Rahmân Sûresi 62-78. Ayet Tefsiri


62-78 / 78


Rahmân Sûresi Hakkında

Rahmân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 78 âyettir. İsmini 1. âyette geçen Allah Teâlâ’nın اَلرَّحْمٰنُ  (Rahmân) ism-i şerîfinden alır. Bu isim, sûrenin muhtevasıyla da alakalıdır. Zira sûrede baştan sona kadar Allah’ın rahmeti ve rahmetinin tezahürleri zikredilir. Mushaf tertîbine göre 55, nüzûl sürecine göre 97. sûredir.

Rahmân Sûresi Konusu

Allah Teâlâ’nın nihâyetsiz rahmeti ve bu rahmetin en büyük tecellisinin Kur’ân-ı Kerîm’i indirip insanı onu anlayacak ve anlatacak şekilde yaratması olduğu hatırlatılır. Kamer süresi 49. âyette bahsedilen “her şeyin bir ölçüye göre yaratılmasının” bir tefsiri sadedinde göklerde ve yerde bulunan ilâhî nizama, şaşmaz ölçü ve ahenge dikkat çekilir. Cenâb-ı Hakk’ın insan ve cinlere bahşettiği büyük nimetleri sayılır. Her nimet hatırlatıldıkça “Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?” (Rahmân 55/13) ikazı tekrar edilir. İnkârcı ve nankörlerin cehennemdeki cezalarına kısaca temas edildikten sonra, iyilik ve ihsan sahiplerine va’dedilen kat kat cennetlerin ve o cennetlerde yığınla kaynaşan nimetlerin genişçe tasviri yapılır. 

Rahmân Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada elli beşinci, iniş sırasına göre doksan yedinci sûredir. Ra‘d sûresinden sonra, İnsân sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur. Tamamının Mekkî olduğu veya bir kısmının Mekke’de bir kısmının ise Medine’de indiği görüşleri de vardır (Zemahşerî, IV, 49). Şevkânî, sûrenin hem Mekke’de hem de Medine’de indiğine dair rivayetler bulunduğu dikkate alınarak kısmen Mekkî kısmen Medenî olduğunu kabul etmenin uygun olacağını belirtir (V, 151).

Rahmân Sûresi Fazileti

         Sûrede, edebiyatımızda terciibend denen edebî sanat benzeri bir üslûpla, “Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?” anlamındaki cümleye otuz bir defa yer verilmiştir.

وَمِنْ دُونِهِمَا جَنَّتَانِۚ ﴿٦٢﴾
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۙ ﴿٦٣﴾
مُدْهَٓامَّتَانِۚ ﴿٦٤﴾
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٦٥﴾
ف۪يهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِۚ ﴿٦٦﴾
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٦٧﴾
ف۪يهِمَا فَاكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌۚ ﴿٦٨﴾
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٦٩﴾
ف۪يهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌۚ ﴿٧٠﴾
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٧١﴾
حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِۚ ﴿٧٢﴾
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٧٣﴾
لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ ﴿٧٤﴾
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٧٥﴾
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍۚ ﴿٧٦﴾
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧٧﴾
تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ ﴿٧٨﴾
Karşılaştır 62: Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.
Karşılaştır 63: Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?
Karşılaştır 64: Baştanbaşa yemyeşil iki cennet.
Karşılaştır 65: Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?
Karşılaştır 66: İkisinde de gürül gürül akan iki pınar vardır.
Karşılaştır 67: Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?
Karşılaştır 68: Her ikisinde de türlü türlü meyveler, hurmalar, narlar bulu­nur.
Karşılaştır 69: Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?
Karşılaştır 70: Bunların içinde iyi huylu, güzel yüzlü hanımlar vardır.
Karşılaştır 71: Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?
Karşılaştır 72: Onlar çadırlarda sadece eşleri için ayrılmış gözlerinin siyahı simsiyah, beyazı bembeyaz fevkalade güzel hûrilerdir!
Karşılaştır 73: Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?
Karşılaştır 74: Daha önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir, ne de cin.
Karşılaştır 75: Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?
Karşılaştır 76: O cennetlerdekiler, yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işle­meli döşeklere yaslanırlar.
Karşılaştır 77: Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?
Karşılaştır 78: Sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin ismi ne yücedir!

TEFSİR:

Bu iki cennette bulunan nimetler de şöyle haber verilir:

Bunlar, yeşilin en koyusu ile ifade edilebilecek derecede yemyeşildirler.

Orada şadırvan gibi, şelale gibi devamlı fışkıran iki kaynak vardır. Çünkü النضخ (nadh) kelimesi, suyun fışkırmasını ve coşup kaynamasını ifade eder.

Emsali görülmedik meyveler, bunlar içinde özellikle zikre değer hurmalar ve narlar vardır. Çünkü bu ikisi, meyvelikle beraber yemek ve devâ itibariyle hususi bir duruma sahiptirler.

Bu cennetlerde ahlâkı güzel, yaratılışı mükemmel kadınlar; inciden yapılmış çadırlarda sadece efendilerine tahsis edilmiş huriler bulunmaktadır. “Huri”, gözünün siyahı oldukça siyah, beyazı oldukça beyaz güzel gözlü kadın demektir. (bk. Sâffât 37/48-49) Öyle ki bunlara da, cennetteki kocalarından önce ne bir insan eli değmiştir, ne de cin.

