Abese Sûresi 11-16. Ayet Tefsiri


11-16 / 42


Abese Sûresi Hakkında

Abese sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 42 âyettir. İsmini, “yüzünü ekşitmek, buruşturmak, surat asmak, bir şeyden hoşlanmadığını yüz ifadeleriyle belirtmek” mânalarına gelen عَبَسَ (‘abese) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 80, iniş sırasına göre ise 24. sûredir.

Abese Sûresi Konusu

İslâm tebliğinin kimlere ve ne şekilde yapılması gerektiğine dâir temel esaslar beyân edilir. Kur’ân-ı Kerîm’in yüceliğine dikkat çekilerek, onun insanların imanına değil, insanların ona imana muhtaç oldukları ima edilir. Allah Teâlâ’nın, başta yaratma olmak üzere türlü ikram ve ihsanları hatırlatılarak, insana bu nimetlerin hakiki sahibi olan Rabbini tanıyıp O’na yönelmesi telkin edilir. Kıyâmet gününün dehşeti çok canlı manzaralar halinde tasvîr edilerek, mü’minin sevindirici, kâfirin ise hazin âkıbeti gözler önüne serilir.

Abese Sûresi Nuzül Sebebi

Mushaftaki sıralamada sekseninci, iniş sırasına göre yirmi dördüncü sûredir. Necm sûresinden sonra, Kadir sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Rivayete göre bir gün Hz. Peygamber müşriklerin ileri gelenlerinden bir gruba dini tebliğ ederken yanlarına müminlerden olup gözleri görmeyen Abdullah İbn Ümmî Mektûm gelmiş ve Hz. Peygamber’e yaklaşarak Kur’an âyetlerinden bir kısmını kendisine tekrarlamasını veya açıklamasını istemişti. Etkisi azalacağı için konuşmasının kesilmesinden rahatsız olan Hz. Peygamber Abdullah’a ilgi göstermemiş, bunun üzerine bu sûrenin Resûlullah’ı uyaran ilk on âyeti inmiştir (Tirmizî, “Tefsîr”, 73; Taberî, XXX, 32-33).

كَلَّٓا اِنَّهَا تَذْكِرَةٌۚ ﴿١١﴾
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۢ ﴿١٢﴾
ف۪ي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍۙ ﴿١٣﴾
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍۙ ﴿١٤﴾
بِاَيْد۪ي سَفَرَةٍۙ ﴿١٥﴾
كِرَامٍ بَرَرَةٍۜ ﴿١٦﴾
Karşılaştır 11: Bir daha böyle yapma! Çünkü bu Kur’an âyetleri bir hatırlatma ve bir öğüttür.
Karşılaştır 12: Dileyen ondan öğüt ve ders alır.
Karşılaştır 13: Kur’an çok şerefli sahîfelerde kayıtlıdır;
Karşılaştır 14: Allah katındaki değeri yüce ve tertemiz sahifelerde.
Karşılaştır 15: Kâtiplerin elleriyle yazılmıştır, taşınmıştır;
Karşılaştır 16: Allah’a karşı saygıyla dolu, itaatkâr, çok değerli, iyilik timsâli katiplerin!

TEFSİR:

Kur’ân-ı Kerîm ve onun âyetleri Allah Teâlâ tarafından kullarına bir hatırlatmadır, öğüttür, nasihattir. O, insanın ebedî geleceğini yakından ilgilendiren ve akılla bilinmesi mümkün olmayan gerçekleri haber verir. Peygamber’in vazifesi de Kur’an ile öğüt vermektir. Ancak dileyen ondan öğüt alır, dileyen almaz. Fakat kimsenin de Allah’a karşı ileri süreceği bir bahanesi kalmaz.

Bu âyet-i kerîmelerde iki husus dikkatimizi çeker. Birincisi içine Kur’an’ın yazılı bulunduğu sahifelerdir. Bu sahifelerin üç mühim vasfı vardır. Bunlar:

مُكَرَّمَةٌ (mükerreme): Allah katında şeref ve ikramla seçkin kılınmış, hürmet ve saygıyla alınıp tutulması gereken, saygı değer, hürmet edilen sahifelerdir. Bu sahifeler dini yönden şereflidir; çünkü bunlar pek çok ilim ve hikmet ihtiva etmektedir. Bunlar şereflidir, zira onları şerefli melekler indirmişlerdir. Bunlar levh-i mahfûzdan inmiş, kerîm olan bir Rabbden gelmişlerdir. Dolayısıyla bunların değeri, sahiplerinin değerinden kaynaklanmaktadır.

مَرْفُوعَةٌ  (merfû‘a):  Yüksek tutulmuş, kıymeti yüce, yukarıda ve el üstünde tutulması gerekli olan sahifelerdir. Yine bunlar, Allah indinde kadri yüce olan, şüphe ve tenakuzlardan uzak tutulmuş bulunan sahifelerdir.

