A'râf Sûresi 2. Ayet Tefsiri


2 / 206


A'râf Sûresi Hakkında

A‘râf  sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 206 âyettir. İbretli “Ashâb-ı sebt” kıssasını anlatan 163-170. âyetlerin Medine’de indiğine dair rivayetler vardır. Mushaf tertibine göre 7, iniş sırasına göre 39. sûredir. İsmini 46 ve 48. âyetlerde geçen اَلأعْرَافُ (A‘râf ) kelimesinden alır. “A‘râf ”, cennetle cehennem arasında bulunan yerin ismidir. Bu sûrenin ayrıca اَلْم۪يثَاقُ (Mîsâk) ve اَلْم۪يقَاتُ (Mîkat) diye isimleri olmasına rağmen daha çok “A‘râf ” ismiyle anılmıştır.

A'râf Sûresi Konusu

A‘râf  sûresi, hacmine uygun genişlikte ele aldığı Hz. Âdem, Hz. Nûh, Hz. Hud, Hz. Sâlih, Hz. Şuayb ve Hz. Mûsâ kıssaları çerçevesinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz’in getirdiği Kur’an’ın gerçek bir kitap olduğunu, ona iman ve itaatin gerekli olduğunu; çünkü âhiretin, hesabın, cennet ve cehennemin kaçınılması imkânsız bir akıbet olduğunu son derece tesirli misallerle ve ibretli tablolarla beyân eder. Ehl-i kitaba da yer yer atıflarda bulunarak, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sadece Araplara gönderilmiş bir peygamber olmadığını, onun tebliğinin kıyamete kadar bütün insanlığı içine aldığını vurgular. Resûlullah (s.a.s.) ve ona inananlara da, İslâm’ı tebliğ ederken dikkat etmeleri gereken hususları hatırlatır. Özellikle din düşmanlarının tahriklerine karşı sabırlı ve tahammüllü olmalarını; hissî davranıp hedeflerine zarar verecek herhangi bir yanlış adım atmamalarını öğütler. 

A'râf Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 7., iniş sırasına göre 39. sûredir. Sâd sûresinden sonra, Cin sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. 163-170. âyetlerinin Medine’de indiği de rivayet edilir. Âyet sayısı itibariyle Mekke’de inen sûrelerin en uzunudur, Kur’an’da da en uzun sûrelerin üçüncüsüdür. Bu sebeple “es-seb‘u’t-tıvâl” (yedi uzun sûre) arasında gösterilir. Ayrıca En‘âm sûresiyle birlikte “iki uzun sûre” diye de anılır (İbn Âşûr, VIII/2, s. 5-6).

A'râf Sûresi Fazileti

Rivayete göre Allah Resûlü (s.a.s.), A‘râf  sûresini ikiye bölerek akşam namazında tilâvet etmiştir. (Buhârî, Ezan 98; Nesâî, İftitah 67)

كِتَابٌ اُنْزِلَ اِلَيْكَ فَلَا يَكُنْ ف۪ي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِنْهُ لِتُنْذِرَ بِه۪ وَذِكْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٢﴾
Karşılaştır 2: Bu Kur’an, kendisiyle insanları uyarman ve mü’minlere öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Onu tebliğ etme işinden ve buna karşılık alacağın tepkiden dolayı sakın göğsünde bir daralma olmasın!

TEFSİR:

