Nûh sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 28 âyettir. İsmini, sûrede kıssası anlatılan Hz. Nûh’tan alır. اِنَّٓا اَرْسَلْنَا (İnnâ erselnâ) sûresi diye de anılır. Hem Mushaf tertîbine, hem de iniş sırasına göre 71. sûredir.
Hz. Nûh’un uzun yıllar ısrarla yaptığı tebliğ, verdiği mücâdele ve kavminin buna inkâr, yalanlama ve büyük bir vurdumduymazlıkla mukabele etmesi dikkat çekici bir üslupla anlatılır. Putperestliğin temellerine temas edilir. Hz. Nûh’un duasıyla, o inatçı azgın kavmin helaki ibretli bir vesika halinde gözler önüne serilir.
Gerek mushaftaki sıralamaya gerekse nüzûl sırasına göre yetmiş birinci sûredir. Nahl sûresinden sonra, İbrâhim sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Bütün peygamberler, tebliğ vazifelerini ifâ için çok büyük gayretler göstermişlerdir. Gece gündüz demeden çalışmışlardır. Nûh (a.s.) da büyük bir samimiyet ve gönüllülükle çalışıp çabalamış, kavmini uçurumdan kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Davetini açıktan herkesin duyacağı şekilde ilan etmiş, insanlarla gizli gizli görüşmüş, her yolu denemiştir. Başvurmadığı bir çare kalmamıştır. Fakat o ne kadar gayret gösterdiyse, kavmi tam aksine onun davetinden uzaklaştılar. Onu kabule yanaşmadılar.
Onların Hz. Nûh’un davetine olan nefretleri ve yüz çevirmelerinin şiddeti şu ifadelerle haber verilir:
Birincisi; parmaklarını kulaklarına tıkadılar: Normalde insan bir şeyi duymak istemeyince, bütün parmağını değil parmağının ucunu kulağının içine koyar. Bunlar ise Hz. Nûh’un davetini duymamak için parmak uçlarını değil, parmaklarının hepsini kulaklarını sokup onu en küçük bir sesin bile giremeyeceği şekilde iyice tıkadılar. Bu durum onların duyduğu nefretin derecesini göstermektedir.
İkincisi; elbiselerine büründüler: Hz. Nûh’un sözünü duymak istemedikleri gibi, yüzünü de görmek istemiyorlardı. Yahut bunu, Nûh (a.s.) yanlarından geçerken onları tanımasın ve kendilerini dine çağırmasın diye yapıyorlardı. Nitekim Mekke kâfirleri de aynı küstahlığı Peygamberimiz (s.a.s.)’e karşı sergiliyorlardı:
“Şu hâle bakın, onlar sırf içlerindekini Peygamber’den gizlemek için yan çizer, göğüslerini eğip bükerler. Dikkat edin! Onlar örtülerine büründükleri zaman bile Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, sînelerde saklı tutulan bütün gizlilikleri hakkiyle bilendir.” (Hûd 11/5)
Üçüncüsü; ısrar ettiler: Onlar, hem kendi bâtıl yollarında yürümekte ısrar ettiler, hem de gerçek daveti dinleyip kabul etmeme hususunda ısrar edip durdular.
Dördüncüsü; hakkı kabul etmemede büyüklendikçe büyüklendiler. “Senin peşinden gelenler toplumun en bayağı kimseleri iken, bizim sana inanmamızı nasıl beklersin?” dediler. (Şuarâ 26/111)
Bu kadar şiddetli düşmanlık ve nefrete rağmen Nûh (a.s.)’ın sabır ve tahammülle tebliğe devam etmesi ne ulvî bir ahlâkî güzelliktir:Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...
Kur’ân hizmetine koşan bu Kur’ân âşıkları, Rabbimiz’in rızâsına ve hatıra gelmeyecek ilâhî lûtuflara nâil olmuşlardır. Bu ilâhî lûtuf manzaralarından ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ “Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni ...
Âyet-i kerîmede buyrulur: “Andolsun ki Biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’ân’da insanlara her türlü misâli verdik.” (ez-Zümer, 27) Yine Cenâb-ı Hak âye ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً مِنْ قَبْل ...