Enbiyâ Sûresi 18. Ayet Tefsiri


18 / 112


Enbiyâ Sûresi Hakkında

Enbiyâ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 112 âyettir. اَلأنْبِيَاءُ (enbiyâ), kelime olarak “nebî” kelimesinin çoğulu olup “peygamberler” anlamına gelir. Bir kısım peygamberlerin kıssalarından ibretli sahneler beyân etmesi sebebiyle “Enbiyâ sûresi” ismini almıştır. Mushaf tertîbine göre 21, iniş sırasına göre 73. sûredir.

Enbiyâ Sûresi Konusu

Sûrenin başlangıcında, Resûlullah (s.a.s.) ve Kur’an’a iman etmeyenlerin, artık hesap vakitlerinin iyice yaklaşmış olmasıyla birlikte hakikat karşısındaki derin gafletleri, şaşkınlıkları, perişan âkıbetleri dile getirilir ve başlarına helak edici musîbetler geldiğinde onların bundan kurtuluşlarının mümkün olmayacağı belirtilir. Allah’ın ulûhiyette tekliğine, birliğine ve kudretine en büyük delilin, kâinattaki emsalsiz âhenk olduğuna; Allah’tan başka bir ilâhın varsayılması durumunda bu ahengin yerini anarşi ve bozukluğun alacağına dikkat çekilir. Göklerle yerin yoktan var edilmesi, her canlı varlığın sudan yaratılması, yeryüzündeki dağlar, yollar, gece, gündüz, güneş ve ay birer ilâhî kudret nişânesi olarak zikredilir. Ölüm, âhiret, hesap, cennet, cehennem vurgusu yapılır. Sonra da Hz. Mûsâ, Hz. İbrâhim, Hz. Lût, Hz. Nûh, Hz. Dâvûd, Hz. Süleyman, Hz. İsmâil, Hz. İdris, Hz. Zülkifl, Hz. Yûnus, Hz. Zekeriya, Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın kıssalarından pek ibretli birer, ikişer kesit sunulur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.s.)’in risâletinden istifade ile, göklerin kağıt tomarı gibi dürüleceği kıyamet gününde, ebedî azaba düçar olanlardan değil, o dehşetli manzaraların kendilerini tasalandırmadığı, meleklerin kendilerini cennetle müjdelediği bahtiyâr insanlardan olmak tavsiye edilir.

Enbiyâ Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi birinci, iniş sırasına göre yetmiş üçüncü sûredir. İbrâhim sûresinden sonra, Mü’minûn sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. Abdullah b. Mes‘ûd, “Benî İsrâil (İsrâ), Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûreleri, benim Mekke’de ilk öğrendiğim güzel sûrelerdir” demiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 21/1). Bazı müfessirler 44. âyetinin Medine döneminde nâzil olduğu kanaatindedir.

بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَاِذَا هُوَ زَاهِقٌۜ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ ﴿١٨﴾
Karşılaştır 18: Bilakis biz gerçek bir yaratışla hakkı bâtılın tepesine indiririz de, hak onun beynini darmadağın eder, bir de görürsün ki bâtıl can çekişerek yok olup gitmiştir. Allah’a yakıştırdığınız o çirkin vasıflardan dolayı vay sizin hâlinize!

TEFSİR:

Allah Teâlâ, abesle iştigal etmekten temiz ve uzaktır. O’nun boş ve mânasız olan hiçbir fiili, hiçbir tecellisi yoktur. O, oynayıp eğlenmekten nihâyetsiz yücedir. O’na yakışan vasıf, oyun eğlence değil; oyunu ciddiyetle mağlup etmek, bâtılı hak ile ezip geçmektir. “Hak”tan maksat Kur’ân-ı Kerîm, “bâtıl”dan maksat şeytan ve ona bağlı olan şeylerdir. Cenâb-ı Hak, hakkın beyânı olan Kur’ân-ı Kerîm vasıtasıyla ne kadar bâtıl, yalan ve yanlış şeyler varsa hepsini, beyinlerini parçalayıp öldürürcesine darmadağın edip ortadan kaldırmaktadır. Buna göre Kur’ân-ı Kerîm karşısında hiçbir bâtılın tutunması, varlığını devam ettirmesi ve başarılı olması mümkün değildir. Bu ise, İslâm’ın en büyük cihad vasıtasının Kur’an olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Nitekim şu âyet-i kerîme de buna işaret eder:

“Biz dileseydik her şehre elbette Allah’ın azabıyla uyarıcı bir peygamber gönderirdik. Fakat Rasûlüm, biz senin cihanşumûl son uyarıcı olmanı diledik. Bu sebeple kâfirlere asla itaat etme! Kur’an’ı esas alarak onlara karşı büyük bir gayretle, çok yönlü ve çok kapsamlı bir şekilde cihad et.” (Furkân 25/51-52)

Tefsiri sadedinde olduğumuz âyet-i kerîmeden işârî olarak şöyle bir mâna anlamak mümkündür:

“Biz, dinî gerçekleri bir bütün olarak kesin bir bilgiyle kavrama gündüzünü, karanlıklar gibi insan ruhunu saran vehim geceleri tepesine indiririz de kulu Allah’tan perdeleyen bulutlar dağılır, gerçeği anlamasına engel olan şüphe kilitleri çözülür, yakîn güneşi doğar ve ilâhî gerçeklerin birer güneş gibi parıldadığı gönül semâsı bütün töhmet tozlarından temizlenir.” (Kuşeyrî, Letâifü’l-İşârât, II, 288)

Böyle bir manevî terakkiye eren kul, gelen âyetlerde haber verildiği üzere Cenab-ı Hakk’ı devamlı surette ve hiç bıkmadan zikredebilecek bir duruma gelir:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/01/kuran-i-kerimdeki-duraklar-11282-m.jpg
Kur’an-ı Kerim’deki Duraklar

Kur’an-ı Kerim’i okurken nerede durulup nerede geçilmesi gerektiğini bize gösteren duraklar mevcuttur. Bunlara “vakıf” denir. Vakıf; Kur’ân-ı Kerim ok ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-55-ayeti-ne-anlatiyor-199333-m.jpg
Hac Suresinin 55. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 55. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 55. Ayet Arapça: ِ وَلَا يَزَالُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي مِرْيَةٍ مِنْهُ حَتّٰى تَأْتِيَهُمُ ال ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-46-ayeti-ne-anlatiyor-199319-m.jpg
Hac Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 46. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 46. Ayet Arapça: ِ اَفَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَٓ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-35-ayeti-ne-anlatiyor-199303-m.jpg
Hac Suresinin 35. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 35. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 35. Ayet Arapça: ِ اَلَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِر۪ينَ عَلٰى ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-30-ayeti-ne-anlatiyor-199281-m.jpg
Hac Suresinin 30. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 30. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 30. Ayet Arapça: ِ ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللّٰهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّه ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-23-ayeti-ne-anlatiyor-199261-m.jpg
Hac Suresinin 23. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 23. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 23. Ayet Arapça: ِ اِنَّ اللّٰهَ يُدْخِلُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ ...