A'râf Sûresi 4-5. Ayet Tefsiri


4-5 / 206


A'râf Sûresi Hakkında

A‘râf  sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 206 âyettir. İbretli “Ashâb-ı sebt” kıssasını anlatan 163-170. âyetlerin Medine’de indiğine dair rivayetler vardır. Mushaf tertibine göre 7, iniş sırasına göre 39. sûredir. İsmini 46 ve 48. âyetlerde geçen اَلأعْرَافُ (A‘râf ) kelimesinden alır. “A‘râf ”, cennetle cehennem arasında bulunan yerin ismidir. Bu sûrenin ayrıca اَلْم۪يثَاقُ (Mîsâk) ve اَلْم۪يقَاتُ (Mîkat) diye isimleri olmasına rağmen daha çok “A‘râf ” ismiyle anılmıştır.

A'râf Sûresi Konusu

A‘râf  sûresi, hacmine uygun genişlikte ele aldığı Hz. Âdem, Hz. Nûh, Hz. Hud, Hz. Sâlih, Hz. Şuayb ve Hz. Mûsâ kıssaları çerçevesinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz’in getirdiği Kur’an’ın gerçek bir kitap olduğunu, ona iman ve itaatin gerekli olduğunu; çünkü âhiretin, hesabın, cennet ve cehennemin kaçınılması imkânsız bir akıbet olduğunu son derece tesirli misallerle ve ibretli tablolarla beyân eder. Ehl-i kitaba da yer yer atıflarda bulunarak, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sadece Araplara gönderilmiş bir peygamber olmadığını, onun tebliğinin kıyamete kadar bütün insanlığı içine aldığını vurgular. Resûlullah (s.a.s.) ve ona inananlara da, İslâm’ı tebliğ ederken dikkat etmeleri gereken hususları hatırlatır. Özellikle din düşmanlarının tahriklerine karşı sabırlı ve tahammüllü olmalarını; hissî davranıp hedeflerine zarar verecek herhangi bir yanlış adım atmamalarını öğütler. 

A'râf Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 7., iniş sırasına göre 39. sûredir. Sâd sûresinden sonra, Cin sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. 163-170. âyetlerinin Medine’de indiği de rivayet edilir. Âyet sayısı itibariyle Mekke’de inen sûrelerin en uzunudur, Kur’an’da da en uzun sûrelerin üçüncüsüdür. Bu sebeple “es-seb‘u’t-tıvâl” (yedi uzun sûre) arasında gösterilir. Ayrıca En‘âm sûresiyle birlikte “iki uzun sûre” diye de anılır (İbn Âşûr, VIII/2, s. 5-6).

A'râf Sûresi Fazileti

Rivayete göre Allah Resûlü (s.a.s.), A‘râf  sûresini ikiye bölerek akşam namazında tilâvet etmiştir. (Buhârî, Ezan 98; Nesâî, İftitah 67)

وَكَمْ مِنْ قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَا فَجَٓاءَهَا بَأْسُنَا بَيَاتًا اَوْ هُمْ قَٓائِلُونَ ﴿٤﴾
فَمَا كَانَ دَعْوٰيهُمْ اِذْ جَٓاءَهُمْ بَأْسُنَٓا اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿٥﴾
Karşılaştır 4: Biz nice memleketleri helâk ettik. Geceleyin uyurlarken veya gündüz vakti dinlenirlerken azabımız ansızın başlarına çöküverdi.
Karşılaştır 5: Onlara azabımız geldiğinde son söz ve çığlıkları ancak: “Biz, gerçekten zâlimlermişiz” demek oldu.

TEFSİR:

Allah Teâlâ nüfusu hayli kalabalık şehirlerden اَلْقَرْيَةُ (karye) “köy” diye söz etmektedir. İçinde iman eden tek kişi bulunmayan bir şehirden böyle söz etmesi, ora halkını küçültmek ve horlamak içindir.

