Lokmân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 34 âyettir. İsmini, 12-19. âyetler arasında oğluna yaptığı nasihatleri sebebiyle Lokmân (a.s.)’dan alır. Mushaf tertîbine göre 31, nüzûl sırasına göre 57. sûredir.
Sûre, Kur’ân-ı Kerîm’e inanan ve inanmayanların dünya ve âhiretteki durumlarına kısaca temas ettikten sonra Allah Teâlâ’nın varlık ve kudretinin delillerinden bir demet sunar. Lokmân (a.s.)’ın oğluna yaptığı nasihatler üzerinden, Allah’a şükrü, O’na şirk koşmamayı, ana-babaya iyiliği, ihsan şuuruna ermeyi, güzel bir ibâdet hayatını ve ahlâkî kemâli öğütler. Böylece akıl ve tefekkürün gâyesi olan hikmeti, insanlık için bir ideal olarak gösterir. Daha sonra bir kısım vahdaniyet delillerini, insanın Rabbine ve O’nun dinine olan ihtiyacını bildirir. İnsanları, babanın evlâdına evlâdın da babaya fayda vermeyeceği kıyâmet günüyle korkutup, dünyaya ve şeytana aldanmaya karşı ikaz eder. Son olarak, zâhiren bilgisi ne kadar ilerlerse ilerlesin, insana gizli kalacak bir alanın devamlı bulunacağını hatırlatır.
Mushaftaki sıralamada otuz birinci, iniş sırasına göre elli yedinci sûredir. Sâffât sûresinden sonra, Sebe’ sûresinden önce Mekke döneminin ortalarında inmiştir. 27-28. âyetlerin veya 27-29. âyetlerin Medine’de indiği söylenirse de bu yöndeki rivayetler güvenilir bulunmamıştır (İbn Âşûr, XXI, 138). almıştır.
Anne-babaya iyilik İslâm’ın önde gelen ahlâkî esaslarından biridir. Anne-baba müslüman olsa da olmasa da onlara mutlaka iyi davranılmalıdır. müslüman iseler seve seve iyiliğe devam etmek, şâyet değilseler yine de İslâm’ın bir emri olarak onlara iyilikle sahip çıkmak lazımdır. Meselâ günaha iştirak etmeksizin yemek, içmek, giymek gibi ihtiyaçlarını düzene koymak, eziyet etmemek, ağır söylememek, hastalıklarını tedâvi ettirmek ve vefatlarında defnetmek gibi dünyaya ait yardımlarda bulunmak bu kabildendir. Ancak ana baba müslüman olmamakla birlikte, bir de çocuklarını körü körüne Allah’a şirk koşmaya zorlarlarsa, onlara bu hususta kesinlikle itaat edilmemelidir. Çünkü Allah’a isyan sayılacak emirlere itaat etmemek de dinin temel esaslarından biridir. Âyet-i kerîme, Mekke döneminde ana babaları tarafından şirke zorlanan gençlere bir çıkış yolu göstermek için indirilmiştir. Nitekim bunun en dikkat çekici misallerinden biri şöyledir:
Ashâb-ı kirâmdan Sa‘d b. Ebî Vakkâs (r.a.), annesine karşı itaatkâr bir evlattı. Bu mübârek sahâbî İslâm’la şereflendiği zaman annesi:
“–Ey Sa‘d! Sen ne yaptın? Eğer sen, bu yeni dîni bırakmazsan, yemîn olsun ki, ben bir lokma bile yemem, içmem, nihâyet ölürüm. Sen de benim yüzümden «İşte bu kişi anasının kâtilidir!» diye kötü bir isimle çağrılırsın!” demişti. O da:
“–Yapma anneciğim, ben bu dîni hiçbir şey için terk edemem!” deyince, anası da iki gün, iki gece yememiş, kuvvetten düşmüştü. Bunu gören Sa’d (r.a.):
“–Anneciğim! Vallahi yüz canın olsa da hepsi birer birer çıksa, ben bu dîni hiçbir şey için terk edemem, bilesin! Artık dilersen ye, dilersen yeme!” dedi. Çaresiz kalan Sa‘d’in annesi yemeğe başladı. Bu sebeple bu âyet-i kerîmeler nâzil oldu. (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe 43-44; İbn Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 368)
14. âyette “annesi onu nice zahmetlere katlanarak karnında taşımıştır” buyrularak annenin fedakârlığına hususi bir yer verilmekte, dolaylı olarak onun daha çok alaka ve muhabbet beklediğine işaret edilmektedir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s.), ashâb-ı kirâmdan birinin: “Yâ Rasûlellah! Kime iyilik etmeliyim?” şeklindeki bir sorusuna, üç defa peş peşe “annene” diye cevap vermiş; dördüncüsünde “babana” buyurmuştur. (Tirmizî, Birr 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 3, 5)
Mâneviyat yolunun büyüklerinden Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’nin bir vasiyet niteliğindeki şu nasihati, yüksek bir İslâm ahlâkını gözler önüne sermektedir. Hz. Pîr buyuruyor ki:
“Bizim kabrimizi ziyârete gelenler, önce annemin kabrini ziyâret etsinler!”
Nitekim bugün, Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’nin kabrini ziyârete gidenler, önce annesinin kabrini ziyâret etmektedirler.
Abdurrahman Câmî (k.s.) de anneye hürmet ve sevgiyle alâkalı olarak:
“Ben annemi nasıl sevmem ki; o beni bir müddet cisminde, uzun bir zaman kucağında, ölünceye kadar da kalbinin şefkat köşesinde taşımıştır. Ona hürmetsizlik göstermekten daha kötü bir şey bilmiyorum!..” derdi.
Âyette yer alan “sütten kesilmesi de iki yılı bulmuştur” ifadesi, emzirmenin normal süresinin iki yıl kadar olmakla birlikte bunun mutlaka tamamlanması gerekmediğine, ana-baba isterlerse çocuğun iki yıl dolmadan da sütten kesebileceğine işaret etmektedir. (bk. Bakara 2/233)
Lokmân (a.s.), oğluna verdiği nasihatlere şöyle devam ediyor:Kur’an’da şöyle buyrulur: وَرَاوَدَتْهُ الَّت۪ي هُوَ ف۪ي بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِه۪ وَغَلَّقَتِ الْاَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَۜ قَالَ مَعَاذَ اللّٰ ...
İsrâ Sûresi 78-84.Ayetler 78. Güneşin öğleyin batıya doğru kaydığı andan gece karanlığı bastırıncaya kadar belli vakitlerde namazı dosdo ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَجَٓاؤُ۫ عَلٰى قَم۪يصِه۪ بِدَمٍ كَذِبٍۜ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْرًاۜ فَصَبْرٌ جَم۪يلٌۜ وَاللّٰهُ الْ ...
Âyetler “Sana uyan mü’minlere alçak gönüllü davran!” Şuarâ sûresi (26), 215 Allah Teâlâ İslâmiyet’e gönül veren kullarını Resûlullah Efendi ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: لَقَدْ كَانَ ف۪ي يُوسُفَ وَاِخْوَتِه۪ٓ اٰيَاتٌ لِلسَّٓائِل۪ينَ Andolsun ki Yûsuf ve kardeşlerinde, almak isteyenler için ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاِلَيْهِ يُرْجَعُ الْاَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِۜ وَمَا رَ ...