Necm Sûresi 31-32. Ayet Tefsiri


31-32 / 62


Necm Sûresi Hakkında

Necm sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 62 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve “yıldız” mânasına gelen اَلنَّجْمُ (necm) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 53, iniş sırasına göre ise 23. sırada yer alır. İçinde secde ayeti bulunan sûrelerden biridir.

Necm Sûresi Konusu

Kur’ân-ı Kerîm, Allah Teâlâ tarafından Cebrâil (a.s.) vasıtasıyla Resûlullah (s.a.s.)’e inzal buyrulmuştur. Dolayısıyla Peygamberimiz (s.a.s.)’in tebliğ ettiği İslâm, onun kendi arzu ve istekleriyle ortaya attığı bir iddia değil, bütünüyle vahye ve kesin bilgiye dayanan en doğru dindir. O, hakîkatin ta kendisidir. Çünkü Peygamber (s.a.s.), bizzat kendi müşâhedelerine dayanan hakikatleri tebliğ etmiştir. O, kendisine vahiy getiren meleği kendi gözleriyle görmüş ve Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın büyük işaretlerini bizzat müşahede etmiştir. Müşriklerin tutundukları yol ise zanna dayanmaktadır. Taptıkları Lât, Menât, Uzza putlarının hiçbir gerçekliği yoktur. Meleklere Allah’ın kızları demeleri de, onların şefaatleriyle kurtulacaklarına inanmaları da bütünüyle zanna dayanan bir iddiadır. Sahip oldukları inançlarının ne naklî ne de aklî hiçbir delili yoktur. Onların kesin bilgiye dayanan İslâm’ı bırakıp sadece zanlarına tabi olmalarının altında yatan gerçek ise âhirete inanmayıp sırf dünyanın peşinden koşmalarıdır. Netice itibariyle Peygamber (s.a.s.)’in davetini kabul edenlerle etmeyenlerin karşılaşacakları sonuçlar farklı olacak; iman edip sâlih amel işleyenler mükafatlandırılırken, kötülük yapanlar da cezalandırılacaklardır. Bu sadece Hz. Muhammed (s.a.s.)’in verdiği bir haber değil, Hz. İbrâhim ve Hz. Mûsâ gibi önceki tüm peygamberlerin tebliğ ettiği kadim ve değişmez bir hakîkattir. Bu gerçeklere inanmayan Nûh, Âd, Semûd ve Lût kavimleri nasıl helak edildilerse, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e inanmayanlar da öyle helak edileceklerdir. O halde ölüm ve kıyâmet gelmeden önce intibâha gelip Allah’a kulluğa dönmek gerekir.

Necm Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada elli üçüncü, iniş sırasına göre yirmi üçüncü sûredir. İhlâs sûresinden sonra, Abese sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Sadece 32. âyetinin Medine’de indiği rivayet edilmiştir, fakat bu âyetin öncesi ve sonrasıyla olan sıkı anlam bağı ve üslûp birliği bu rivayeti tereddüde açık bırakmaktadır (Derveze, I, 212, 228).

وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ ﴿٣١﴾
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır 31: Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Böyle olduğu için O, kötülük işleyenleri yaptıkları yüzünden cezalandırır, iyilik yapanlara ise daha güzeliyle mükâfat verir.
Karşılaştır 32: O iyilik yapanlar ki, ufak tefek kusurlar dışında büyük günahlardan ve yine büyük günah olan çirkin ve hayâsız işlerden sakınırlar. Şüphesiz Rabbinin bağışlaması çok geniştir. Sizi topraktan yarattığı zamanki hâlinizi de, annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunuşunuzu da en iyi bilen O’dur. Şu halde nefisle­rinizi temize çıkarmayın, kendinizi hatasız görmeyin. Çünkü O, kimin Rabbine derin bir saygı duyup günahlardan titizlikle kaçın­dığını da çok iyi bilir.

TEFSİR:

Allah Teâlâ, bu muazzam kâinat nizamını iyi ve güzel davrananları en güzel şekilde mükâfatlandırmak, kötülük yapanlara da layık oldukları cezayı vermek için kurmuş ve devam ettirmektedir. Dünya bir imtihan sahası olup, burada yapılanların hesabı âhirette görülecek ve amellerin tastamam karşılığı orada verilecektir. (bk. Âl-i İmran 3/185) Böyle olmasaydı, yaratılış gerçeğinin bir hikmeti kalmazdı.

