Meryem sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 98 âyettir. İsmini, 16-29. âyetlerde kıssası anlatılan Hz. Meryem’den alır. Mushaf tertibi itibarıyla 19, nüzûl sırasına göre ise 44. sûredir. Sûre içinde 58. âyette tilâvet secdesi bulunmaktadır.
Sûrede, ihtiyarlığında Hz. Zekeriyâ’ya Yahyâ’nın verilmesi, Hz. Yahyâ’ya henüz çocuk yaştayken peygamberlik bahşedilmesi, Hz. Meryem’in babasız olarak İsa’yı dünyaya getirmesi ve Hz. İsa’nın beşikteyken konuşması gibi ilâhî kudretin nihâyetsizliğini gösteren mûcizeler hatırlatılarak, Allah’a iman ve teslimiyetin zarûreti hissettirilir. Bununla birlikte Allah Teâlâ’nın peygamberlerine husûsi lutufları ve buna karşılık o güzel kulların sergiledikleri müstesnâ keyfiyette ihlaslı, samimi kulluk numûneleri haber verilir. Böylece insanlar o güzel hal ve davranışlardan örnek alıp, Allah’ın râzı olacağı, cehennemden kurtarıp cennetine koyacağı bahtiyar kullardan olmaya davet edilir. Ara ara kıyâmet, hesap, cennet ve cehennemden kısa kısa manzaralar arzedilir. İnsanların cehenneme düşmelerine sebep olacak yanlış inanç ve amellere dikkat çekilerek, bunlardan uzak durup cennete vâris olmalarını sağlayacak takvâ hayatı teşvik edilir.
Mushaftaki sıralamada on dokuzuncu, iniş sırasına göre kırk dördüncü sûredir. Fâtır sûresinden sonra, Tâhâ sûresinden önce, Mekke döneminin 4. yılında inmiştir. 58 ve 71. âyetlerinin Medine’de indiğine dair rivayet de vardır (İbn Âşûr, XVI, 57-58).
Zekeriyâ (a.s.), bu husustaki itminanının artması için, hanımının hâmile kaldığına dair bir alâmet istedi. Ona, sağlıklı ve sapasağlam olduğu halde üç gün üç gece (bk. Âl-i İmrân 3/41) insanlarla konuşamamasının bu hususta bir alâmet olacağı haber verildi. Gerçekten de öyle oldu. Birden dili tutularak, insanlarla ancak işaret yoluyla konuşabilir duruma geldi. İnsanlarla konuşmak istediği zaman dili tutuluyor, fakat Tevrat’ı okumak veya Allah’ı zikretmek istediği zaman dili çözülüyordu. Demek ki Cenâb-ı Hak, bu müddet zarfında Hz. Zekeriya’nın sadece zikir ve tesbihle, kendine dua ve niyazla meşgul olmasını murad etmişti. Bu açık alâmeti görünce, derhal mâbetten kavminin yanına çıkıp onlara, mutatları olduğu gibi sabah ve akşam ibâdetlerini yapma yönünde işarette bulundu.
Onlara, kendisine ikram ettiği bu nimete karşı bir şükür olarak Allah’ı tesbih etmelerini, O’nu noksan sıfatlardan tenzih etmelerini söylemiş olması da mümkündür. Çünkü burada tesbihin mânası, iki yaşlı insandan çocuğun dünyaya gelmesi uzak bir ihtimal görülürken, buna güç yetirememekten Allah’ı pak ve uzak tutmaktır. Zira Allah’ın her şeye gücü yeter.
Rivayete göre çocukları olduğu zaman Hz. Zekeriya 100 veya 120, hanımı ise 99 yaşında idi. Onlardan Yahyâ dünyaya geldi ve Cenâb-ı Hak bu kez de ona hitap ederek şöyle buyurdu:
Nûr sûresinin 19. âyetinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Nûr Suresi 19. Ayet Arapça: اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الّ ...
Nûr suresinin 10. ayetinde Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: Nûr Suresi 10. Ayet Arapça: وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَاَنَّ اللّٰهَ ...
KARŞILAŞTIĞI KİMSEYE GÜZEL SÖZ SÖYLEYİP GÜLER YÜZ GÖSTERMEK İLE İLGİLİ AYETLER “Mü’minlere kol kanat ger.” (Hicr sûresi (15), 88) Bu âyet-i ke ...
Talâk sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 12 âyettir. İsmini, birinci âyette bahsedilen talâk (boşama) hükmünden alır. Mushaf tertîbine göre 65, iniş sır ...
Müminûn suresinin 115. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 115. Ayet Arapça: اَفَحَسِبْتُمْ اَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَاَنَّكُمْ اِلَيْنَ ...
Kur’ân-ı Kerîm, beşeriyet için Rahmânî sadâları işitmek, ilâhî nefhayı rûhunda hissetmek ve daha bu dünyada iken Allah ile mükâleme etmenin en feyizli ...