Ahkaf Sûresi 13-14. Ayet Tefsiri


13-14 / 35


Ahkaf Sûresi Hakkında

Ahkâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 35 âyettir. İsmini 21. âyetinde geçen ve “kum tepeleri” mânasına gelen اَلأحْقَافُ (ahkâf) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 46, iniş sırasına göre 66. sûredir.

Ahkaf Sûresi Konusu

Kur’ân-ı Kerîm’in ilâhî kelam ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hak peygamber olduğunu bildirir. Bunlara inanıp istikâmet üzere yaşayanlar cennetle mükâfatlandırılacaklardır. Bunlara karşı gelenler ise, Hz. Hûd’a inanmayan Âd kavmi misalinde olduğu gibi, dünyada helak edilecekler, âhirette ise ebedî azaba uğrayacaklardır. Allah’a yaklaşmak üzere taptıkları putlar onlara hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bu arada söz aile hayatına intikal ettirilerek ana babasına itaatkâr çocuklar övülürken, ana babasına isyan eden çocuklar zemmedilir. Sûrenin sonunda Kur’ân-ı Kerîm’i dinleyip hidâyete eren bazı cinlerin kendi kavimlerini uyarmaya gittikleri bildirilerek, inanmamakta ısrar eden insan kâfirlerine ibret dersi verilir. Her şeyin yaratıcısı Allah tek ilâhtır ve ölümden sonra insanları diriltecektir. Bunun için de sabır ve sebatla O’nun dinini yaşamak, yaşatmak ve tebliğe devam etmek gerekmektedir.

Ahkaf Sûresi Nuzül Sebebi

         Sûre Mekke’de Câsiye’den sonra, Zâriyât’tan önce gönderilmiştir. İbn Âşûr’un tesbitine göre (XXIV, 6) bu sûre, peygamberlik geldikten iki yıl sonra vahyedilmiştir.

اِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ ﴿١٣﴾
اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿١٤﴾
Karşılaştır 13: “Rabbimiz Allah’tır!” deyip sonra da özde ve sözde dosdoğru olarak inanç, amel ve ahlâkta sapmadan doğru yolu tâkip edenler var ya, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir.
Karşılaştır 14: Onlar cennetin yârân ve yoldaşlarıdır; yaptıklarının bir mükâfatı olarak orada ebedî kalacaklardır.

TEFSİR:

Dinin iki temeli vardır; biri iman, diğeri de ameldir. “Rabbimiz Allah’tır” sözü, iman kısmını, “istikâmet üzere olmak” da amel kısmını teşkil eder. Zaten “istikâmet”, Allah rızâsına uygun olan amellerin devamlı ve itidal üzere yapılması mânasına gelir. Bu iki esası hakkiyle yerine getirenler ebedî cennet yurdunu kazanırlar. (bk. Fussılet 41/30-32)

Muhammed Varrâk (k.s.) şöyle der: “Bir insan bütün âlimlerin bildiğini bilse, bütün anlayış sahiplerinin anlayışı kadar bir anlayışa sahip olsa, bütün sihirbazların tılsımlı üsulünü çözmeyi bilse, bütün bu halleriyle güç sarf edip nefsinin bir aybını gizlemeye muktedir olamaz. Onun için tek çâre, ayıplarını gizlemesi için tek yol, Hak Teâlâ ile arasında yapılan işlerinde doğruluktur. Yani sadakat ve istikâmet.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 308)

14. âyette yer alan “yaptıklarının bir mükâfâtı olarak” ifadesi üzerinde durmak gerekiyor. Gerçekten de Kur’ân-ı Kerîm imanla birlikte iyi ve güzel amellerin yapılmasına da çok büyük bir önem veriyor. İnsanın ancak amellerine göre bir mükâfat göreceğini ve amelsiz dinin insana bir fayda sağlamayacağını bildiriyor. Abdullah b. Şeddâd (r.a.)’ın anlattığı şu hâdise bu açıdan büyük bir önem taşımaktadır:

Benî Uzre kabîlesinden üç kişi Resûlullah (s.a.s.)’e geldiler ve müslüman oldular. Allah Resûlü:

“–Bunların bakımını kim üstlenir?” diye sordu. Talha (r.a.):

“–Ben, yâ Resûlallah!” dedi.

Onlar Hz. Talha’nın yanında iken Resûlullah (s.a.s.) bir seriyye gönderdi. O üç kişiden biri bu birlik içinde çıktı ve şehîd oldu. Daha sonra bir seriyye daha gönderdi. Bununla da ikincisi çıktı ve o da şehîd oldu. Üçüncü şahıs ise bir müddet sonra yatağında vefât etti.

Talha (r.a.) bundan sonrasını şöyle anlatır:

“–Yanımda kalan bu üç şahsı rüyamda cennette gördüm. Yatağında ölen en öndeydi, ikinci sırada şehîd olan onu tâkip ediyordu, ilk defa şehîd düşen de en sondaydı. Şaşırdım ve bu vaziyet biraz da ağırıma gitti. Hemen Nebî (s.a.s.)’e giderek gördüklerimi anlattım. Allah Resûlü şöyle buyurdu:

“–Bunda şaşılacak bir şey yok! Allah katında tesbih, tekbîr ve tehlîli dilinden düşürmeden İslâm üzere ömür süren mü’minden daha faziletli bir kimse yoktur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 163)

 Şimdi, cennetin kapılarını açmaya yarayacak güzel bir davranışa teşvik edilmek üzere buyruluyor ki:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...