Ahkâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 35 âyettir. İsmini 21. âyetinde geçen ve “kum tepeleri” mânasına gelen اَلأحْقَافُ (ahkâf) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 46, iniş sırasına göre 66. sûredir.
Kur’ân-ı Kerîm’in ilâhî kelam ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hak peygamber olduğunu bildirir. Bunlara inanıp istikâmet üzere yaşayanlar cennetle mükâfatlandırılacaklardır. Bunlara karşı gelenler ise, Hz. Hûd’a inanmayan Âd kavmi misalinde olduğu gibi, dünyada helak edilecekler, âhirette ise ebedî azaba uğrayacaklardır. Allah’a yaklaşmak üzere taptıkları putlar onlara hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bu arada söz aile hayatına intikal ettirilerek ana babasına itaatkâr çocuklar övülürken, ana babasına isyan eden çocuklar zemmedilir. Sûrenin sonunda Kur’ân-ı Kerîm’i dinleyip hidâyete eren bazı cinlerin kendi kavimlerini uyarmaya gittikleri bildirilerek, inanmamakta ısrar eden insan kâfirlerine ibret dersi verilir. Her şeyin yaratıcısı Allah tek ilâhtır ve ölümden sonra insanları diriltecektir. Bunun için de sabır ve sebatla O’nun dinini yaşamak, yaşatmak ve tebliğe devam etmek gerekmektedir.
Sûre Mekke’de Câsiye’den sonra, Zâriyât’tan önce gönderilmiştir. İbn Âşûr’un tesbitine göre (XXIV, 6) bu sûre, peygamberlik geldikten iki yıl sonra vahyedilmiştir.
اُو۬لُوا الْعَزْمِ (ulu’l-‘azm), azimet, sebat ve kararlılık sahibi demektir. Tebliğlerini büyük bir karalılıkla yerine getiren peygamberleri güzellikle vasfeden bir ifadedir. Bütün peygamberler bu vasfa sahiptir. Burada, inkârcıların şiddetli muhalefet ve düşmanlıklarıyla karşılaşan Resûlullah (s.a.s.) teselli edilir. Nasıl daha önceki peygamberler kavimlerinin eziyet, muhalefet ve kötü davranışlarına karşı senelerce yılmadan mücadele vermişlerse, öylece tebliğe ve çalışmaya devam etmesi istenir. Bunların hemen iman edeceğini, eğer iman etmezlerse Allah’ın onlara hemen azap indireceğini düşünmeden vazifesini ciddiyetle yapması talep edilir. Aynı teselli ve talep, İslâm dinini yaşama ve yaşatma mücadelesini veren tüm müslümanlar için geçerlidir. Çünkü dünya hayatı gerçekten çok kısadır. Burada faydasız şeylere harcayacak bir dakika, bir nefes bile yoktur. Gerçek şu ki, ya dünyada helak edici azap veya ölüm, yahut kıyamet geldiği zaman insanlar, dünyada bir saatten, yani çok az bir süreden fazla kalmadıklarını sanacaklardır. Onun için kâfirlerin inat ve inkârlarına aldırış etmeden kulluk ve tebliğ vazifesine devam zaruridir. Neticede Allah’ın emrinden çıkan ve günahlara dalan toplumlar zaten helak edilecektir. Bu, Allah’ın bir kanunu ve bir tâlimatıdır.
Şimdi, Ahkâf sûresinin son âyetinde telkin edilen din yolunda sabır, cihad ve zorluklara göğüs germe gibi azim ve kararlılık gerektiren meselelerin geniş bir izahı sadedinde Muhammed sûresi gelmektedir:Kur’an’da şöyle buyrulur: اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّم ...
Kur’ân-ı Kerîm’in kâmilen tahsîli için şu üç merhaleye riâyet edilmelidir: KUR’AN’IN TAHSİLİ İÇİN 3 MERHALE Doğru Bir Şekilde Yüzünden Okuma; Ti ...
İbrahim suresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: “Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmaya ve ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا لَنَٓا اَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰينَا سُبُلَنَاۜ وَلَنَصْبِرَنَّ عَلٰى مَٓا اٰذَيْتُمُونَاۜ وَعَلَ ...
Âhiret kazancının dünya kazancına göre ölçüye sığmaz kıymette ve ebedî olduğunu bilen ashâb-ı kirâm, ebedî saâdet sermâyesi kazanmanın lezzet ve halâv ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ Eğer şükreder ...