Neml Sûresi 88. Ayet Tefsiri


88 / 93


Neml Sûresi Hakkında

Neml sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 93 âyettir. İsmini 18. âyette geçen ve “karıncalar” mânasına gelen اَلنَّمْلُ (neml) kelimesinden alır. Sûrenin, Hz. Süleyman ve Sebe’ melikesi kıssasına geniş yer vermesi sebebiyle “Süleyman sûresi” ve Hüdhüd adlı kuştan bahsedilmesi sebebiyle de “Hüdhüd sûresi” isimleri de vardır. Mushaf’taki resmi sırası itibarıyla 27, iniş sırasına göre ise 48. sûredir. İçinde tilâvet secdesi bulunmaktadır.

Neml Sûresi Konusu

Sûre, ana konu olarak İslâm’ın inanç esaslarından bahseder. Allah’ın varlığı ve birliği, peygamberlik, vahiy gerçeği ve ilâhî kitaplar, âhiret hayatı mevzuları işlenir. İşlenen mevzulara ışık tutması bakımından Hz. Mûsâ, Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman, Hz. Sâlih ve Hz. Lût’un kıssalarından birer kesit takdim edilir. Allah Teâlâ’nın kâinattaki kudret ve azamet tecellilerinden misaller verilerek akıllar ve kalpler tevhidin idraki için harekete geçirilir. Kıyâmetin büyük alametlerinden biri olan دابة الأرض (dâbbetü’l-arz) bu sûrede anlatılır. Kıyâmet ve mahşer manzaralarına kısa bir dokunuştan sonra, dünyada iman ve sâlih ameller peşinde koşanlarla, nefeslerini günahlar ve nefsânî arzular yollarında hebâ edenlerin âkıbetleri gözler önüne serilir. Kurtuluş yolu olarak da Allah’a kulluk etmek, O’na teslim olmak, Kur’ân-ı Kerîm’i mânasını anlayarak okumak, sapıklıktan uzak durup hidâyet yollarına yönelmek ve hiçbir şeyden gâfil olmayan Allah’ı hamde devam etmek gösterilir.

Neml Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi yedinci, iniş sırasına göre kırk sekizinci sûredir. Şuarâ sûresinden sonra, Kasas sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِۜ صُنْعَ اللّٰهِ الَّذ۪ٓي اَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍۜ اِنَّهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ ﴿٨٨﴾
Karşılaştır 88: Dağları görür, onları hareketsiz, yerlerinde donmuş sanırsın. Halbuki onlar, bulutların yürümesi gibi geçer giderler. Bu, her şeyi sağlam ve mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz O, yaptığınız her şeyi en iyi bilendir.

TEFSİR:

O gün dağlar bir araya getirilip yürütülecektir. İnsan gözüyle bakıldığında onlar ayakta duruyor gibi görünecek, gerçekte ise yoğunlukları sebebiyle duruyor gibi zannedilen bulutların yürümesi gibi yürüyeceklerdir. Zira göz, çoklukları veya en ile bo­yları arasındaki mesafelerin büyüklüğü sebebiyle büyük kalabalıkları ve büyük varlıkları tamamıyla ihata etmekten uzaktır. Dolayısıyla bu görenin bir yanılmasıdır.

Kur’ân-ı Kerîm, kıyamet koparken dağların başına geleceklerle ilgili geniş bilgiler verir. Bu bilgilere göre dağlar:

  Atılmış yün gibi olacaklardır. (Meâric 70/9; Kâria 101/5)

  Toz zerrecikleri gibi olacaklardır. (Vâkıa 56/5-6) Bu da önceleri atılmış yün gibi iken, zerrelerinin birbirinden koparılması ile gerçek­leşecektir.

  Yerlerinden sökülüp atılacaklardır. (Tâhâ 20/105) Altlarında bulunan şeylerin açığa çıkması için üzerlerine rüzgarlar gön­derilip dağlar savrulacaklardır.