İyi ve güzel kulların burada dikkat çekilen özellikleri büyük günahlardan, çirkin ve hayâsız işlerden uzak durmalarıdır. Şunu ifade etmek gerekir ki, Kur’an ve sünnette kesin olarak haram kılınan, haklarında had cezası bildirilen veya âhirette azap sebebi sayılan günahlar büyük günahlardır. Allah’ın insanlar üzerine azab göndermesine neden olan suçlar da büyük günahtır. Bunun dışında kalanlar ise küçük günahlardır. Küçük günahların affedilmesi, onların günah sayılmamasından değil, Allah’ın rahmetinin genişliği sebebiyledir. İnsan günahın küçüklüğüne değil, onu kime karşı işlediğine bakmalı, yine nimetin küçüklüğüne değil onun kimin tarafından geldiğine dikkat etmelidir. Bilinmelidir ki, tevbe ve istiğfara devam edildiği sürece büyük günahlar bile bağışlanırken, ısrarla işlenmeye devam edilen küçük günahların büyük günah haline dönüşme tehlikesi daima mevcuttur. Şu âyet-i kerîme, anlatılan hususu ne güzel tefsir ve izah etmektedir:

“Onlar çirkin bir iş yaptıkları veya günah işleyerek kendi öz canlarına zulmettikleri zaman, hemen Allah’ı hatırlayarak O’ndan günahlarının affını isterler. Zaten, günahları Allah’tan başka kim affedebilir ki? Hem onlar, işledikleri günah ve hatalarda bile bile ısrar da etmezler.” (Âl-i İmrân 3/135)

32. âyette yer alan “…nefislerinizi temize çıkarmayın, kendinizi hatasız görmeyin. Çünkü O, kimin Rabbine derin bir saygı duyup günahlardan titizlikle kaçındığını da çok iyi bilir” ifadesi, ne kadar güzel amellerde bulunursa bulunsun, kulun bütün güzellikleri Rabbinden bilip kendine izafe etmemesi ve kendini hatasız görmemesi açısından çok önemli bir uyarıdır. Şu hadis-i şerifler, bu konuda gösterilmesi gereken hassasiyetin boyutlarını ortaya koyma açısından son derece dikkat çekicidir:

Sahâbîlerden biri yeni dünyaya gelen kızına “iyi kadın” anlamında Berre adını vermişti. Peygamberimiz  (s.a.s.), “Kendinizi temize çıkarmayın; Allah sizin iyi olanlarınızı pekâlâ bilir” buyurdu ve çocuğa Zeynep adının verilmesini tavsiye etti. (Müslim, Âdâb 17-19; Ebû Dâvûd, Edeb 62)

Bir defasında Peygamberimiz (s.a.s.)’in yanında bir adamdan bahsedilmiş ve orada bulunan bir kişi o adamı aşırı derecede övmüştü. Bunun üzere Efendimiz (s.a.s.):

“­- Yazık sana! Arkadaşının boynunu kopardın” buyurdu ve bu sözü defalarca tekrarladı. Sonra da:

“- Şâyet biriniz mutlaka arkadaşını övecekse, eğer söylediği gibi olduğuna da gerçekten inanıyorsa, «zannederim o şöyle iyidir, böyle iyidir» desin. Esasen onu hesaba çekecek olan Allah’tır ve Allah’a karşı hiç kimse kesin olarak temize çıkarılamaz.” (Buhârî, Edeb 54; Müslim, Zühd 65)

Unutmamak gerekir ki, iyi olduğu sanılan kimseler için böyle davranılması istenmektedir. Hele bir de kişi Allah’tan yüz çeviren inkârcı biri ise:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-109-ayeti-ne-anlatiyor-194874.jpg
Maide Suresinin 109. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُو ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-105-ayeti-ne-anlatiyor-194854-m.jpg
Maide Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-100-ayeti-ne-anlatiyor-194841-m.jpg
Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-90-ayeti-ne-anlatiyor-194828.jpg
Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/nisa-suresi-100-ayet-ne-anlatiyor-ve-inis-sebebi-nedir-194825-m.jpg
Nisa Suresi 100. Ayet Ne Anlatıyor ve İniş Sebebi Nedir?

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. A ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/hucurat-suresinin-tefsiri-194812-m.jpg
Hucurât Suresinin Tefsiri

Hucurât sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 4. âyette geçen ve “odalar” mânasına gelen اَلْحُجُرَاتُ (hucurât) kelimesinden alır. Bu ...