مُطَهَّرَةٌ (mutahhara): Tertemiz, maddî ya da mânevî hiçbir kir bulaşmamış, son derece temiz tutulmasına özen gösterilen, kirli ve taharetsiz eller sürülmeyen sahifelerdir. Her türlü pislik ve kirden temizlenmiş, müşriklerin üzerine inmekten uzak tutulmuş, şüphe ve çelişkilerden de temizlenmiş sahifelerdir. Onlara şeytanların elleri dokunamaz. Bu m3anaya işaret edilmek üzere âyet-i kerîmede, “Tertemiz olanlardan başkası ona dokunamaz” (Vâkıa 56/79) buyrulmuştur. Tertemiz olanlardan kasıt öncelikle meleklerdir. “Sahifeler” sözünün ise, “Nûn. Kaleme ve kalem ehlinin satır satır yazdıklarına yemin olsun” (Kalem 68/1) ayetinde geçtiği üzere yüce Kalem’in Levh-i Mahfûz’a yazdığı sahifeleri, meleklerin Levh-i Mahfûz’dan yazıp alarak vahiy yoluyla getirdiği sahifeleri ve sonra Mushaf sahifelerini teşkil eden genel mânada Kur’an sahifelerini ifade etmiş olması en doğru olanıdır.

İkinci nokta ise bu sahifelerin كِرَامٌ (kirâm) ve بَرَرَةٌ (berara) sıfatlarıyla vasıflanmış سَفَرَةٌ (sefere) tarafından yazılmış veya getirilmiş olmasıdır.

سَفَرَةٌ (sefere), “yazmak” demek olan اَلسَّفْرُ (sefr)den türemiş olup kâtip, kitap yazıcı, hattat mânalarına gelir. Bu kelimenin aslı da örtülü bir şeyi açmak mânası da vardır. Yazı yazmak da mâna ve maksadı bir nevi açıklamak ve izah etmek demek olduğu için yazmaya sefr, yazana sâfir, yazılan şeye de sifr denilmiştir. اَلسَّفْرُ (sefr) “süpürmek” mânasına da gelebilir. Bundan اَلسَّافِرُ (sâfir), süpürüp temizleyici demek olur. Şu halde sahifelere göre “sefere”, yazan katipler veya getiren elçiler yahut süpürüp temizleyen kitap bekçileri, kitapçılar demek olabilir. Genellikle “yazıcı” veya “elçi” olan melekler mânasında anlamak daha isabetli olacaktır.

Bahsedilen “sefere”nin iki mühim vasfı vardır:

كِرَامٌ (kirâm): “Kerîm”in çoğuludur. Değer vermek ve saygı göstermek mânasına gelen “keramet”ten olmasına göre, yüce Allah katında değer verilip saygı duyulan varlıklar demek olur. Lutuf ve bağış mânasına gelen “kerem”den türemiş olmasına göre de, mü’minlere karşı iyilik sever ve şefkatli, onlara güzel şeyler söyler ve onlar için mağfiret talep eden varlıklar demek olur.

بَرَرَةٌ (berara): اَلْبَرُّ (berr)in veya اَلْبَارُّ (bârr)in çoğuludur. Berr’in çoğulu olduğuna göre, çok hayır sahibi, bârr’in çoğulu olduğuna göre de söz ve fiillerinde doğru demek olur ki, ikisini de şumûlüne almak üzere “takvâ sahibi kişiler, itaatkar ve sadık kimseler” olarak mâna verilir. Bunların daha ziyade “melekler” olduğu kabul edilir. Çünkü sefîr ve rasûl kelimelerinin taşıdığı elçi mânası, aynı şekilde melâike kelimesinin de mânasıdır. Şu halde bu vasıf, ibaresinin taşıdığı mâna dolayısıyla melekler hakkında doğrudan doğruya nass, insanlardan bu vasıfları taşıyanlar hakkında da dolaylı yoldan işarettir.

Hâsılı Kur’an o kadar yücedir ki, bütün noksanlardan temizdir, kimseye muhtaç değildir. İnsanların, kendisini kabullenmesine ihtiyaç duymayacak derecede yüce bir kitaptır. Doğru yolu bulmak isteyen bu kitaba inanmalı ve onun getirdiklerine teslim olmalıdır. Aksi takdirde onların müstağnî davranmaları ve büyüklenmeleri bu yüce kitabın azametini azaltamayacaktır. Bilakis bu kitap onların gururunu yerle bir edecektir.

İnsanların çoğunun Kur’an’dan yüz çevirmesinin sebebine gelince:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-i-kerime-muhabbet-ve-tazim-nasil-olmalidir-197645-m.jpg
Kur’an-ı Kerim’e Muhabbet ve Tazim Nasıl Olmalıdır?

Bizler için örnek şahsiyetler olan ashâb-ı kirâmın ve evliyâullâhın Kur’ân-ı Kerîm’e karşı hissettikleri büyük mes’ûliyet duygusu, onu ne derecede hay ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-21-ayeti-ne-anlatiyor-197619-m.jpg
Hicr Suresinin 21. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ Her şeyin hazineleri sade ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ummetin-en-sereflileri-hadisi-197615-m.jpg
“Ümmetin En Şereflileri” Hadisi

Kur’ân-ı Kerîm’i, her devirde milyonlarca hâfız ezberlemiştir. Müsteşriklerin dahî îtirâf ettikleri gibi[1] bu durum, yeryüzünde hiçbir kitaba nasîb o ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-9-ayeti-ne-anlatiyor-197610-m.jpg
Hicr Suresinin 9. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/insanliga-son-cagri-197603-m.jpg
İnsanlığa Son Çağrı

Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-44-ayeti-ne-anlatiyor-197579-m.jpg
İbrahim Suresinin 44. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...