  Rüzgarlar dağları yeryüzünün yukarısına çıkartacaklar ve adeta toz zerreleri halinde havada bir ışık gibi görüneceklerdir. Uzaktan onla­ra bakan bir kimse ise kesiflikleri sebebiyle onları cansız donuk bir ceset gibi görecektir. Ha­kikatte ise bunlar yürümektedirler.

  Nihâyet dağlar yürütülüp serap olacaklardır. (Nebe’ 78/20) Onların bulundukları ye­re bakanlar, dağlardan hiçbir eser göremeyecek, sadece serap göreceklerdir.

Bu âyet-i kerîme bir açıdan da dağların şu anki bizim göremediğimiz gizli durumlarına ışık tutmakta, şimdiki halin her an oluş ve yok oluşunu göstererek kıyamet ve yeniden dirilmeyi düşündürmek için bunu bir nevi delil olarak göstermektedir. Şöyle ki: Son derece katı cisimler halinde gözüken dağlar da aslında gezici gazlardan meydana gelmiştir. Zerrelerinde bulut buharlaşır gibi kimyasal değişim ile her an yeni bir yaratılış devam edip durmaktadır. Bu suretle yoğunlukları da bir tek hacimde sabit kalmayıp her an değişmekte ve yeniden meydana gelmektedir. Bu sebeple kâinatın en sabit görülen şeyleri bile böyle her an değişme ile bir kıyamete doğru gitmektedir. Şu halde günün birinde bir üfürme ile o koca dağların yerinden bütün yoğunluklarıyla yürütülüp yeryüzünün başka bir yeryüzüne değiştirilebileceğinin ilâhî kudret karşısında hiç de zor olmayacağı gözler önüne serilmektedir. Hem bu gidiş, nizamsız bir değişiklik ile sadece bir tahrip için değil, bulutun rahmete gidişi gibi hikmet ve intizam ile daha yüksek bir hayata geçirmek için olacaktır. İşte Allah’ın ilim ve hikmetiyle her şeyi yerli yerinde sağlam ve muntazam yapan sanatına vurgu yapılması buna işarettir.

Dağların cansız göründükleri halde yürüyor olmaları aynı zamanda şu hususlara misâl kabul edilebilir:

    Bu, dünya hayatı hakkında verilmiş bir misaldir. Ona bakan bir kimse, onun dağlar gibi durmakta olduğunu zanneder, fakat dünya tıpkı bu­lutlar gibi yok oluştan payını almaya devam etmektedir.

    Bu, iman hakkında verilmiş bir misaldir. İman kalpte sabit olduğu halde, onun meyvesi mesâbesindeki sâlih ameller göğe doğru yükselir.

    Bu, beden ve ruha dair verilmiş bir misâldir. Vefât esnâsında beden cansız dururken, gerçekte mü’min ruh arşa doğru yükselir. (Kurtubî, el-Câmi‘, XIII, 243)

    Bu, temkin ehli âriflere işarettir. Onlar bedenleri itibariyle sakin sakin dururlar, fakat ruh ve sırlarıyla melekût âleminde dolaşıp manevî güzellikleri seyran ederler. Bu sebeple “Ârif, kâindir, bâindir” denilmiştir. Yani “o zâhiri itibariyle insanlarla beraber bulunmaktadır. Fakat iç âlemi itibariyle bütün yaratıklardan uzaklaşmış, Allah’a yaklaşmıştır.” (bk.Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, II, 428)

Her şeyi en mükemmel, en sağlam, hikmete uygun ve en güzel şekilde yaratıp onları idâre eden Allah Teâlâ, kıyâmetle birlikte yeni bir düzen kuracak, kulların iyilik ve kötülüklerine ilâhî hikmetin gerektirdiği tarzda en mükemmel karşılıklarını verecektir. Çünkü O, onların tüm yaptıklarından haberdardır. Buna göre:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...