Enbiyâ Sûresi 85-86. Ayet Tefsiri


85-86 / 112


Enbiyâ Sûresi Hakkında

Enbiyâ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 112 âyettir. اَلأنْبِيَاءُ (enbiyâ), kelime olarak “nebî” kelimesinin çoğulu olup “peygamberler” anlamına gelir. Bir kısım peygamberlerin kıssalarından ibretli sahneler beyân etmesi sebebiyle “Enbiyâ sûresi” ismini almıştır. Mushaf tertîbine göre 21, iniş sırasına göre 73. sûredir.

Enbiyâ Sûresi Konusu

Sûrenin başlangıcında, Resûlullah (s.a.s.) ve Kur’an’a iman etmeyenlerin, artık hesap vakitlerinin iyice yaklaşmış olmasıyla birlikte hakikat karşısındaki derin gafletleri, şaşkınlıkları, perişan âkıbetleri dile getirilir ve başlarına helak edici musîbetler geldiğinde onların bundan kurtuluşlarının mümkün olmayacağı belirtilir. Allah’ın ulûhiyette tekliğine, birliğine ve kudretine en büyük delilin, kâinattaki emsalsiz âhenk olduğuna; Allah’tan başka bir ilâhın varsayılması durumunda bu ahengin yerini anarşi ve bozukluğun alacağına dikkat çekilir. Göklerle yerin yoktan var edilmesi, her canlı varlığın sudan yaratılması, yeryüzündeki dağlar, yollar, gece, gündüz, güneş ve ay birer ilâhî kudret nişânesi olarak zikredilir. Ölüm, âhiret, hesap, cennet, cehennem vurgusu yapılır. Sonra da Hz. Mûsâ, Hz. İbrâhim, Hz. Lût, Hz. Nûh, Hz. Dâvûd, Hz. Süleyman, Hz. İsmâil, Hz. İdris, Hz. Zülkifl, Hz. Yûnus, Hz. Zekeriya, Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın kıssalarından pek ibretli birer, ikişer kesit sunulur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.s.)’in risâletinden istifade ile, göklerin kağıt tomarı gibi dürüleceği kıyamet gününde, ebedî azaba düçar olanlardan değil, o dehşetli manzaraların kendilerini tasalandırmadığı, meleklerin kendilerini cennetle müjdelediği bahtiyâr insanlardan olmak tavsiye edilir.

Enbiyâ Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi birinci, iniş sırasına göre yetmiş üçüncü sûredir. İbrâhim sûresinden sonra, Mü’minûn sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. Abdullah b. Mes‘ûd, “Benî İsrâil (İsrâ), Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûreleri, benim Mekke’de ilk öğrendiğim güzel sûrelerdir” demiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 21/1). Bazı müfessirler 44. âyetinin Medine döneminde nâzil olduğu kanaatindedir.

وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ ﴿٨٥﴾
وَاَدْخَلْنَاهُمْ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿٨٦﴾
Karşılaştır 85: İsmâil, İdrîs ve Zülkifl’i de hatırla. Onların her biri sabırla bütünleşmiş kullarımızdandı.
Karşılaştır 86: Onları da rahmetimizle sarıp sarmaladık. Gerçekten onlar dürüst, erdemli ve ıslaha yönelik işler yapan seçkin kimselerdi.

TEFSİR:

Hz. İsmâil, Hz. İdris ve Hz. Zülkifl de Allah’ın seçkin kılıp insanları irşad için gönderdiği peygamberlerdendir. Burada bu üç peygamberin üç mühim vasfına işaret edilmektedir:

    Sabır: Bunlar, tebliğ vazifelerini aksatmadan yapabilecek ve bu uğurda karşılaşabilecekleri zorluklara göğüs gerebilecek derecede sabırlı insanlardı. Âdeta sabırla bütünleşmişlerdi. Çünkü bütün başarıların ve ahlâkî yücelişin esası sabırdır.

    İlâhî rahmete nâiliyet: Allah onları hususi rahmeti içine almıştır. Bunlar nihâyetsiz ilâhî rahmetten daha büyük nasip alan, Allah Teâlâ’nin müstesnâ lutuflarına nâil olan talihli kullardı.

    Sâlih olmaları: Hepsi Allah’a ihlâsla kulluğa, O’nun dinini tebliğe, insanların hâlini ıslaha liyakatli, dürüst, erdemli kimselerdi.

Hz. İsmâil ile Hz. İdris’in daha önce isimleri geçmişti. (bk. Meryem 19/54-58) Hz. Zülkifl’in ismi ise ilk defa burada yer almaktadır. Bir defa da Sād sûresi 48. âyette “İsmâil’i, Elyesa‘yı, Zülkifl’i de hatırla. Onların hepsi de hayırlı insanlardı” şeklinde geçmektedir. Hz. Zülkifl, İsrâîloğulları’na gönderilen peygamberlerden biridir. Rivayete göre, ismi Bişr olup Zülkifl lakâbıdır. Bu lakab, kendisine Elyesa‘ (a.s.)’dan sonra, dînin emirlerini İsrâîloğulları’na bildirmeye kefîl olup, bir de zamanındaki peygamberlerin amellerini işleyip kat-kat sevaba nâil olduğu için verilmiştir. Nitekim Arapça’da “zü” sahip, “kifl” de kefillik, nasîb, kısmet, kat kat gibi mânalara gelir. Bu lakap ile, dünyevî zenginlik ve kısmetler değil, üstün kişilik husûsiyetleri ve âhiretteki yüksek dereceler kastedilmektedir. Hz. Zülkifl de, Mûsâ (a.s.)’ın şerîati ile amel etmiş, insanlara Tevrât’ın emir ve yasaklarını bildirmiştir.

Bakınız, denizin dibinde, balığın karnında, karanlıklar içindeki Yûnus (a.s.)’ın niyâzı nasıl arş-ı alâyı titretiyor:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...