Ahkaf Sûresi 29-32. Ayet Tefsiri


29-32 / 35


Ahkaf Sûresi Hakkında

Ahkâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 35 âyettir. İsmini 21. âyetinde geçen ve “kum tepeleri” mânasına gelen اَلأحْقَافُ (ahkâf) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 46, iniş sırasına göre 66. sûredir.

Ahkaf Sûresi Konusu

Kur’ân-ı Kerîm’in ilâhî kelam ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hak peygamber olduğunu bildirir. Bunlara inanıp istikâmet üzere yaşayanlar cennetle mükâfatlandırılacaklardır. Bunlara karşı gelenler ise, Hz. Hûd’a inanmayan Âd kavmi misalinde olduğu gibi, dünyada helak edilecekler, âhirette ise ebedî azaba uğrayacaklardır. Allah’a yaklaşmak üzere taptıkları putlar onlara hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bu arada söz aile hayatına intikal ettirilerek ana babasına itaatkâr çocuklar övülürken, ana babasına isyan eden çocuklar zemmedilir. Sûrenin sonunda Kur’ân-ı Kerîm’i dinleyip hidâyete eren bazı cinlerin kendi kavimlerini uyarmaya gittikleri bildirilerek, inanmamakta ısrar eden insan kâfirlerine ibret dersi verilir. Her şeyin yaratıcısı Allah tek ilâhtır ve ölümden sonra insanları diriltecektir. Bunun için de sabır ve sebatla O’nun dinini yaşamak, yaşatmak ve tebliğe devam etmek gerekmektedir.

Ahkaf Sûresi Nuzül Sebebi

         Sûre Mekke’de Câsiye’den sonra, Zâriyât’tan önce gönderilmiştir. İbn Âşûr’un tesbitine göre (XXIV, 6) bu sûre, peygamberlik geldikten iki yıl sonra vahyedilmiştir.

وَاِذْ صَرَفْنَٓا اِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُٓوا اَنْصِتُواۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِر۪ينَ ﴿٢٩﴾
قَالُوا يَا قَوْمَنَٓا اِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا اُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسٰى مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْد۪ٓي اِلَى الْحَقِّ وَاِلٰى طَر۪يقٍ مُسْتَق۪يمٍ ﴿٣٠﴾
يَا قَوْمَنَٓا اَج۪يبُوا دَاعِيَ اللّٰهِ وَاٰمِنُوا بِه۪ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ ﴿٣١﴾
وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللّٰهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْاَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءُۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır 29: Hani cinlerden bir grubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yönlendirmiştik. Onu dinlemek üzere hazır hâle geldiklerinde, birbirlerine: “Susun, dinleyelim!” dediler. Okuman tamamlanınca da kavimlerine birer uyarıcı olarak döndüler.
Karşılaştır 30: Onlara şöyle dediler: “Ey kavmimiz! Biz Mûsâ’dan sonra indirilen, daha önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe ve dosdoğru bir yola rehberlik yapan bir kitap dinledik.”
Karşılaştır 31: “Ey kavmimiz! Allah’a çağıran bu dâvetçiye uyun ve ona iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı bir azaptan korusun!”
Karşılaştır 32: “Kim Allah’ın dâvetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ın cezasından kaçıp kurtulamaz; kendisi için Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamaz. Öyleleri, apaçık bir sapıklık içindedirler!”

TEFSİR:

Resûlullah (s.a.s.) Taif seferinden üzgün olarak Mekke’ye dönerken yolda Batn-ı Nahle mevkiinde konakladı. Orada yatsı namazını kıldırıyorken bir grup cin gelip Efendimiz (s.a.s.)’in okuduğu Kur’an’ı dinlediler. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 167) müslüman oldular ve dönüp kavimlerini de Kur’an’a imana davet ettiler. Hâdise ile alakalı bütün rivayetler ittifakla cinlerin, orada Allah Rasulü (s.a.s.)’e kendilerini belli ettirmediklerini ve Efendimizin de onları fark etmediğini bildirir. Allah Teâlâ sonradan vahiy yoluyla onların Kur’an dinlediklerini haber vermiştir. Aynı hususa Cin sûresi 1-2. âyetlerde de yer verilmektedir.

Âyet-i kerîmeler cinlerin daha önce Hz. Mûsâ’ya ve diğer semavi kitaplara inandıklarını haber vermektedir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’i dinledikten sonra bunun da daha önceki peygamberlerin tebliğ ettiği aynı kelam olduğunu anlamışlardır. Bu sebepledir ki bu kitaba ve onu getiren Peygamber’e hemen iman etmişlerdir.

