88 kayıt bulundu
Karşılaştır Kasas Sûresi 1: Tâ. Sîn. Mîm.
طٰسٓمٓۜ ﴿١﴾
Tâ-Sîn-Mîm
Karşılaştır Kasas Sûresi 2: Bunlar, gerçekleri açıklayan apaçık kitabın âyetleridir.
تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْمُب۪ينِ ﴿٢﴾
Tilke âyâtu-lkitâbi-lmubîn(i)
Karşılaştır Kasas Sûresi 3: Rasûlüm! Kesin olarak iman edecek bir toplumun faydalanması için Mûsâ ve Firavun arasında geçen olayların bir kısmını gerçeğe tam uygun olarak sana anlatacağız.
نَتْلُوا عَلَيْكَ مِنْ نَبَاِ مُوسٰى وَفِرْعَوْنَ بِالْحَقِّ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٣﴾
Netlû ‘aleyke min nebe-i mûsâ ve fir’avne bilhakki likavmin yu/minûn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 4: Şüphesiz Firavun o ülkede iyice azgınlaşmış ve halkını sınıflara, kastlara ayırmıştı. İçlerinden bir grubu özellikle zayıf düşürmek istiyor; bunun için de oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ve kızlarını ise yüz kızartıcı işlerde kullanmak üzere sağ bırakıyordu. Gerçekten o tam bir bozguncu idi.
اِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْاَرْضِ وَجَعَلَ اَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَٓائِفَةً مِنْهُمْ يُذَبِّحُ اَبْنَٓاءَهُمْ وَيَسْتَحْي۪ نِسَٓاءَهُمْۜ اِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِد۪ينَ ﴿٤﴾
İnne fir’avne ‘alâ fî-l-ardi vece’ale ehlehâ şiye’an yestad’ifu tâ-ifeten minhum yużebbihu ebnâehum veyestahyî nisâehum(c) innehu kâne mine-lmufsidîn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 5: Biz ise o ülkede hor ve hakir görülenlere lutufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları Firavun’un devlet ve saltanatına mirasçı kılmak istiyorduk.
وَنُر۪يدُ اَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذ۪ينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْاَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ اَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِث۪ينَۙ ﴿٥﴾
Venurîdu en nemunne ‘alâ-lleżîne-stud’ifû fî-l-ardi venec’alehum e-immeten venec’alehumu-lvâriśîn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 6: Böylece onlara yeryüzünde kuvvet ve hâkimiyet vermeyi; Firavun, Hâmân ve ordularına da, İsrâiloğulları eliyle geleceğinden korktukları şeyleri başlarına geçirip göstermeyi diliyorduk.
وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَنُرِيَ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُمْ مَا كَانُوا يَحْذَرُونَ ﴿٦﴾
Venumekkine lehum fî-l-ardi venuriye fir’avne vehâmâne vecunûdehumâ minhum mâ kânû yahżerûn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 7: Mûsâ’yı doğurduğunda annesine: “Onu emzir. Kendisine bir zarar geleceğinden korkarsan onu denize bırak; boğulmasından korkma ve ayrılığına üzülme. Çünkü biz onu sana tekrar kavuşturacağız ve onu peygamberlerden biri kılacağız” diye vahyettik.
وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّ مُوسٰٓى اَنْ اَرْضِع۪يهِۚ فَاِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَاَلْق۪يهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَاف۪ي وَلَا تَحْزَن۪يۚ اِنَّا رَٓادُّوهُ اِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ ﴿٧﴾
Ve evhaynâ ilâ ummi mûsâ en ardi’îh(i)(s) fe-iżâ ḣifti ‘aleyhi fe elkîhi fî-lyemmi velâ teḣâfî velâ tahzenî(s) innâ râddûhu ileyki vecâ’ilûhu mine-lmurselîn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 8: (Mûsâ’nın annesi onu denize bırakmak mecburiyetinde kaldı.) Derken Firavun’un ailesi onu yitik çocuk olarak bulup denizden aldılar. Bilmiyorlardı ki o, ileride kendileri için bir düşman ve başlarına dert olacaktı. Doğrusu Firavun da Hâmân da askerleri de yanlış bir yolda idiler.
فَالْتَقَطَهُٓ اٰلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًاۜ اِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِـ۪ٔينَ ﴿٨﴾
Feltekatahu âlu fir’avne liyekûne lehum ‘aduvven vehazenâ(en)(k) inne fir’avne vehâmâne vecunûdehumâ kânû ḣâti-în(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 9: Firavun’un hanımı sandıktan çıkan çocuğu görünce kocasına: “Hem benim, hem de senin için göz ve gönül aydınlığı olacak sevimli bir çocuk! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur yahut onu evlat ediniriz” dedi. Halbuki onlar işin sonunun nereye varacağını fark edemiyorlardı.
