A'râf Sûresi 68. Ayet Tefsiri


68 / 206


A'râf Sûresi Hakkında

A‘râf  sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 206 âyettir. İbretli “Ashâb-ı sebt” kıssasını anlatan 163-170. âyetlerin Medine’de indiğine dair rivayetler vardır. Mushaf tertibine göre 7, iniş sırasına göre 39. sûredir. İsmini 46 ve 48. âyetlerde geçen اَلأعْرَافُ (A‘râf ) kelimesinden alır. “A‘râf ”, cennetle cehennem arasında bulunan yerin ismidir. Bu sûrenin ayrıca اَلْم۪يثَاقُ (Mîsâk) ve اَلْم۪يقَاتُ (Mîkat) diye isimleri olmasına rağmen daha çok “A‘râf ” ismiyle anılmıştır.

A'râf Sûresi Konusu

A‘râf  sûresi, hacmine uygun genişlikte ele aldığı Hz. Âdem, Hz. Nûh, Hz. Hud, Hz. Sâlih, Hz. Şuayb ve Hz. Mûsâ kıssaları çerçevesinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz’in getirdiği Kur’an’ın gerçek bir kitap olduğunu, ona iman ve itaatin gerekli olduğunu; çünkü âhiretin, hesabın, cennet ve cehennemin kaçınılması imkânsız bir akıbet olduğunu son derece tesirli misallerle ve ibretli tablolarla beyân eder. Ehl-i kitaba da yer yer atıflarda bulunarak, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sadece Araplara gönderilmiş bir peygamber olmadığını, onun tebliğinin kıyamete kadar bütün insanlığı içine aldığını vurgular. Resûlullah (s.a.s.) ve ona inananlara da, İslâm’ı tebliğ ederken dikkat etmeleri gereken hususları hatırlatır. Özellikle din düşmanlarının tahriklerine karşı sabırlı ve tahammüllü olmalarını; hissî davranıp hedeflerine zarar verecek herhangi bir yanlış adım atmamalarını öğütler. 

A'râf Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 7., iniş sırasına göre 39. sûredir. Sâd sûresinden sonra, Cin sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. 163-170. âyetlerinin Medine’de indiği de rivayet edilir. Âyet sayısı itibariyle Mekke’de inen sûrelerin en uzunudur, Kur’an’da da en uzun sûrelerin üçüncüsüdür. Bu sebeple “es-seb‘u’t-tıvâl” (yedi uzun sûre) arasında gösterilir. Ayrıca En‘âm sûresiyle birlikte “iki uzun sûre” diye de anılır (İbn Âşûr, VIII/2, s. 5-6).

A'râf Sûresi Fazileti

Rivayete göre Allah Resûlü (s.a.s.), A‘râf  sûresini ikiye bölerek akşam namazında tilâvet etmiştir. (Buhârî, Ezan 98; Nesâî, İftitah 67)

TEFSİR:

Âd kavmi, Yemen, Aden ve Ummân arasın­da bulunan Ahkâf diyârında yaşamış bir Arap toplumudur. Kavme ismi verilmiş bulunan Âd’ın, Hz. Nûh’un torunlarından olduğu rivayet edilir. Zamanları, Nûh (a.s.)’dan tahmînen sekiz yüz sene sonradır. Verimli toprakları olan bu kavim; otu, suyu, ve çeşitli nimetleri bol, bağlık-bahçe­lik bir yerleşim yerine sahip idiler. Yerin üzerinde gürül gürül akan ırmakları, bağları, bahçeleri, sürü sürü davarları; yer altında da, çeşitli su depoları ve köşkleri vardı. (bk. Şuarâ 29/129, 133, 134) Bu kavmin insanları güçlü-kuvvetli, cüsseli, uzun boylu ve uzun ömürlü idiler. Kayaları yontarak evler yapar, gösterişli binâlar inşâ ederlerdi.

