A'râf Sûresi 182. Ayet Tefsiri


182 / 206


A'râf Sûresi Hakkında

A‘râf  sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 206 âyettir. İbretli “Ashâb-ı sebt” kıssasını anlatan 163-170. âyetlerin Medine’de indiğine dair rivayetler vardır. Mushaf tertibine göre 7, iniş sırasına göre 39. sûredir. İsmini 46 ve 48. âyetlerde geçen اَلأعْرَافُ (A‘râf ) kelimesinden alır. “A‘râf ”, cennetle cehennem arasında bulunan yerin ismidir. Bu sûrenin ayrıca اَلْم۪يثَاقُ (Mîsâk) ve اَلْم۪يقَاتُ (Mîkat) diye isimleri olmasına rağmen daha çok “A‘râf ” ismiyle anılmıştır.

A'râf Sûresi Konusu

A‘râf  sûresi, hacmine uygun genişlikte ele aldığı Hz. Âdem, Hz. Nûh, Hz. Hud, Hz. Sâlih, Hz. Şuayb ve Hz. Mûsâ kıssaları çerçevesinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz’in getirdiği Kur’an’ın gerçek bir kitap olduğunu, ona iman ve itaatin gerekli olduğunu; çünkü âhiretin, hesabın, cennet ve cehennemin kaçınılması imkânsız bir akıbet olduğunu son derece tesirli misallerle ve ibretli tablolarla beyân eder. Ehl-i kitaba da yer yer atıflarda bulunarak, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sadece Araplara gönderilmiş bir peygamber olmadığını, onun tebliğinin kıyamete kadar bütün insanlığı içine aldığını vurgular. Resûlullah (s.a.s.) ve ona inananlara da, İslâm’ı tebliğ ederken dikkat etmeleri gereken hususları hatırlatır. Özellikle din düşmanlarının tahriklerine karşı sabırlı ve tahammüllü olmalarını; hissî davranıp hedeflerine zarar verecek herhangi bir yanlış adım atmamalarını öğütler. 

A'râf Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 7., iniş sırasına göre 39. sûredir. Sâd sûresinden sonra, Cin sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. 163-170. âyetlerinin Medine’de indiği de rivayet edilir. Âyet sayısı itibariyle Mekke’de inen sûrelerin en uzunudur, Kur’an’da da en uzun sûrelerin üçüncüsüdür. Bu sebeple “es-seb‘u’t-tıvâl” (yedi uzun sûre) arasında gösterilir. Ayrıca En‘âm sûresiyle birlikte “iki uzun sûre” diye de anılır (İbn Âşûr, VIII/2, s. 5-6).

A'râf Sûresi Fazileti

Rivayete göre Allah Resûlü (s.a.s.), A‘râf  sûresini ikiye bölerek akşam namazında tilâvet etmiştir. (Buhârî, Ezan 98; Nesâî, İftitah 67)

وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَۚ ﴿١٨٢﴾
Karşılaştır 182: Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları hiç farkına varmayacakları şekilde ve hiç bilmeyecekleri bir yerden adım adım helâke yuvarlayacağız.

TEFSİR:

  اَلإسْتِدْرَاجُ (istidrâc) sözlükte derece derece yükseltmek veya alçaltmak demektir. Burada ise “Allah Teâlâ’nın bazı insanlara, bir kısım günah ve azgınlıklarına rağmen mühlet tanıması, hatta iyice şımarmaları için bol nimetler vermesi, helak olma derecesinin en üst noktasına çıktıklarında ise, onları oradan helak uçurumuna yuvarlaması” mânasında kullanılmıştır. Bu sebeple velinin gösterdiği hârikulâde hallere “keramet” denildiği halde, istikâmeti bozuk kimselerden zuhur eden bu nevi olaylara “istidrâc” denilmiştir. O halde Allah’ın sözlü ve fiilî âyetlerini yalanlayarak, yok sayarak yaşayanlar, dünyevi açıdan bazı işlerinin yolunda gitmesine aldanmasınlar. Buna rağmen kendilerine ikram edilen nimetlerin, ciddi bir imtihan mânası taşıdığını; hiç bilmedikleri, beklemedikleri bir yerden azabın gelme ihtimalinin her an mevcut olduğunu unutmasınlar. Zira Allah mühlet verebilir, azabı erteleyebilir; fakat yakaladığı zaman pek çetin ve şiddetli bir şekilde yakalar.