Cinlerin Peygamberimiz (s.a.s.)’e gelmeleri ve onu dinlemeleri ile alakalı sahih rivayetlerden anlaşılmaktadır ki, bu hadiseden sonra cinler, peş peşe heyetler halinde Allah Rasulü (s.a.s.)’in huzuruna gelmeye ve onunla yüz yüze sohbet etmeye başladılar. Bunlardan biri şöyledir:

Alkame şöyle anlatır: İbn Mesud’a:

“- Cin gecesi sizden biriniz Peygamberimiz’e arkadaşlık etti mi?” diye sordum.

“- Hayır” dedi, “Bir gece Mekke’de onu kaybettik. Her tarafta, derelerde tepelerde aradık. Acaba kendisine bir suikast mı yapıldı, yoksa bir şey mi oldu, dedik. O gece bir kavmin geçirebileceği en sıkıntılı bir gece geçirdik. Sabahleyin, Peygamber (s.a.s.)’in Hıra tarafından geldiğini gördük. Kendisine duyduğumuz üzüntüyü anlatınca şöyle buyurdu:

«- Bana cinlerin davetçisi geldi; beni yanlarına gitmem için çağırdı. Ben de gidip onlara Kur’an okudum.» Allah Resûlü (s.a.s.) bizi götürdü, cinlerin izlerini ve yaktıkları ateşlerin izlerini bize gösterdi.” (Müslim, Salât 150, 153; Tirmizî, Tefsir 46)

Yine rivayete göre, cinler Peygamber Efendimiz’den azık istemişlerdi. O da: “Elinize geçen, Allah adı anılarak kesilen her kemik size azıktır, onun üzerinde mutlaka bir parça et olur. Deve gübresi de hayvanlarınıza azıktır” buyurdu. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.s.): “Kemik ve deve gübresiyle taharetlenmeyiniz, çünkü bunlar cin kardeşlerinizin yiyeceğidir” buyurmuştur. (Müslim, Salât 153)

Kur’ân’da anlatılan bu cin kıssası ile Kur’ân’ın gerçekten Allah kelâmı olduğuna inanmayan müşrikler ve bütün inkârcılar azarlanıp kınanmaktadır. Çünkü başka bir âlemin varlıkları olarak cinler, Kur’ân’ı dinlemişler ve onun Allah katından gelmiş bir kitap olduğuna yakînen inanmışlardır. Halbuki müşrikler, özellikle Mekke müşrikleri insan cinsinden, kendilerine Kur’ân’ı getiren Peygamber (s.a.s.)’in cinsinden oldukları hatta onun dilini konuştukları halde Kur’ân’ın gerçek bir kitap olduğu hakkındaki şüphe ve yalanlamalardan bir türlü kurtulamamışlardır. Bu, onlar için büyük bir ibret tablosu değil midir?

Esas ibret tablosu ise gözlerinin önünde sonsuzluğa doğru uzayıp giden sınırsız gökler ve uzay boşluğunda insanın yaşaması için mükemmel bir mekan olarak düzenlenen yeryüzüdür. O halde:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-24-ayeti-ne-anlatiyor-197523-m.jpg
İbrahim Suresinin 24. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّم ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuranin-tahsili-icin-3-merhale-197520-m.jpg
Kur’an’ın Tahsili İçin 3 Merhale

Kur’ân-ı Kerîm’in kâmilen tahsîli için şu üç merhaleye riâyet edilmelidir: KUR’AN’IN TAHSİLİ İÇİN 3 MERHALE Doğru Bir Şekilde Yüzünden Okuma; Ti ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/allahi-inkar-edenlerin-ozellikleri-197513-m.jpg
Allah’ı İnkâr Edenlerin Özellikleri

İbrahim suresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: “Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmaya ve ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-12-ayeti-ne-anlatiyor-197510-m.jpg
İbrahim Suresinin 12. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا لَنَٓا اَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰينَا سُبُلَنَاۜ وَلَنَصْبِرَنَّ عَلٰى مَٓا اٰذَيْتُمُونَاۜ وَعَلَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-ayetlerinin-fazileti-197507-m.jpg
Kur’an Ayetlerinin Fazileti

Âhiret kazancının dünya kazancına göre ölçüye sığmaz kıymette ve ebedî olduğunu bilen ashâb-ı kirâm, ebedî saâdet sermâyesi kazanmanın lezzet ve halâv ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/ibrahim-suresinin-7-ayeti-ne-anlatiyor-197498-m.jpg
İbrahim Suresinin 7. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ Eğer şükreder ...