Fâtır Sûresi 5. Ayet Tefsiri


5 / 45


Fâtır Sûresi Hakkında

Fâtır sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen Cenâb-ı Hakk’ın اَلْفَاطِرُ (Fâtır) sıfatından alır. Buna “Melâike” sûresi de denilir. Resmî tertîbe göre 35, iniş sırasına göre 43. sûredir.

Fâtır Sûresi Konusu

Sûre ağırlıklı olarak Allah’ın varlığı, birliği ve kudretinin kâinatta tecelli eden pek çok delillerinden söz ederek, O’nun kulluğa lâyık tek ilâh olduğu fikrini işler. Yaratan O’dur, rızık veren O’dur, izzet ve şeref veren O’dur. O zengin ve müstağnî, insanlar ise O’na sonsuz derecede muhtaçtır. Bütün izzet ve şeref yalnızca O’na mahsus olduğundan, izzet ve şeref isteyenler için O’na inanmak, O’na teslim olmak, yalnızca O’na kul köle olmak zarûrîdir. Acı ve tatlı deniz, gece ile gündüz, âmâ ile gören, karanlıkla aydınlık, ölü ile diri gibi âlemde birbirinin zıddı olarak tecelli eden varlık ve olaylar, iman ile küfrün hakikatini anlamak için birer misaldir. İman güzelliklerin, küfür ise kötülüklerin temsilcisidir. Bu sebeple sûrede iman ehlinin nâil olacağı ebedi mutlulukla, küfür ehlinin feci halleri canlı birer tablo halinde arz edilir. İnsanların zulmü ve nankörlüğüne rağmen Cenâb-ı Hakk’ın onlara mühlet verdiği, dolayısıyla bu mühletin iyi değerlendirilmesi gereği üzerinde durulur.

Fâtır Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada otuz beşinci, iniş sırasına göre kırk üçüncü sûredir. Furkan sûresinden sonra, Meryem sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ ﴿٥﴾
Karşılaştır 5: Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın va‘di gerçektir. Öyleyse sakın dünya hayatı sizi aldatmasın! O çok hilekâr şeytan da, sizi Allah’ın rahmeti ve affına güvendirerek kandırmasın!

TEFSİR:

Allah’ın va’di, kıyâmettir; mü’minlere cennet, kâfirlere cehennemdir. Va’dedilen şeyler mutlaka gerçekleşecektir. Ancak bu hususta iki düşmana karşı dikkatli olmak lazımdır: Dünyanın câzibesi ve şeytan. İnsan; “bu gün keyfime bakayım yarın ne olursa olsun” dememeli, dünyaya dalıp âhiret vazifelerini unutmamalı ve dünya için âhiretini fedâ etmemelidir. Çünkü dünya hayatı bir rüya gibi gelir geçer ve bir gün ebedî âhiret âlemi gelir çatar. Nitekim şâir Hayâlî bu hususta şu uyarıyı yapar:

“Ne mihrinden safâ kesbet, ne mâhından saadet um

Sakın aldanma bu dehre, iki yüzlü münafıkdır.”[1]

Şeytanın da diğer tahrikleriyle beraber daha ziyade; “Allah çok bağışlayıcıdır, büyük günahları bile affeder, bu kadarcık günahtan bir şey çıkmaz” gibi telkinler yaparak bizzat Allah ile aldatmasına karşı uyanık olunmalıdır. (bk. Lokmân 31/33) Çünkü onun yaratılış maksadı insana düşmanlıktır. Kur’ân-ı Kerîm’de yedi kez tekrar edilen Hz. Âdem-İblîs kıssası bu düşmanlığı tüm safahatıyla anlatmaktadır. Kendine tâbi olanları alevli cehennem ateşine çağırmaktan başka maharet ve mârifeti olmayan o mel’ûnu düşman bilip ona karşı kesintisiz bir savaşa girişmekten başka çıkar yol yoktur. Zira insanın ya şiddetli bir azaba uğraması veya ebedî cennet nimetlerine kavuşması, şeytanı dost ya da düşman edinmesine ve o istikâmette bir hayat sürmesine bağlıdır.

Hasan Basrî (k.s.)’a soruldu:

“- Şeytan hiç uyur mu?”

Şöyle cevap verdi:

“- O uyusaydı; biz dinlenir, rahat ederdik.” (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 316)

Hz. Mevlânâ, avcılığıyla meşhur doğan kuşunu örnek vererek şeytanın hîlesine karşı şöyle uyarır:

Doğan kuşu, kaz kuşuna: “Sudan çık da ovaların şekerler yağdırdığını, yâni nimetler verdiğini gör” dedi. Akıllı kaz da, ona dedi ki: “Ey doğan kuşu, sen bizden uzaklaş. Su, bi­zim kalemizdir, eman yurdumuzdur. Neşemiz, sevincimizdir.” Şeytan da doğan gibidir. Ey kazlar, sakın ha, su kalesinden, yâni iman kalesinden, imanlı kişilerin yanından pek az dışarı çıkın. Doğana, yâni şeytana da deyin ki; “Dön, geri dön. Elini başımızdan çek, ey aşağılık varlık. Biz senin davetini istemiyoruz. Davetin senin olsun. Ey kâfir, biz sana inanmayız. Senin sözüne kanmayız. Kale bizim olsun, şeker kamışlığı da senin olsun. Armağanını da iste­miyoruz. Sen al, o senin olsun.” (Mevlânâ, Mesnevî, 432-437. beyitler)[2]

Buraya kadar beyân edilen konu şu âyetle neticeye bağlanır.

[1] Mihr: Güneş. Mâh: Ay

[2] Burada kaz, din deresinde yüzen iman ehlini göstermektedir. Doğan kuşu; imanlı ki­şileri din nehrinden dışarı çıkarıp sapıklık ovasına götürmek isteyen şeytandır.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-120-ayeti-ne-anlatiyor-194888.jpg
Maide Suresinin 120. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ Göklerin, yerin ve bunlardaki ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-109-ayeti-ne-anlatiyor-194874.jpg
Maide Suresinin 109. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُو ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-105-ayeti-ne-anlatiyor-194854-m.jpg
Maide Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-100-ayeti-ne-anlatiyor-194841-m.jpg
Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-90-ayeti-ne-anlatiyor-194828.jpg
Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/nisa-suresi-100-ayet-ne-anlatiyor-ve-inis-sebebi-nedir-194825-m.jpg
Nisa Suresi 100. Ayet Ne Anlatıyor ve İniş Sebebi Nedir?

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. A ...