Meryem Sûresi 56-57. Ayet Tefsiri


56-57 / 98


Meryem Sûresi Hakkında

Meryem sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 98 âyettir. İsmini, 16-29. âyetlerde kıssası anlatılan Hz. Meryem’den alır. Mushaf tertibi itibarıyla 19, nüzûl sırasına göre ise 44. sûredir. Sûre içinde 58. âyette tilâvet secdesi bulunmaktadır.

Meryem Sûresi Konusu

Sûrede, ihtiyarlığında Hz. Zekeriyâ’ya Yahyâ’nın verilmesi, Hz. Yahyâ’ya henüz çocuk yaştayken peygamberlik bahşedilmesi, Hz. Meryem’in babasız olarak İsa’yı dünyaya getirmesi ve Hz. İsa’nın beşikteyken konuşması gibi ilâhî kudretin nihâyetsizliğini gösteren mûcizeler hatırlatılarak, Allah’a iman ve teslimiyetin zarûreti hissettirilir. Bununla birlikte Allah Teâlâ’nın peygamberlerine husûsi lutufları ve buna karşılık o güzel kulların sergiledikleri müstesnâ keyfiyette ihlaslı, samimi kulluk numûneleri haber verilir. Böylece insanlar o güzel hal ve davranışlardan örnek alıp, Allah’ın râzı olacağı, cehennemden kurtarıp cennetine koyacağı bahtiyar kullardan olmaya davet edilir. Ara ara kıyâmet, hesap, cennet ve cehennemden kısa kısa manzaralar arzedilir. İnsanların cehenneme düşmelerine sebep olacak yanlış inanç ve amellere dikkat çekilerek, bunlardan uzak durup cennete vâris olmalarını sağlayacak takvâ hayatı teşvik edilir.

Meryem Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada on dokuzuncu, iniş sırasına göre kırk dördüncü sûredir. Fâtır sûresinden sonra, Tâhâ sûresinden önce, Mekke döneminin 4. yılında inmiştir. 58 ve 71. âyetlerinin Medine’de indiğine dair rivayet de vardır (İbn Âşûr, XVI, 57-58).

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ اِدْر۪يسَۘ اِنَّهُ كَانَ صِدّ۪يقًا نَبِيًّاۗ ﴿٥٦﴾
وَرَفَعْنَاهُ مَكَانًا عَلِيًّا ﴿٥٧﴾
Karşılaştır 56: Rasûlüm! Kitapta İdrîs’in kıssasını da anlat. Şüphesiz o özü sözü doğru bir peygamberdi.
Karşılaştır 57: Biz, onu çok yüce bir mekâna yücelttik.

TEFSİR:

Hz. İdrîs, Hz. Âdem’in altıncı kuşaktan torunudur. İdrîs (a.s.) kendisine peygamberlik verilmeden önce de ibâdetle meşgûl olurdu. Sâlih kimselerle beraber bulunur, geçimini el emeğiyle bizzât te’mîn ederdi. İnsanlık târihinde ilk defa dikiş dikme, yâni terzilik mesleği İdrîs (a.s.) ile başlamıştır. İçinde yaşadığı toplum, Kâbil soyundan gelen bir cemâat idi. Maddeten ve mânen çok bozulmuş, kulluk vazîfelerini terk etmişlerdi. Her türlü haram ve kötülüğü, helâl sayarak işliyorlardı. Cenâb-ı Hak onlara Hz. İdris’i peygamber gönderdi. Kendisine otuz sahife indirdi. Buradaki ilâhî emir ve yasakları kavmine teblîğ etti. O çok doğru sözlü, özü sözü dürüst bir peygamberdi. Aynı zamanda sabırlı ve sâlih bir insandı. (bk. Enbiyâ 21/85-86)

Bu âyetlerde Hz. İdris’in yüce bir mekâna yükseltildiği haber verilmektedir. Bu yüce mekândan maksat, Allah Teâlâ’ya yakın bir mertebeye veya cen­nete yahut da dördüncü kat semâya kaldırılmasıdır. Nitekim bu konuyla alâkalı şöyle bir hadîs-i şerîf vardır:

“Ben Mîrâc’da dördüncü kat semâya çıktığımda, İdrîs peygamber ile karşı­laştım. Cibrîl bana:

«–Bu gördüğün İdrîs’tir. Ona selâm ver!» dedi.

Ben de ona selâm verdim. O da benim selâmıma cevap verdi. Sonra:

«–Merhabâ sâlih kardeş, sâlih peygamber!» dedi.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Müslim, İmân 259-264)

Bâzı âlimler, İdrîs (a.s.)’ın hâlen gökte ve hayatta olduğunu söyle­mektedirler. Mevlânâ (k.s.), her ikisi de semâya kaldırılan Hz. İdrîs ile Hz. İsa’nın hâllerini şöyle anlatır:

“Hz. İdrîs ve Hz. İsa, fevkalâde riyâzât ve mücâhede ile melekler gibi oldular. Neredeyse, yemez, içmez hâle geldiler. Âdeta meleklerle hemcins olduklarından göğe kaldırıldılar…”

Onların sabır, şükür ve riyâzâtla rûhlarının büyük bir olgunluk kazanıp kemâle ermesi neticesinde, letâfete bürünüp melekler gibi göğe kaldırılması, kulun da nefs tezkiyesi ve kalb tasfiyesi ile birçok ulvî makam­lara ulaşabileceğini göstermektedir.

Hz. İdrîs, kavmine hikmetli sözlerle nasîhatlerde bulunurdu. Bunlardan bazıları şunlardır:

“Akıllı kimsenin mertebesi yükseldikçe tevâzûu artar.”

“Akıllı kimse, başkasının ayıbına bakmaz! Kişinin ayıbını yüzüne vurmaz! Malı çoğaldıkça, mağrûr olup ahlâkını bozmaz!”

 “Âhiret ile dünya sevgisi aslâ bir arada bulunmaz!”

Burada ismi geçen ve geçmeyen bütün peygamberler çok yüksek bir seviyede kulluk sergilemişler, Allah Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazanabilmek için büyük gayretler göstermişlerdir. Fakat onların vefatlarından sonra gelen bir takım nesiller, aynı kulluk heyecanını taşıyamayıp ciddi bir kısım sapmalar yaşanmıştır:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...