Enbiyâ Sûresi 19-20. Ayet Tefsiri


19-20 / 112


Enbiyâ Sûresi Hakkında

Enbiyâ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 112 âyettir. اَلأنْبِيَاءُ (enbiyâ), kelime olarak “nebî” kelimesinin çoğulu olup “peygamberler” anlamına gelir. Bir kısım peygamberlerin kıssalarından ibretli sahneler beyân etmesi sebebiyle “Enbiyâ sûresi” ismini almıştır. Mushaf tertîbine göre 21, iniş sırasına göre 73. sûredir.

Enbiyâ Sûresi Konusu

Sûrenin başlangıcında, Resûlullah (s.a.s.) ve Kur’an’a iman etmeyenlerin, artık hesap vakitlerinin iyice yaklaşmış olmasıyla birlikte hakikat karşısındaki derin gafletleri, şaşkınlıkları, perişan âkıbetleri dile getirilir ve başlarına helak edici musîbetler geldiğinde onların bundan kurtuluşlarının mümkün olmayacağı belirtilir. Allah’ın ulûhiyette tekliğine, birliğine ve kudretine en büyük delilin, kâinattaki emsalsiz âhenk olduğuna; Allah’tan başka bir ilâhın varsayılması durumunda bu ahengin yerini anarşi ve bozukluğun alacağına dikkat çekilir. Göklerle yerin yoktan var edilmesi, her canlı varlığın sudan yaratılması, yeryüzündeki dağlar, yollar, gece, gündüz, güneş ve ay birer ilâhî kudret nişânesi olarak zikredilir. Ölüm, âhiret, hesap, cennet, cehennem vurgusu yapılır. Sonra da Hz. Mûsâ, Hz. İbrâhim, Hz. Lût, Hz. Nûh, Hz. Dâvûd, Hz. Süleyman, Hz. İsmâil, Hz. İdris, Hz. Zülkifl, Hz. Yûnus, Hz. Zekeriya, Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın kıssalarından pek ibretli birer, ikişer kesit sunulur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.s.)’in risâletinden istifade ile, göklerin kağıt tomarı gibi dürüleceği kıyamet gününde, ebedî azaba düçar olanlardan değil, o dehşetli manzaraların kendilerini tasalandırmadığı, meleklerin kendilerini cennetle müjdelediği bahtiyâr insanlardan olmak tavsiye edilir.

Enbiyâ Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi birinci, iniş sırasına göre yetmiş üçüncü sûredir. İbrâhim sûresinden sonra, Mü’minûn sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. Abdullah b. Mes‘ûd, “Benî İsrâil (İsrâ), Kehf, Meryem, Tâhâ ve Enbiyâ sûreleri, benim Mekke’de ilk öğrendiğim güzel sûrelerdir” demiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 21/1). Bazı müfessirler 44. âyetinin Medine döneminde nâzil olduğu kanaatindedir.

وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَۚ ﴿١٩﴾
يُسَبِّحُونَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır 19: Göklerde ve yerde kim varsa hepsi Allah’a aittir. O’nun yakınında bulunan melekler ise, ne büyüklenip O’na ibâdetten yüz çevirirler, ne de yorulurlar.
Karşılaştır 20: Gece gündüz usanmadan, ara vermeden Allah’ı tesbih ederler.

TEFSİR:

Göklerde ve yerde olan herkes, hem yaratma hem de mülkiyet itibariyle Allah’a ait olduklarına göre, bunların Allah’a ortak koşulması nasıl mümkün olabilir? Hiç yaratılmış olan, yaratana ortak olabilir mi? Müşriklerin Allah’ın kızları olduklarını iddia ettikleri meleklere gelince, onlar Allah’ın sırf kendine ibâdet etmeleri için yarattığı seçkin kullarıdır. Ne O’na ibâdet etmeye karşı büyüklenirler, ne de O’na ibâdetten usanırlar. Gece gündüz hiç ara vermeksizin ve yorulmaksızın Allah’ı tesbih ederler. Onların tesbihi, bizim nefes alıp vermemiz gibidir. Nasıl ki yaptığımız işler bizim nefes alıp vermemize mâni olmuyorsa, onların yaptıkları işler de onların tesbihlerine mâni olamaz.

Allah dostlarının hali de meleklerin haline benzer. Allah’a olan şiddetli muhabbetlerinden ve neticede mücâhedelerinin yerini ilâhî muhabbete bırakmasından dolayı, sıradan insanlar için geçerli olan dinî sorumlulukların zorluğu onlardan kalkmıştır. Çünkü artık onlar bu sorumlulukların değerini anlamış ve onların ruhanî ve uhrevî hayatları için son derece faydalı ilâhî tecellîler olduğu gerçeği güneş gibi ortaya çıkmıştır. Buradan şu anlaşılmaktadır ki; ancak Allah Teâlâ’ya tam bir muhabbet ve O’nunla alakalı kâmil bir müşâhededen sonra kulluğun tadı mümkün olur. Seyislik yapan kişi hükümdarla konuşmanın lezzetine eremeyeceği gibi, hicap ehlinin ibâdeti de gevşeklik, sıkıntı ve zorluktan uzak değildir. İlâhî keşf ehlinin hâli ise onların aksinedir. Çünkü bu gibiler için ibâdet, kolayca yerine getirilme bakımından başkalarına nispetle artık bir tabiat-i asliye haline gelmiştir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, V, 552)

Allah’a kulluğun hazzını tatmada böylesine zirvelere tırmanan seçkin kulların yanında, henüz tevhid gibi en temel inanç mes’elelerinde bocalayan, İslâm’ın öğrettiği ve Allah’ın birliği esasına dayalı doğru inanç sistemini bir türlü kabullenemeyen nasipsizler de vardır:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2022/10/anne-babaya-itaat-ile-ilgili-ayetler-189002-m.jpg
Anne Babaya İtaat ile İlgili Ayetler

Kul hakları içinde en mühim olanı ana-baba hakkıdır. Allah ve Resûlü’ne itaatten sonra ana-babaya itaat gelir. Çünkü anne ve babalarımız varlık sebebi ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/kadir-gecesi-bin-aydan-hayirlidir-ayeti-198726-m.jpg
“Kadir Gecesi, Bin Aydan Hayırlıdır” Ayeti

Kadir gecesinin faziletinden bahseden, Kadir sûresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: BİN AYDAN HAYIRLI GECE! Kadir Suresi 3. Ayet Arapça: “لَيْلَةُ ا ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/kadir-suresinin-3-ayeti-ne-anlatiyor-198734-m.jpg
Kadir Suresinin 3. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kadir (Kadr) Suresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: Kadir Suresi 3. Ayet Arapça: لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍۜ Kadir Suresi 3. Aye ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/huvallahullezi-tefsiri-198692-m.jpg
Hüvallahüllezi Tefsiri

Hüvallahüllezi, Haşr suresinin son 3 ayetidir. Huvallahüllezi'de Allah'ın bazı isimleri zikredilir. Hüvallahüllezi Tefsiri (Haşr Suresi 22-24. Ayetle ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/kuran-nasil-bir-kitaptir-198691-m.jpg
Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?

Allah’ın emirlerine sarılıp yasaklarından kaçınanlara[1] ve bütün insanlara bir hidayet kaynağı olan Kur’an’ın indirilmeye başlandığı rahmet ayı olan ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/hasr-suresinin-tefsiri-198681-m.jpg
Haşr Suresinin Tefsiri

Haşr sûresi Medine’de inmiştir. 24 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçip “sevkiyat için bir yere toplama” mânasına gelen اَلْحَشْرُ (haşr) kelimesinden ...