Kur’ân-ı Kerîm bütün insanlar için indirilmiştir. Onun muhataplarını “inananlar ve inanmayanlar” diye ikiye ayırmak mümkündür. İnanmayan kâfirler için bu kitap baştan sona bir uyarı ve korkutmadır. Çünkü Kur’an bu tür kimselerin hazin ve dehşetli âkıbetlerini haber vermektedir. Fakat onlar buna inanmayacaklar, inanmadıkları için de kendilerini azaba sürükleyecek yollardan sakınmayacaklardır. Ancak onların inkârları ve sakınmamaları gerçeği değiştirmeyecek, Kur’an’ın bildirdiği doğru haberler olduğu gibi gerçekleşecektir. Kur’an, mü’minler için de bir öğüt, nasihat ve hatırlatmadır. Onlara yapmaları gereken işleri, sakınmaları gereken yanlışları, iman ettikleri halde ayrıntılarını unuttukları hususları hatırlatır; akıllarına getirip gündemlerine almalarını sağlar. İşte Peygamber’in ve onun tebliğ misyonunu üstlenmiş kişilerin vazifesi, Kur’an’ı, indirildiği gaye istikâmetinde insanlara ulaştırmak; onunla kâfirleri uyarmak ve mü’minlere hatırlatmada bulunmaktır. Bunu yaparken de, karşılaşabilecekleri bir kısım zorluklar ve engellemeler sebebiyle içlerinde bir daralma ve sıkıntı duymamaktır. Gerçekten de cahiliyet karanlığına gömülmüş ve azgınlaşmış insanları ciddi bir eğitim ve öğretim süzgecinden geçirerek, onların içinden, sonradan gelecek nesillere örnek olacak bir toplum inşa edebilmek kolay bir durum değildir. Hatta son derece zor bir iştir. Bu zorluğu, Kur’an’ın emrine boyun eğip hakkı meydana çıkarmak uğrunda meşakkatlere göğüs gerenlerden, tıpkı Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in yaptığı gibi, beşer hayatının her yönünü Allah’ın iradesine uygun olarak temelden değiştirmeyi hedef alanlardan başkasının tam olarak idrak ve tasavvur etmesi mümkün değildir. Bu işin gerçekten zor olması sebebiyle Allah Teâlâ, Peygamberimiz’i başlangıçta ikaz etmekte; son derece dikkatli, sabırlı, metanetli ve geniş gönüllü olması gerektiğini hatırlatmaktadır.

Bu âyet Peygamber’e hitap edip ona vazifesini hatırlatırken, gelen âyet de tüm insanlara hitap ederek, münkirleri öncelikle küfür ve şirkten, mü’minleri de günahlardan korunarak Kur’an’ın emir ve yasaklarına uymaya davet eder:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/huvallahullezi-tefsiri-198692-m.jpg
Hüvallahüllezi Tefsiri

Hüvallahüllezi, Haşr suresinin son 3 ayetidir. Huvallahüllezi'de Allah'ın bazı isimleri zikredilir. Hüvallahüllezi Tefsiri (Haşr Suresi 22-24. Ayetle ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/kuran-nasil-bir-kitaptir-198691-m.jpg
Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?

Allah’ın emirlerine sarılıp yasaklarından kaçınanlara[1] ve bütün insanlara bir hidayet kaynağı olan Kur’an’ın indirilmeye başlandığı rahmet ayı olan ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/hasr-suresinin-tefsiri-198681-m.jpg
Haşr Suresinin Tefsiri

Haşr sûresi Medine’de inmiştir. 24 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçip “sevkiyat için bir yere toplama” mânasına gelen اَلْحَشْرُ (haşr) kelimesinden ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/huvallahulleziyi-okumanin-fazileti-198682-m.jpg
Hüvallahüllezi'yi Okumanın Fazileti

Malik b. Yesâr`dan rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim sabahleyin üç defa "euzubillahis-Semî`il-Alîmi mines-şeytanirrac ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/meryem-suresinin-87-ayeti-ne-anlatiyor-198663-m.jpg
Meryem Suresinin 87. Ayeti Ne Anlatıyor?

Meryem Suresinin 87. ayetinde şöyle buyrulur: Meryem Suresi 87. Ayet Arapça: لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ ع ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/kuranla-sidk-yolculugu-198613-m.jpg
Kur’an’la Sıdk Yolculuğu

Ramazan oruç ve Kur’an ayıdır. Bakara 183’te daha öncekilere olduğu gibi İslam ümmetine de farz kılındığı bildirilen oruçtan maksadın takvaya erişmek ...