Cenâb-ı Hak bunlara da kardeşleri yani aynı sülâleden olan veya kabile birliği bakımından kardeşleri sayılan Hûd (a.s.)’ı peygamber gönderdi. Onları, aynen Hz. Nûh gibi, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah Teâlâ’ya kulluğa davet etti. Onları küfür, şirk ve her türlü günahlardan uzaklaşarak takvâ hayatı yaşamaya çağırdı. Fakat onlar bu kurtarıcı çağrıya kulak asmadıkları gibi Hz. Hûd’u sefîhlikle; beyinsizlik, akıl kıtlığı ve görüş zayıflığı ile itham ettiler; onun yalancı olduğuna hükmettiler. Hz. Hûd, kavminden belki kaba ve kötü konuşmayı gerektirecek pek kötü sözler duymasına rağmen, sabırlı davranarak nasihatçinin kemâl halindeki şahsiyetine yakışır tarzda onlarla güzellikle mücadele etme yolunu tuttu; tatlı ve leyyin bir lisanla kendisinde beyinsizlik, akıl kıtlığı olmadığını, hatta bu tür menfî hususiyetlerden bir iz bile taşımadığını ifade etti. Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilen, akıl, rüşt ve doğruluğun zirvesinde bir peygamber olduğunu bildirdi. Onlara Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ etmekte olduğunu,  bu hususta güvenilir bir nasihatçi olduğunu yineledi.

 Hz. Hûd, yine Hz. Nûh gibi, içlerinden seçtiği peygamberler vasıtasıyla insanlara ilâhî tâlimatlarını ulaştırmanın, Allah Teâlâ’nın bir sünneti, bir âdeti olduğunu, dolayısıyla bunda şaşılacak bir şey bulunmadığını hatırlattıktan sonra, kendilerine ihsan edilen şu iki nimet üzerinde dikkatlerini çekerek kavmini düşünmeye davet etti:

Allah onları Hz. Nûh kavminden sonra getirip yeryüzünün halîfeleri ve hakimleri kılmıştır. Tufandan sonra ilk defa teşkilatlanan ve yeryüzünde imar faaliyetlerine başlayan kavim bunlar olmuşlardır.

  Onları uzun boylu, sağlam yapılı, güçlü ve kuvvetli yaratmıştır. Gerçekten Âd kavmi, diğer kavimlere göre uzun boylu ve güçlü kuvvetli idiler. Zamanlarında onlar gibi uzun vücutlu kimse yoktu.

  halde inkâr bataklığında yok olup gitmek yerine, kurtuluşa erebilmek için Allah’ın bu nimetlerinin kadrini bilip hidâyete ermeye çalışmaları onlar için şüphesiz daha faydalı olacaktır.

Âyetin “O sizi Nûh kavminden sonra yeryüzünde halifeler yaptı” (A‘râf  7/69) kısmından hareketle şöyle bir ince mâna anlamak mümkündür: “Allah Teâlâ yaratılanların bir kısmını, diğer bir kısmından sonra getirir ve hepsini yeryüzünde halifeler kılar. Onlardan bir cins yok olur olmaz, onların yerine yine aynı cinsten başka bir kavmi getirir. Aynı şekilde gaflet ehlinden bir grup yok olduğu zaman aynen onlar gibi başkalarını getirir. Vuslat ehlinden bir grup ortadan kalkınca yine yerlerine vuslat ehlinden başka bir grup getirir.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 239)

Hz. Hûd’un, açık ve anlaşılır bu tebliğine karşı inkarcı kavmin sergilediği tavra gelince:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/kaf-suresinin-tefsiri-195001-m.jpg
Kaf Suresinin Tefsiri

Kâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ق (Kāf) harfinden alır. Resmî tertîbe göre 50, iniş sırasına göre 34. sûredir. ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/03/yasin-suresinin-okunusu-ve-anlami-171428-m.jpg
Yasin Suresinin Okunuşu ve Anlamı

Yasin suresi Mekke’de nazil olmuştur. 83 ayettir. İsmini birinci ayette geçen يٰسٓ (Yasin) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, nüzul (İniş) sırası ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-46-ayeti-ne-anlatiyor-194995-m.jpg
Enam Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/hz-ibrahim-as-ile-ilgili-ayetler-194966-m.jpg
Hz. İbrahim (a.s.) ile İlgili Ayetler

İbrâhim Âleyhisselâm; Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm’ın müştereken kabul ettiği büyük peygamberdir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’den (a.s.) birçok ...