Zâriyât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 60 âyettir. İsmini, 1. âyette geçen ve “tozu toprağı savuran rüzgârlar” mânasına gelen اَلذَّارِيَاتُ (zâriyât) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 51, iniş sırasına göre 67. suredir.
Cenâb-ı Hakk’ın bir kısım kudret tecellilerine yemin edilerek kıyâmetin mutlaka vuku bulacağı; Allah’tan korkup günahlardan sakınan ve ilâhî tâlimatlara uygun yaşayanların cennette mükâfatlandırılacakları haber verilir. Lût kavmi, Firavun, Âd, Semûd ve Nûh kavimleri misal verilerek Peygamber (s.a.s.)’in davetine uymayanları bekleyen hazin akıbet bildirilir. Böylece insanlar putperestlikten ve peygambere muhalefetten sakındırılarak tek olan Allah’a kulluğa çağrılır.
Mushaftaki sıralamada elli birinci, iniş sırasına göre altmış yedinci sûredir. Ahkåf sûresinden sonra, Gaşiye sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Hz. Mûsâ’nın getirdiği “apaçık delil”, asâ ve yed-i beyzâ başta olmak üzere Firavun’a gösterdiği mûcizelerdir. Firavun bu delillerin hiçbirine itibar etmediği, gücüne güvenerek hakikate sırt çevirdiği, üstelik onları getiren peygamberi “sihirbazlık” ve “delilik”le suçladığı için ordusuyla birlikte çok acı bir şekilde denizin dibine geçirilmiştir. Boğulurken de: “İsrâiloğulları’nın inandığından başka ilâh bulunmadığına kesinlikle inandım; artık ben de müslümanlardanım” (Yûnus 10/90) diyerek, Hz. Mûsâ’ya yaptığı düşmanlıklara pişman olmuş, kendini kınayarak büyük bir nedamet içinde helak olmuştur. Arkasından ona matem tutan, iyiliklerini överek ağıtlar yakan, ya da en azından, “Yazık oldu, böyle bir felaketin kurbanı olanlar ne iyi insanlardı” diyecek kimse bulunmadığı gibi, aksine onun ibret veren akıbetine bakarak herkes rahat bir nefes almış, huzur duymuş, her dil ona lanetler yağdırmıştı. Bu hadiseyi duyan herkes, “O zalim böyle bir âkıbete layıktı” diye sevinç çığlığı atmıştı. Bu hal Duhân suresinde “Onlara ne gök ağladı, ne de yer” (Duhan 44/29) ifadeleriyle haber verilmiştir. Şâirin:
“Baktım ki yalan saltanatım, satvetim, ordum,
Feryâd edip enkâzının üstünde oturdum” (Nihat Cemâl Bey) beyti, tam da Firavun ve onun gibilerin hazin âkibetlerini terennüm eder. İşte Hz. Muhammed (s.a.s.)’i inkâr eden, maddi gücüne güvenip ona düşmanlık yapan, ona sihirbaz ve deli diyen kâfirlerin âkıbeti de böyle olacaktır. (bk. A‘râf 7/103 vd; Yûnus 10/75-93; Kasas 28/31-42)
Bir başka ibret manzarası da şu:Mutaffifîn sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 36 âyettir. İsmini, birinci âyette geçip “ölçü ve tartıda hîle yapanlar” mânasındaki اَلْمُطَفِّف۪ينَ (mut ...
Anlatıldığına göre Ebu’l-Abbâs b. Atâ’ya: “Rabbânîler olun” (Âl-i İmran, 79) âyetinden sorulduğunda şu karşılığı verdi: “RABBÂNÎLER OLUN” AYETİNİN AN ...
İnşikâk sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 25 âyettir. İsmini birinci âyette geçen اِنْشَقَّتْ (inşekkat) kelimesinin masdarından alır. اَلإنْشِقَاقُ (in ...
“Dünya hayatının durumu, ancak gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insan ve hayvanların yediği bitkiler o su sayesinde gürleşip birbirine girm ...
Kur’ân-ı Kerim, İslâm dininin kutsal kitabıdır. Kur’an okumanın gerekliliği ve fazileti üzerinde sıkça durulur. Kur’an’ın bazı yerlerde kendini “zikr ...
Ebedî mûcize Kur’ân-ı Kerîm, pek çok güzel özelliğe sahiptir. Bunlardan bir kısmını şöyle ifade etmek mümkündür: Kur’ân-ı Kerîm, Rahmân olan Alla ...