Cennet yastıklarından, yeşil yastıklar, çeşitli şekillerle ve zînetlerle süslenmiş kalın döşe­meler. Cennetlere erişenler, bunlar üzerine yaslanırlar. عَبْقَرِيٌّ (‘abkarî), Yemen bölgesinde bulunan Abkar kasabasına mensup demektir. Orada son derece güzel, nakışlı halı ve kilimler dokunurdu. Yüce Allah bu nakışlı yaygıları anlatmak suretiyle, o iki cennetin döşek ve yataklarını insan zihnine yaklaştırmaktadır.

Tasvir edilen dört cennetin ilk ikisi ile son ikisi arasında şöyle bir karşılaştırma yaparak derece farkını belirtmek mümkündür:

Dikkatlice bakıldığında ilk iki cennetin özelliklerinin, sonraki iki cennet­ten üstün olduğu anlaşılır. İlk ikisinde, “Onlarda durmadan akan iki pınar vardır”, son ikisinde ise, “Fışkıran iki pınar vardır” buyrulmuştur. “Durmadan akmak”, “fışkırmak”tan daha üstündür. Öncekilerde, “O ikisinde, her türlü meyveden çifter çifter vardır”, bu­rada ise, “Onlarda meyve, hurma ve nar vardır” buyrulmuştur. Birincisi daha şumullü ve muhtevalıdır. Öncekilerde hurileri vasfederken, “Sanki onlar yakut ve mer­candır”, burada ise “ O cennetlerde iyi huylu, güzel yüzlü hanımlar vardır” buyrulmuştur. Her güzellik, yâkût ve mercan güzelliği gibi olmaz. Dolayısıyla birincideki niteleme daha üstündür. Öncekilerde yatakları nitelerken, “Astarlan kalın ipekten yataklara yas­lanırlar”, burada ise, “Yeşil yastıklara yaslanırlar” buyrulmuştur. Şüphesiz, yas­lanmak için hazırlanmış olan astarı kalın ipekten yataklar, çadır eteklerinden ve yastıklardan daha üstündür.

Sûrede başından sonuna kadar bir taraftan Cenâb-ı Hakk’ın kerem ve rahmetinin tecellilerine yer verildiği gibi, bir taraftan da celâl ve azametinin tezahürleri dile getirilmiştir. Her ikisi de Allah Teâlâ’nın emri ve muradıdır. Bunları var eden, müttakî kullarına keremiyle, nankörlere ise celaliyle muamele edecek olan Allah Teâlâ’nın ismi çok yücedir, yücelerden yücedir.

Resûl-i Ekrem (s.a.s.): “يَا ذَا الْجَلَالِ وَ الإكْرَامِ (yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm): Sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Allahım! diye başlayarak dua etmeyi ihmal etmeyip sık sık söyleyin” buyururdu. (Tirmizî, Deavât  92; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 177).

Allah Resûlü (s.a.s.), selam verip namazdan çıkınca, üç defa “estağfirullah” dedikten sonra, “اَللّٰهُمَّ اَنْتَ السَّلَامُ وَ مِنْكَ السَّلَامُ تَبَارَكْتَ يَا ذَا الْجَلَالِ وَ الإكْرَامِ (Allahumme ente’s-selâm ve minke’s-selâm tebârekte yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm) Allahım! Selâm sensin. Selâmet ve esenlik sendendir. Ey sonsuz büyüklük ve ikram sahibi olan Allahım! Sen hayır ve bereketi çok olansın” derdi. (Müslim, Mesâcid 135; Ebû Dâvûd, Vitr 25)

Rahmân sûresinin sonunda yer alan Allah Teâlâ’nın sonsuz büyüklük ve ikram sahibi oluşunun; mü’minlere takvâ derecelerine göre nimet, kâfirlere ise inkârdaki durumlarına göre azap tecellîsinde bulunuşunun farklı bir açıklaması olarak ve insanları mecbûren inanacakları dehşetli kıyâmet manzaraları görülmeye başlamadan önce inkârdan vazgeçirip iman ve şükre yönlendirmek üzere Vâkıa sûresi geliyor:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/insanliga-son-cagri-197603-m.jpg
İnsanlığa Son Çağrı

Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-44-ayeti-ne-anlatiyor-197579-m.jpg
İbrahim Suresinin 44. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/allahin-ismini-zikrettigi-sahabi-197577-m.jpg
Allah’ın İsmini Zikrettiği Sahabi

Kur’ân hizmetine koşan bu Kur’ân âşıkları, Rabbimiz’in rızâsına ve hatıra gelmeyecek ilâhî lûtuflara nâil olmuşlardır. Bu ilâhî lûtuf manzaralarından ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-41-ayeti-ne-anlatiyor-197566-m.jpg
İbrahim Suresinin 41. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ “Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-i-kerimi-anlamak-neden-onemlidir-197561-m.jpg
Kur’an-ı Kerim’i Anlamak Neden Önemlidir?

Âyet-i kerîmede buyrulur: “Andolsun ki Biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’ân’da insanlara her türlü misâli verdik.” (ez-Zümer, 27) Yine Cenâb-ı Hak âye ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-31-ayeti-ne-anlatiyor-197546-m.jpg
İbrahim Suresinin 31. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً مِنْ قَبْل ...