Hikem-i Ataiyye’de şöyle denilir: “Devamlı kötülük işlediğin halde Cenâb-ı Hakk’ın sürekli sana iyilikte bulunmasının bir istidrâc olmasından kork. Çünkü O, hiç bilmeyecekleri yerden bu tür kimseleri yavaş yavaş helâke sürükleyeceğini haber vermektedir.”

İstadrâcla ilgili şu işaretlere dikkat çekilmektedir: “İstidrâc, fitne korkusu olmadan nimetin ardı ardına gelmesidir. İstidrac, tuzak korkusu olmaksızın şöhretin yayılmasıdır. İstidrac, arzuladığı şeyi elde etme imkânı bulduktan sonra esas maksattan yüz çevirmektir. İstidrac, arzu ve isteklerle oyalanıp vefakârlık göstermeksizin boş emeller peşine düşmektir. İstidrâc, zâhirinin düzgün, sırrının ise Allah’ın dışındaki şeylere bağlı olmasıdır.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 367)

“İstidrâc, gerçekte ayrılık ehlinden iken vehimlerine kendilerinin vuslat ehli oldukları kuruntusu düşmesidir. İstidrâc, Hak katında şerirliği günden güne artarken, halk arasında hayırlı bir kimse olarak ün yapmasıdır. İstidrâc, gelecekte manevî muhitlerle sohbeti arttıkça, hak ettiği manevî derecesinin gittikçe azalmasıdır. İstidrâc, temiz ve güzel bir hali terk edip kötü amelleri işlemeye yönelmektir. Eğer o temiz halinde sâdık olsaydı, amelleri de temiz ve güzel olurdu. İstidrâc, şükrün noksanlığına rağmen iyilik ve nimetlerin bol bol gelmesidir,” (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, I, 371)

En büyük istidrâc, önlerinde Resûlullah (s.a.s.) gibi Allah’ın en sevgili peygamberi bulunduğu halde onu tanıyarak, ona inanıp bağlanarak kurtulma fırsatı varken, bu en büyük lütfun mahrumu olarak hayvanlar gibi hayatta kalmayı bir meziyet sayıp büyük bir aldanış içinde olmaktır. Bu vesileyle buyruluyor ki:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-31-ayeti-ne-anlatiyor-197546-m.jpg
İbrahim Suresinin 31. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً مِنْ قَبْل ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kurani-dogru-okumak-neden-onemlidir-197536-m.jpg
Kur’an’ı Doğru Okumak Neden Önemlidir?

Âyet-i kerîmede buyrulur: “…Kur’ân’ı tâne tâne oku.” (el-Müzzemmil, 4) KUR’AN’I YÜZÜNDEN DOĞRU BİR ŞEKİLDE OKUMAK Hadîs-i şerîfte de Kur’ân’ı güzel ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/quotdogru-soz-soyleyinquot-ayeti-ahzab-suresi-70-197542-m.jpg
"Doğru Söz Söyleyin..." Ayeti (Ahzâb Sûresi 70)

Ahzâb Suresi 70. Ayetinin Arapçası: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًاۙ Ahzâb Suresi 70. Ayetinin Meali ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-24-ayeti-ne-anlatiyor-197523-m.jpg
İbrahim Suresinin 24. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّم ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuranin-tahsili-icin-3-merhale-197520-m.jpg
Kur’an’ın Tahsili İçin 3 Merhale

Kur’ân-ı Kerîm’in kâmilen tahsîli için şu üç merhaleye riâyet edilmelidir: KUR’AN’IN TAHSİLİ İÇİN 3 MERHALE Doğru Bir Şekilde Yüzünden Okuma; Ti ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/allahi-inkar-edenlerin-ozellikleri-197513-m.jpg
Allah’ı İnkâr Edenlerin Özellikleri

İbrahim suresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: “Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmaya ve ...