Ahkaf Sûresi 10-12. Ayet Tefsiri


10-12 / 35


Ahkaf Sûresi Hakkında

Ahkâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 35 âyettir. İsmini 21. âyetinde geçen ve “kum tepeleri” mânasına gelen اَلأحْقَافُ (ahkâf) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 46, iniş sırasına göre 66. sûredir.

Ahkaf Sûresi Konusu

Kur’ân-ı Kerîm’in ilâhî kelam ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hak peygamber olduğunu bildirir. Bunlara inanıp istikâmet üzere yaşayanlar cennetle mükâfatlandırılacaklardır. Bunlara karşı gelenler ise, Hz. Hûd’a inanmayan Âd kavmi misalinde olduğu gibi, dünyada helak edilecekler, âhirette ise ebedî azaba uğrayacaklardır. Allah’a yaklaşmak üzere taptıkları putlar onlara hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bu arada söz aile hayatına intikal ettirilerek ana babasına itaatkâr çocuklar övülürken, ana babasına isyan eden çocuklar zemmedilir. Sûrenin sonunda Kur’ân-ı Kerîm’i dinleyip hidâyete eren bazı cinlerin kendi kavimlerini uyarmaya gittikleri bildirilerek, inanmamakta ısrar eden insan kâfirlerine ibret dersi verilir. Her şeyin yaratıcısı Allah tek ilâhtır ve ölümden sonra insanları diriltecektir. Bunun için de sabır ve sebatla O’nun dinini yaşamak, yaşatmak ve tebliğe devam etmek gerekmektedir.

Ahkaf Sûresi Nuzül Sebebi

         Sûre Mekke’de Câsiye’den sonra, Zâriyât’tan önce gönderilmiştir. İbn Âşûr’un tesbitine göre (XXIV, 6) bu sûre, peygamberlik geldikten iki yıl sonra vahyedilmiştir.

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَكَفَرْتُمْ بِه۪ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ عَلٰى مِثْلِه۪ فَاٰمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟ ﴿١٠﴾
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْرًا مَا سَبَقُونَٓا اِلَيْهِۜ وَاِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِه۪ فَسَيَقُولُونَ هٰذَٓا اِفْكٌ قَد۪يمٌ ﴿١١﴾
وَمِنْ قَبْلِه۪ كِتَابُ مُوسٰٓى اِمَامًا وَرَحْمَةًۜ وَهٰذَا كِتَابٌ مُصَدِّقٌ لِسَانًا عَرَبِيًّا لِيُنْذِرَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۗ وَبُشْرٰى لِلْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٢﴾
Karşılaştır 10: De ki: “Bir düşünsenize, Kur’an gerçekten Allah katından gönderilmiş olup siz onu inkâr etmişseniz, üstelik İsrâiloğulları’ndan bir şâhit de bu kitabın haber verdiği gerçeklerin aynısını Tevrat’ta görüp Kur’an’a iman ettiği halde siz kibirlenip ondan yüz çevirmişseniz, sizden daha zâlim kim olabilir? Hiç şüphesiz Allah, öyle zâlim bir toplumu doğru yola erdirmez!”
Karşılaştır 11: Küfre saplananlar, bir de mü’minler hakkında şöyle diyorlar: “Eğer Kur’an iyi ve faydalı bir şey olsaydı, şu ayak takımı kimseler ona inanmakta bizi geçemezlerdi.” Böyle söyleyenler, Kur’an’la doğru yolu bulamadıkları için, artık: “Zâten bu, eski, modası geçmiş bir yalan!” diyeceklerdir.
Karşılaştır 12: Oysa Kur’an’dan önce de bir rehber ve rahmet olarak Mûsâ’­nın kitabı vardı. Kur’an ise, zulmedenleri uyarmak ve iyi ve makbul işler yapanları müjdelemek üzere Arap diliyle indirilmiş, kendisinden öncekileri doğrulayan bir kitaptır.

TEFSİR:

Âyetlerde işaret edilen delilleri şöyle izah etmek mümkündür:

Birincisi; madem insanların en doğru sözlüsü olan Peygamber, Allah’tan böyle bir kitap getirdiğini söylüyor, ona da bir kısım insanlar inandığına göre, bunu hemen reddetme yerine bunda bir doğruluk payının olduğunu düşünmek daha akıllıca bir davranıştır.

