A'râf Sûresi 190. Ayet Tefsiri


190 / 206


A'râf Sûresi Hakkında

A‘râf  sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 206 âyettir. İbretli “Ashâb-ı sebt” kıssasını anlatan 163-170. âyetlerin Medine’de indiğine dair rivayetler vardır. Mushaf tertibine göre 7, iniş sırasına göre 39. sûredir. İsmini 46 ve 48. âyetlerde geçen اَلأعْرَافُ (A‘râf ) kelimesinden alır. “A‘râf ”, cennetle cehennem arasında bulunan yerin ismidir. Bu sûrenin ayrıca اَلْم۪يثَاقُ (Mîsâk) ve اَلْم۪يقَاتُ (Mîkat) diye isimleri olmasına rağmen daha çok “A‘râf ” ismiyle anılmıştır.

A'râf Sûresi Konusu

A‘râf  sûresi, hacmine uygun genişlikte ele aldığı Hz. Âdem, Hz. Nûh, Hz. Hud, Hz. Sâlih, Hz. Şuayb ve Hz. Mûsâ kıssaları çerçevesinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz’in getirdiği Kur’an’ın gerçek bir kitap olduğunu, ona iman ve itaatin gerekli olduğunu; çünkü âhiretin, hesabın, cennet ve cehennemin kaçınılması imkânsız bir akıbet olduğunu son derece tesirli misallerle ve ibretli tablolarla beyân eder. Ehl-i kitaba da yer yer atıflarda bulunarak, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sadece Araplara gönderilmiş bir peygamber olmadığını, onun tebliğinin kıyamete kadar bütün insanlığı içine aldığını vurgular. Resûlullah (s.a.s.) ve ona inananlara da, İslâm’ı tebliğ ederken dikkat etmeleri gereken hususları hatırlatır. Özellikle din düşmanlarının tahriklerine karşı sabırlı ve tahammüllü olmalarını; hissî davranıp hedeflerine zarar verecek herhangi bir yanlış adım atmamalarını öğütler. 

A'râf Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 7., iniş sırasına göre 39. sûredir. Sâd sûresinden sonra, Cin sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. 163-170. âyetlerinin Medine’de indiği de rivayet edilir. Âyet sayısı itibariyle Mekke’de inen sûrelerin en uzunudur, Kur’an’da da en uzun sûrelerin üçüncüsüdür. Bu sebeple “es-seb‘u’t-tıvâl” (yedi uzun sûre) arasında gösterilir. Ayrıca En‘âm sûresiyle birlikte “iki uzun sûre” diye de anılır (İbn Âşûr, VIII/2, s. 5-6).

A'râf Sûresi Fazileti

Rivayete göre Allah Resûlü (s.a.s.), A‘râf  sûresini ikiye bölerek akşam namazında tilâvet etmiştir. (Buhârî, Ezan 98; Nesâî, İftitah 67)

TEFSİR:

Allah Teâlâ, insanlığın başlangıcı olarak ilk önce Âdem’i, sonra aynı cins ve mâhiyetten eşi Havva’yı yarattı. İkisinin, sonra da bunların çocuklarının birbiriyle evlilikleri vasıtasıyla günümüze kadar artarak gelen tüm insanlık câmiası ortaya çıktı. Dolayısıyla bu âyetler öncelikle insanlığın başlangıcına dikkat çekmektedir. Âdem ve Havva, mü’min ve muvahhid idiler. Bir kısım hataları olmakla birlikte, Allah’a yalvardılar, tevbe ettiler ve affedildiler. Allah’a şirk koştuklarına dair sahih kaynaklarda en küçük bir bilgi yer almamaktadır. Onlarla birlikte tevhid inancı bir müddet devam etti. Fakat çocukları ve torunları arasında şirk emâreleri yüz göstermeye başladı. İnsanlık, başlangıçta doğru Allah inancına bağlı tek millet iken, şirkin zuhuruyla birlikte bölündüler, ayrılığa düştüler. (bk. Yûnus 10/19) Kur’an indiği zaman Mekke’de koyu bir putperestlik anlayışı içinde yaşayan ve bu inançlarından vazgeçmeyi kolay kolay düşünmeyen müşrikler, işte o şirk çizgisinin sımsıkı takipçileri idi. Dolayısıyla söz, insanın yaratılışından şirke, oradan da Mekke müşriklerine ve o yolda devam eden diğer müşriklere getirilmiş oldu.

 Cenâb-ı Hakka değişik yollarla şirk koşmak imkân dâhilinde iken, bu âyetlerde ana-baba olacak herkesin, dolayısıyla büyük bir nispette bütün insanların daha kolay anlayabileceği çocukla alakalı muşahhas bir misal tercih edilmiştir. Hamilelik döneminde zaman ilerledikçe, bebek büyüyüp doğum yaklaştıkça ana-babanın da heyecanı artar. Bir kısım bebeklerin sağlam, bir kısmının ise değişik noksanlıklarla dünyaya geldiğini tecrübeyle bildiklerinden, kusursuz bir yavrularının olması için Allah’a yalvarırlar. Mü’minler böyle yaptığı gibi, diğer din mensupları hatta müşrikler de böyle yaparlar. Çünkü müşrikler bile, o bebeği kusursuz olarak yaratıp dünyaya getirecek olanın sadece Allah olduğunu bilirler. Nitekim bazı ayetlerde “onlara yeri göğü, güneşi ayı kim yarattı? Yağmuru kim yağdırıyor, onunla yeryüzünü kim diriltiyor?” gibi sorular sorulduğunda “Allah” diye cevap verdikleri bildirilir. (bk. Ankebût 29/61, 63) Demek ki, mühim olan ara sıra, özellikle zorluk, sıkıntı ve ihtiyaç zamanlarında tevhid inancıyla buluşmak değil (bk. Yûnus 10/22; Ankebût 29/65), bunu hayatın vazgeçilmez bir umdesi halinde sürekli devam ettirebilmektir. Fakat bir kısım insanlar, bu kuvvetli iradeyi gösteremediklerinden şirke sapmakta, kendilerine lütfedilen çocuk nimetine şükredecekleri yerde, tam aksine onu Allah’a şirk koşmaya bir sebep yapmaktadırlar. Ya bunu bir “tabiat olayı” olarak değerlendirip tabiatı veya çocuklarına “Abdüşşems, Abdüllât, Abdüluzza” gibi isimler koyarak putları Allah’a ortak koşmaktadırlar. Halbuki Allah, onların koştukları bütün ortaklardan çok yüce, çok münezzehtir:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...