Neml Sûresi 23-26. Ayet Tefsiri


23-26 / 93


Neml Sûresi Hakkında

Neml sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 93 âyettir. İsmini 18. âyette geçen ve “karıncalar” mânasına gelen اَلنَّمْلُ (neml) kelimesinden alır. Sûrenin, Hz. Süleyman ve Sebe’ melikesi kıssasına geniş yer vermesi sebebiyle “Süleyman sûresi” ve Hüdhüd adlı kuştan bahsedilmesi sebebiyle de “Hüdhüd sûresi” isimleri de vardır. Mushaf’taki resmi sırası itibarıyla 27, iniş sırasına göre ise 48. sûredir. İçinde tilâvet secdesi bulunmaktadır.

Neml Sûresi Konusu

Sûre, ana konu olarak İslâm’ın inanç esaslarından bahseder. Allah’ın varlığı ve birliği, peygamberlik, vahiy gerçeği ve ilâhî kitaplar, âhiret hayatı mevzuları işlenir. İşlenen mevzulara ışık tutması bakımından Hz. Mûsâ, Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman, Hz. Sâlih ve Hz. Lût’un kıssalarından birer kesit takdim edilir. Allah Teâlâ’nın kâinattaki kudret ve azamet tecellilerinden misaller verilerek akıllar ve kalpler tevhidin idraki için harekete geçirilir. Kıyâmetin büyük alametlerinden biri olan دابة الأرض (dâbbetü’l-arz) bu sûrede anlatılır. Kıyâmet ve mahşer manzaralarına kısa bir dokunuştan sonra, dünyada iman ve sâlih ameller peşinde koşanlarla, nefeslerini günahlar ve nefsânî arzular yollarında hebâ edenlerin âkıbetleri gözler önüne serilir. Kurtuluş yolu olarak da Allah’a kulluk etmek, O’na teslim olmak, Kur’ân-ı Kerîm’i mânasını anlayarak okumak, sapıklıktan uzak durup hidâyet yollarına yönelmek ve hiçbir şeyden gâfil olmayan Allah’ı hamde devam etmek gösterilir.

Neml Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi yedinci, iniş sırasına göre kırk sekizinci sûredir. Şuarâ sûresinden sonra, Kasas sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

اِنّ۪ي وَجَدْتُ امْرَاَةً تَمْلِكُهُمْ وَاُو۫تِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظ۪يمٌ ﴿٢٣﴾
وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَۙ ﴿٢٤﴾
اَلَّا يَسْجُدُوا لِلّٰهِ الَّذ۪ي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ۩ ﴿٢٥﴾
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ ﴿٢٦﴾
Karşılaştır 23: “Sebe’lilere hükümdarlık yapan bir kadın buldum ki, kendisine her güzel şeyden bir nasip verilmiş; onun büyük bir tahtı ve pek güçlü bir yönetimi var.”
Karşılaştır 24: “Ne var ki, onun ve kavminin Allah’ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Anlaşılan, şeytan onlara amellerini süslü göstermiş, onları yoldan saptırmış, bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar.”
Karşılaştır 25: “Oysa göklerdeki ve yerdeki gizlilikleri açığa çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açıkladığınız her şeyi bilen Allah’a secde etmeleri gerekmez mi?”
Karşılaştır 26: “O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. O, büyük arşın Rabbi­dir.”

TEFSİR:

Hz. Süleyman’ın bu kesin kararlılığını ve disiplinini bilen Hüdhüd, gözden kayboluşunu makûl kılacak ve hükümdarın dinlemesini sağlayacak şok edici bir haberle sözlerine başlıyor: “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe’[1] kavminden çok mühim ve doğruluğu kesin bir haber getirdim” diyor. Gerçekten tebaasından birinin “senin bilmediğin bir şey biliyorum” şeklindeki bir ifadesi karşısında merak edip etkilenmeyecek hangi hükümdar olabilir ki? Sonra Hüdhüd getirmiş olduğu o kesin haberin mâhiyetini açıyor: Sebe’lilere hükümdarlık yapan, pek çok imkâna sahip, büyük bir tahtı ve güçlü bir yönetimi olan bir kadından bahsediyor. İşin bu kısmı Hz. Süleyman’ı fazla heyecanlandırmıyor. Halbuki normalde krallar daha ziyade bu nevi dünyevî saltanata tama ederler. Fakat Hüdhüd, onların Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını, şeytana tâbi olup doğru yoldan kaydıklarını söyleyince, işte o zaman esas hedefi Allah’ın dinini tebliğ ve i’lây-ı kelimetullah olan Hz. Süleyman harekete geçiyor, doğru söyleyip söylemediğini tespit edip ona göre bir karara varacağını belirtiyor:

[1] Sebe’,  o zaman Güney Arabistan’da yer alan ve halkı ticâretle tanınmış bir ülke idi. Başkenti de, şimdiki Kuzey Yemen’in merkezi Sana’nın kuzey doğusunda, takrîben 55 mil mesafede bulunan Ma’rib kenti idi. Sebe’ ülkesinde hükümdâr olan ve Kur’an’da ismi anılmaksızın bahsi geçen kadının ise, Belkis binti Şurahbil veya Belkis binti Hedâhid b. Şurahbil olduğu nakledilir.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/huvallahullezi-tefsiri-198692-m.jpg
Hüvallahüllezi Tefsiri

Hüvallahüllezi, Haşr suresinin son 3 ayetidir. Huvallahüllezi'de Allah'ın bazı isimleri zikredilir. Hüvallahüllezi Tefsiri (Haşr Suresi 22-24. Ayetle ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/kuran-nasil-bir-kitaptir-198691-m.jpg
Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?

Allah’ın emirlerine sarılıp yasaklarından kaçınanlara[1] ve bütün insanlara bir hidayet kaynağı olan Kur’an’ın indirilmeye başlandığı rahmet ayı olan ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/hasr-suresinin-tefsiri-198681-m.jpg
Haşr Suresinin Tefsiri

Haşr sûresi Medine’de inmiştir. 24 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçip “sevkiyat için bir yere toplama” mânasına gelen اَلْحَشْرُ (haşr) kelimesinden ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/huvallahulleziyi-okumanin-fazileti-198682-m.jpg
Hüvallahüllezi'yi Okumanın Fazileti

Malik b. Yesâr`dan rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim sabahleyin üç defa "euzubillahis-Semî`il-Alîmi mines-şeytanirrac ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/meryem-suresinin-87-ayeti-ne-anlatiyor-198663-m.jpg
Meryem Suresinin 87. Ayeti Ne Anlatıyor?

Meryem Suresinin 87. ayetinde şöyle buyrulur: Meryem Suresi 87. Ayet Arapça: لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ ع ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/kuranla-sidk-yolculugu-198613-m.jpg
Kur’an’la Sıdk Yolculuğu

Ramazan oruç ve Kur’an ayıdır. Bakara 183’te daha öncekilere olduğu gibi İslam ümmetine de farz kılındığı bildirilen oruçtan maksadın takvaya erişmek ...