Allah Teâlâ, peygamberlerin davetini reddeden önceki nice toplumları helak etmiştir. Bunların bir kısmı, Lut kavminde olduğu gibi, geceleyin uyurken; bir kısmı da Hz. Şuayb’ın kavminde olduğu gibi gündüz istirahat ederken ilâhî azaba uğramışlardır. Azabın gelmesi için özellikle bu iki vakit belirlenmiştir. Çünkü bu iki vakit dinlenme ve istirahat zamanı olup bu vakitlerde azap beklentisi asgari seviyededir. Ayrıca insanın ummadığı bir nimetle karşılaşması onu daha çok sevindirdiği gibi, beklemediği bir belâ ile karşılaşması da ona daha fazla zorluk ve sıkıntı verir.  Dolayısıyla onlar, beklemedikleri bir anda ansızın azapla karşılaşmışlar ve neye uğradıklarına şaşırmışlardır. Bu halin tabii bir neticesi olarak yaptıklarına pişman olup, Allah’ın takdirine teslimiyetten başka çare bulunmadığını anlamışlar ve “Biz, gerçekten zâlimlermişiz” (A‘râf  7/5) diyerek zulüm ve haksızlıklarını itiraf etmişlerdir. Kurtuluş için çırpınmalarına rağmen, artık iş işten geçtiğini anlamışlardır.

Buradaki “Biz, gerçekten zâlimlermişiz” (A‘râf  7/5) ifadesi, muhatapları iki hususta ikaz vazifesi görmektedir. Birincisi; imtihan için verilen süre sona erdiğinde bir kimsenin yaptığı hatayı itiraf edip pişmanlık duymasının bir faydası yoktur. Eğer insanlar kendilerine ikram edilen mahdut ömrü gaflet içinde geçirir ve kendilerini Hakk’a davet eden kimsenin ikaz ve tavsiyelerine karşı kulaklarını kapatırlarsa fert ve toplum olarak tam bir akılsızlık göstermiş olurlar. Bu tutum ve davranışlarının ne kadar korkunç olduğunu ancak Allah’ın azabı onları kuşattığı zaman anlarlar. İkinci ikaz, helak edilmiş toplumların hazin akıbetlerini duyanlar içindir. Onlara âdeta şöyle denilmektedir: “Hadlerini aşmış ve kendilerine ayrılan sürenin sonuna gelmiş nice toplumların, Allah’ın bir felâketi ile helâk oluşlarının misallerini bizzat gördünüz ve duydunuz. Yine siz, onların başına böyle bir felâket geldikten sonra, ondan kurtulmak için hiçbir çıkar yolun kalmadığını da anladınız. Bu, devamlı tekrarlanan tarihî bir hakîkat olduğu halde, niçin aynı hatayı tekrar tekrar işleyip de, tevbe etmek için, hiçbir nedametin fayda sağlamayacağı ve sadece çaresizlik, keder ve pişmanlık getireceği talihsiz bir son anı bekler durursunuz.” Üstelik bahsedilen bu felaketler, onların sadece dünyadaki azaplarıdır. Bunun arkasından bir gün gelecek ve yaptıklarının hesabı bir bir görülecektir:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-120-ayeti-ne-anlatiyor-194888.jpg
Maide Suresinin 120. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ Göklerin, yerin ve bunlardaki ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-109-ayeti-ne-anlatiyor-194874.jpg
Maide Suresinin 109. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُو ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-105-ayeti-ne-anlatiyor-194854-m.jpg
Maide Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-100-ayeti-ne-anlatiyor-194841-m.jpg
Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-90-ayeti-ne-anlatiyor-194828.jpg
Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/nisa-suresi-100-ayet-ne-anlatiyor-ve-inis-sebebi-nedir-194825-m.jpg
Nisa Suresi 100. Ayet Ne Anlatıyor ve İniş Sebebi Nedir?

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. A ...