İkincisi; komşuları olan ve ticâri münasebetler vesilesiyle devamlı görüştükleri İsrâiloğulları, peygamberin ve kitabın ne olduğunu gayet iyi bilmektedirler. Ellerinde Tevrat bulunmaktadır. Bunlar içinde, Tevrat’tan öğrendiği bilgilerden hareketle Hz. Muhammed (s.a.s.)’in gerçek peygamber ve Kur’ân-ı Kerîm’in de hak kitap olduğunu anlayan ve bunlara iman eden kimseler vardır. Müşriklere şöyle denmektedir: “Ta uzaktaki insanlar bu nimetin değerini fark edip inandıkları halde, başınıza bir devlet kuşu gibi konan bu ilâhî nimeti elinizin tersiyle itmeniz; nefsânî kibir, gurur ve enâniyetinizin esiri olup ondan yüz çevirmeniz hiç doğru bir davranış mıdır? Bu, düpedüz bir ahmaklık ve zulüm değil midir? Böyle bir tavır içinde olduğunuz sürece doğru yolu bulmanız mümkün değildir.”

Üçüncüsü, müşriklerin, servet ve saltanatlarına güvendiklerinden Allah’tan gelecek her iyi ve güzel şeyin öncelikle kendilerine gelmesi gerektiği yönünde bir zanları vardı. Onların gözleri dar dünya çıkarlarından başka bir şey görmediğinden, benlikleri akıl ve görüşlerini iyice daralttığından, kendilerini hakikatin tek ölçüsü sanıyorlardı. En çok değer verdikleri şey maddi imkânlar, dünya malı mülkü idi. müslümanlar hakkında ise peşin bir hükme sahiptiler. Onlara göre müslümanlar, akılları fazla çalışmayan, fakir, gariban, ezilmeye mahkum, safdil kimselerdi. Böyle olduğu için, kendilerinin farkına varmadıkları mühim, kıymetli, değerli hiçbir şeyi, mü’minlerin kendilerinden önce bulabileceklerini imkânsız görüyorlardı. Kendilerine ait olmayan hiçbir şey doğru, güzel, önemli, değerli ve faydalı olamayacağı için en parlak hakikatleri bile onlara kabul ettirmek mümkün değildi. Halbuki bu son derece yanlış bir yaklaşımdır. Kur’an’a göre insanların Allah katındaki değerleri servet ve saltanata değil, iman, ihsân, takvâ, diğer ahlâkî güzellikler ve iyiliklere bağlıdır.

Dördüncüsü; yine Mekke müşriklerine, sürekli teşrik-i mesâi halinde oldukları yahudilerin ellerinde bulunan Tevrat’ı ölçü olarak almaları tavsiye edilir. Nitekim Hz. Mûsâ ve Tevrat ile Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Kur’an arasında çok mühim benzerlikler vardır.  İkisi de insanlığa rehber ve rahmet olarak gelmişlerdir. İkisi de zalimleri uyarmakta, imanla birlikte iyilik ve ihsan sahiplerini müjdelemektedirler. Fark sadece dilde ve şekildedir. Tevrat İbranice, Kur’an ise Arapça indirilmiştir. Fakat muhteva ve hedef benzerliği, bunların aynı kaynaktan geldiğinin ve ilâhî kelam olduklarının önemli bir göstergesidir.

Bütün ilâhî kitapların ve onların nihâî sözcüsü konumundaki Kur’an’ın bize ulaştırdığı gerçek şudur ki:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-24-ayeti-ne-anlatiyor-197523-m.jpg
İbrahim Suresinin 24. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّم ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuranin-tahsili-icin-3-merhale-197520-m.jpg
Kur’an’ın Tahsili İçin 3 Merhale

Kur’ân-ı Kerîm’in kâmilen tahsîli için şu üç merhaleye riâyet edilmelidir: KUR’AN’IN TAHSİLİ İÇİN 3 MERHALE Doğru Bir Şekilde Yüzünden Okuma; Ti ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/allahi-inkar-edenlerin-ozellikleri-197513-m.jpg
Allah’ı İnkâr Edenlerin Özellikleri

İbrahim suresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: “Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmaya ve ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-12-ayeti-ne-anlatiyor-197510-m.jpg
İbrahim Suresinin 12. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا لَنَٓا اَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰينَا سُبُلَنَاۜ وَلَنَصْبِرَنَّ عَلٰى مَٓا اٰذَيْتُمُونَاۜ وَعَلَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-ayetlerinin-fazileti-197507-m.jpg
Kur’an Ayetlerinin Fazileti

Âhiret kazancının dünya kazancına göre ölçüye sığmaz kıymette ve ebedî olduğunu bilen ashâb-ı kirâm, ebedî saâdet sermâyesi kazanmanın lezzet ve halâv ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/ibrahim-suresinin-7-ayeti-ne-anlatiyor-197498-m.jpg
İbrahim Suresinin 7. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ Eğer şükreder ...