Neml Sûresi 67-72. Ayet Tefsiri


67-72 / 93


Neml Sûresi Hakkında

Neml sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 93 âyettir. İsmini 18. âyette geçen ve “karıncalar” mânasına gelen اَلنَّمْلُ (neml) kelimesinden alır. Sûrenin, Hz. Süleyman ve Sebe’ melikesi kıssasına geniş yer vermesi sebebiyle “Süleyman sûresi” ve Hüdhüd adlı kuştan bahsedilmesi sebebiyle de “Hüdhüd sûresi” isimleri de vardır. Mushaf’taki resmi sırası itibarıyla 27, iniş sırasına göre ise 48. sûredir. İçinde tilâvet secdesi bulunmaktadır.

Neml Sûresi Konusu

Sûre, ana konu olarak İslâm’ın inanç esaslarından bahseder. Allah’ın varlığı ve birliği, peygamberlik, vahiy gerçeği ve ilâhî kitaplar, âhiret hayatı mevzuları işlenir. İşlenen mevzulara ışık tutması bakımından Hz. Mûsâ, Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman, Hz. Sâlih ve Hz. Lût’un kıssalarından birer kesit takdim edilir. Allah Teâlâ’nın kâinattaki kudret ve azamet tecellilerinden misaller verilerek akıllar ve kalpler tevhidin idraki için harekete geçirilir. Kıyâmetin büyük alametlerinden biri olan دابة الأرض (dâbbetü’l-arz) bu sûrede anlatılır. Kıyâmet ve mahşer manzaralarına kısa bir dokunuştan sonra, dünyada iman ve sâlih ameller peşinde koşanlarla, nefeslerini günahlar ve nefsânî arzular yollarında hebâ edenlerin âkıbetleri gözler önüne serilir. Kurtuluş yolu olarak da Allah’a kulluk etmek, O’na teslim olmak, Kur’ân-ı Kerîm’i mânasını anlayarak okumak, sapıklıktan uzak durup hidâyet yollarına yönelmek ve hiçbir şeyden gâfil olmayan Allah’ı hamde devam etmek gösterilir.

Neml Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi yedinci, iniş sırasına göre kırk sekizinci sûredir. Şuarâ sûresinden sonra, Kasas sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا ءَاِذَا كُنَّا تُرَابًا وَاٰبَٓاؤُ۬نَٓا اَئِنَّا لَمُخْرَجُونَ ﴿٦٧﴾
لَقَدْ وُعِدْنَا هٰذَا نَحْنُ وَاٰبَٓاؤُ۬نَا مِنْ قَبْلُۙ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿٦٨﴾
قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ ﴿٦٩﴾
وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُنْ ف۪ي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ ﴿٧٠﴾
وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٧١﴾
قُلْ عَسٰٓى اَنْ يَكُونَ رَدِفَ لَكُمْ بَعْضُ الَّذ۪ي تَسْتَعْجِلُونَ ﴿٧٢﴾
Karşılaştır 67: Kâfirler şöyle dediler: “Sahi, biz ve atalarımız çürüyüp toprak olduğumuz zaman mı, yani biz o halde iken mi diriltilip kabirlerimizden çıkartılacağız?”
Karşılaştır 68: “Doğrusu, böyle tehditler bize yapıldığı gibi, bizden önce atalarımıza da yapılmıştı. Fakat bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil!”
Karşılaştır 69: De ki: “Yeryüzünde dolaşın da böyle diyerek günaha gömülmüş inkarcı suçluların sonlarının nasıl olduğuna ibretle bakın!”
Karşılaştır 70: Rasûlüm! Onların yüzünden üzülme ve kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de canını sıkma!
Karşılaştır 71: Onlar: “Eğer doğru söylüyorsanız, bizi tehdit edip durduğunuz bu azap ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.
Karşılaştır 72: De ki: “Bir an önce gelmesini istediğiniz azabın bir kısmı belki de peşinize takılmış, ensenizde patlamak üzeredir.”

TEFSİR:

Kur’ân-ı Kerîm’de yer yer tekrar edildiği üzere, âhirete karşı kalp gözleri kör olan inkârcılar, ölüp toprak olduktan sonra yeniden dirilmeyi akıllarına sığdıramıyor, İslâm’ın bu temel rüknünün öteden beri tekrar edile gelen bir masaldan ibaret olduğunu söylüyorlar. Halbuki İslâm, dünya ve âhirete ait tüm nizamını “âhirete iman, hesap, cennet ve cehennem” esası üzerine kurar. Her iki âlemin bir haritası, fihristi ve rehber kitabı olan Kur’an’a da ancak, âhirete iman edenlerin inanıp tâbi olacaklarını haber verir. (bk. En‘âm 6/92) O halde esas çözülmesi gereken problem, âhirete iman problemidir. Kâfirler bundan mahrum oldukları için Peygamberimiz (s.a.s.)’in uyarılarına kulak asmıyor, alaylı bir şekilde tehdit ettiği azabın ne zaman tepelerine ineceğini soruyorlardı. Cenâb-ı Hak, böyle kimselere yeryüzünde dolaşıp, günahlara daldıkları için helak edilmiş önceki toplumların feci âkıbetlerine bakıp ibret almalarını öğütlemekte; tehdit edildikleri azabın bir kısmının peşlerine takılmış, tepeleri üzerine inmekte olduğu uyarısını yapmakta; Resûlullah (s.a.s.)’i de onların hallerine üzülmemesi ve kuracakları tuzaklar sebebiyle canını sıkmaması hususunda teselli etmektedir.

Bununla birlikte:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...