وَقَالَتِ امْرَاَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ ل۪ي وَلَكَۜ لَا تَقْتُلُوهُۗ عَسٰٓى اَنْ يَنْفَعَنَٓا اَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿٩﴾
Vekâleti-mraetu fir’avne kurratu ‘aynin lî velek(e)(s) lâ taktulûhu ‘asâ en yenfe’anâ ev netteḣiżehu veleden vehum lâ yeş’urûn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 10: Mûsâ’nın annesi, çocuğun Firavun’un eline geçtiğini öğrenince aklı başından gidip onun dışındaki her şeyi unuttu. Kendisine verdiğimiz sözün kesinlikle gerçekleşeceğine tam olarak güvenmesi için kalbini sabır ve metânetle kuvvetlendirmeseydik, neredeyse işi açığa vuracaktı.
وَاَصْبَحَ فُؤٰادُ اُمِّ مُوسٰى فَارِغًاۜ اِنْ كَادَتْ لَتُبْد۪ي بِه۪ لَوْلَٓا اَنْ رَبَطْنَا عَلٰى قَلْبِهَا لِتَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿١٠﴾
Veasbeha fu-âdu ummi mûsâ fâriġâ(an)(s) in kâdet letubdî bihi levlâ en rabetnâ ‘alâ kalbihâ litekûne mine-lmu/minîn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 11: Bu haldeyken annesi Mûsâ’nın ablasına: “Çaktırmadan onun izini takip et” dedi. O da, Firavun adamları farkına varmadan, uzaktan uzağa onu gözetledi.
وَقَالَتْ لِاُخْتِه۪ قُصّ۪يهِۘ فَبَصُرَتْ بِه۪ عَنْ جُنُبٍ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَۙ ﴿١١﴾
Vekâlet li-uḣtihi kussîh(i)(s) febesurat bihi ‘an cunubin vehum lâ yeş’urûn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 12: Biz Mûsâ’yı daha ilk günden annesine kavuşuncaya kadar diğer sütanneleri emmekten alıkoyduk. Bu sebeple çaresiz kalan bakıcıların imdâdına Mûsâ’nın ablası yetişti ve: “Sizin adınıza onun bakımını üstlenecek, ona çok içten davranıp terbiye edecek bir âileyle sizi tanıştırayım mı?” dedi.
وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ الْمَرَاضِعَ مِنْ قَبْلُ فَقَالَتْ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰٓى اَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ وَهُمْ لَهُ نَاصِحُونَ ﴿١٢﴾
Veharramnâ ‘aleyhi-lmerâdi’a min kablu fekâlet hel edullukum ‘alâ ehli beytin yekfulûnehu lekum vehum lehu nâsihûn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 13: Böylece Mûsâ’yı annesine kavuşturduk ki, annesinin gözü ve gönlü aydın olsun, artık üzülmesin ve Allah’ın verdiği sözün mutlaka gerçekleşeceğini bilsin. Ne var ki, insanların çoğu bu gerçeği bilmez.
فَرَدَدْنَاهُ اِلٰٓى اُمِّه۪ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ اَنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ۟ ﴿١٣﴾
Feradednâhu ilâ ummihi key tekarra ‘aynuhâ velâ tahzene velita’leme enne va’da(A)llâhi hakkun velâkinne ekśerahum lâ ya’lemûn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 14: Mûsâ yiğitlik çağına erişip bedenen ve zihnen iyice olgunlaşınca ona hüküm ve ilim verdik. İşte biz iyilik eden ve işini güzel yapanları böyle mükâfatlandırırız.
وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَاسْتَوٰٓى اٰتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًاۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٤﴾
Velemmâ beleġa eşuddehu vestevâ âteynâhu hukmen ve’ilmâ(en)(s) vekeżâlike neczî-lmuhsinîn(e)
Karşılaştır Kasas Sûresi 15: Bir gün Mûsâ, halkın ortalıkta bulunmadığı bir sırada şehre girdi. Orada iki adamın birbiriyle kavga ettiğini gördü. Bunlardan biri kendi kavminden, öbürü ise düşman tarafından idi. Kendi kavminden olan kişi, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ötekine bir yumruk attı, adamın ölümüne sebep oldu. Arkasından da: “Bu, şeytan işidir. Gerçekten o, insanları doğru yoldan saptıran apaçık bir düşmandır” dedi.
وَدَخَلَ الْمَد۪ينَةَ عَلٰى ح۪ينِ غَفْلَةٍ مِنْ اَهْلِهَا فَوَجَدَ ف۪يهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِۘ هٰذَا مِنْ ش۪يعَتِه۪ وَهٰذَا مِنْ عَدُوِّه۪ۚ فَاسْتَغَاثَهُ الَّذ۪ي مِنْ ش۪يعَتِه۪ عَلَى الَّذ۪ي مِنْ عَدُوِّه۪ۙ فَوَكَزَهُ مُوسٰى فَقَضٰى عَلَيْهِۘ قَالَ هٰذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِۜ اِنَّهُ عَدُوٌّ مُضِلٌّ مُب۪ينٌ ﴿١٥﴾
Vedeḣale-lmedînete ‘alâ hîni ġafletin min ehlihâ fevecede fîhâ raculeyni yaktetilâni hâżâ min şî’atihi vehâżâ min ‘aduvvih(i)(s) festeġâśehu-lleżî min şî’atihi ‘alâ-lleżî min ‘aduvvihi fevekezehu mûsâ fekadâ ‘aleyh(i)(s) kâle hâżâ min ‘ameli-şşeytân(i)(s) innehu ‘aduvvun mudillun mubîn(un)


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...