyuruyorsa onu yapın” denildiği zaman: “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter” derler. Peki, ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamayan kimseler ise?


A'râf / 28. Ayet

وَاِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً قَالُوا وَجَدْنَا عَلَيْهَٓا اٰبَٓاءَنَا وَاللّٰهُ اَمَرَنَا بِهَاۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَأْمُرُ بِالْفَحْشَٓاءِۜ اَتَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ

O imansızlar çirkin bir iş yaptıkları zaman: “Biz atalarımızın da böyle yaptığını gördük; esasen Allah da bize böyle emretti” derler. Şöyle de: “Allah, hiçbir zaman kötü ve çirkin işleri emretmez. Yoksa siz, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”


A'râf / 38. Ayet

قَالَ ادْخُلُوا ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ فِي النَّارِۜ كُلَّمَا دَخَلَتْ اُمَّةٌ لَعَنَتْ اُخْتَهَاۜ حَتّٰٓى اِذَا ادَّارَكُوا ف۪يهَا جَم۪يعًاۙ قَالَتْ اُخْرٰيهُمْ لِاُو۫لٰيهُمْ رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَضَلُّونَا فَاٰتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِنَ النَّارِۜ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلٰكِنْ لَا تَعْلَمُونَ

Allah şöyle buyuracak: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber siz de girin cehenneme!” Bu şekilde her bir topluluk ateşe girdikçe yoldaşlarına lânet edecek. Nihâyet hepsi birbiri ardınca orada toplandıklarında, sonra gelenler önce girenler hakkında: “Rabbimiz! Bizi doğru yoldan işte bunlar saptırdılar; bu sebeple onlara iki kat ateş azabı çektir” diyecekler. Allah da: “Her birinize iki kat azap var, fakat siz bilmiyorsunuz” buyuracak.


Tevbe / 30. Ayet

وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ

Yahudiler: “Uzeyir Allah’ın oğludur” dediler. Hristiyanlar da: “Mesîh Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarında geveledikleri câhilce sözlerdir ki, kendilerinden önce geçmiş bazı kâfirlerin sözle­rine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da haktan bâtıla dön­dürülüyorlar!


Tevbe / 65. Ayet

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ اِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُۜ قُلْ اَبِاللّٰهِ وَاٰيَاتِه۪ وَرَسُولِه۪ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِؤُ۫نَ

Kendilerine niçin alay ettiklerini sorsan, mutlaka: “Biz öylesine lafa dalmış, eğleşiyorduk!” derler. De ki: “Demek siz Allah ile, O’nun âyetleriyle ve O’nun Rasûlüyle eğleniyorsunuz, öyle mi?”


Yunus / 78. Ayet

قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِتَلْفِتَنَا عَمَّا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَا وَتَكُونَ لَكُمَا الْكِبْرِيَٓاءُ فِي الْاَرْضِۜ وَمَا نَحْنُ لَكُمَا بِمُؤْمِن۪ينَ

Onlar da: “Sen bize, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan bizi döndüresin de, bu ülkede üstünlük ve hâkimiyet yalnızca ikinizin olsun diye mi geldin? Hayır, hayır, biz ikinize de inanacak değiliz” dediler.


Enbiyâ / 53. Ayet

قَالُوا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا لَهَا عَابِد۪ينَ

Onlar da: “Atalarımızı bunlara tapar halde bulduk; biz de onlara uyarak böyle yapıyoruz” diye karşılık vermişlerdi.


Lokman / 21. Ayet

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ

Onlara: “Gelin, Allah’ın indirdiğine uyun!” dendiği zaman, “Hayır, biz atalarımızdan ne görmüşsek ona uyarız” diye karşılık verirler. Peki, şeytan atalarını o kızgın cehennem ateşine çağırmış, onlar da şeytanın çağrısına uyup doğru yoldan çıkmış iseler, yine de onların izinden mi gidecekler?


Zuhruf / 22. Ayet

بَلْ قَالُٓوا اِنَّا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ

Hayır! Ne bilgileri var, ne de kitapları! Sadece şunu diyorlar: “Biz atalarımızı böyle bir inanç ve uygulama üzerinde toplanmış bulduk; biz de onların izinden gidiyoruz.”


Zuhruf / 23. Ayet

وَكَذٰلِكَ مَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي قَرْيَةٍ مِنْ نَذ۪يرٍ اِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَٓاۙ اِنَّا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ

Bunun gibi, biz senden önce de hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek, oranın hiçbir ahlâkî kaygı taşımadan dünyevî zevkler peşinde koşan şımarıkları: “Doğrusu biz atalarımızı böyle bir inanç ve uygulama üzerinde toplanmış bulduk; elbet biz de onların izini tâkip ediyoruz” dediler.



https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/hud-suresinin-75-ayeti-ne-anlatiyor-197059-m.jpg
Hud Suresinin 75. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: فَلَمَّا ذَهَبَ عَنْ اِبْرٰه۪يمَ الرَّوْعُ وَجَٓاءَتْهُ الْبُشْرٰى يُجَادِلُنَا ف۪ي قَوْمِ لُوطٍۜ İbrahim cidden ağır ba ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/kuranin-ozeti-sayilan-ayet-197054-m.jpg
Kur’an’ın Özeti Sayılan Ayet

Her vesileyle kullarını hayra teşvik eden Rabbimiz, kullarına iyiliği öğretmek üzere şöyle buyuruyor: KUR’AN’IN ÖZETİ SAYILAN AYET-İ KERİME “İyilik, ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/hud-suresinin-67-68-ayeti-ne-anlatiyor-197043-m.jpg
Hud Suresinin 67-68. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَخَذَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَاَصْبَحُوا ف۪ي دِيَارِهِمْ جَاثِم۪ينَۙ كَاَنْ لَمْ يَغْنَوْا ف۪يهَاۜ اَلَٓا اِنّ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/hud-suresinin-56-ayeti-ne-anlatiyor-197027-m.jpg
Hud Suresinin 56. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنّ۪ي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبّ۪ي وَرَبِّكُمْۜ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَاۜ اِنَّ رَبّ۪ي عَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/rahman-suresinin-tefsiri-197016-m.jpg
Rahman Suresinin Tefsiri

Rahmân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 78 âyettir. İsmini 1. âyette geçen Allah Teâlâ’nın اَلرَّحْمٰنُ  (Rahmân) ism-i şerîfinden alır. Bu isim, sûren ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/hud-suresinin-47-ayeti-ne-anlatiyor-197007-m.jpg
Hud Suresinin 47. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: قَالَ رَبِّ اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْـَٔلَكَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِه۪ عِلْمٌۜ وَاِلَّا تَغْفِرْ ل۪ي وَتَرْحَمْن۪ٓي اَكُنْ ...