Hicr Sûresi 28-31. Ayet Tefsiri


28-31 / 99


Hicr Sûresi Hakkında

Hicr sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 99 âyettir. İsmini 80. âyette geçen اَلْحِجْرُ (hicr) kelimesinden alır. Hicr, Sâlih (a.s.)’ın peygamber olarak gönderildiği Semûd kavminin yaşadığı bölgenin adıdır. Muhtemelen korunaklı bir bölge olması sebebiyle bu adı almış olabilir. Yalnız kelimenin Arapça aslında mâni olmak, mahrum etmek gibi mânaların olması, sûrenin ciddi bir ikaz taşıdığını da göstermektedir. Mushaf tertîbine göre 15, iniş sırasına göre 54. sûredir. 

Hicr Sûresi Konusu

Hicr sûresi, Resûlullah (s.a.s.)’in davetini kabul etmeyen, onu inkâr eden, hatta onunla alay edenleri ikaz ve tehditle başlar. Önceki peygamberlere de aynı tavrın sergilendiğini haber vererek Peygamberimiz (s.a.s.)’i teselli buyurur. Kur’an’ın ve onu tebliğ edenin ilâhî muhafaza altında olduğunu, netice itibariyle hakkın gâlip geleceğini müjdeler. Allah Teâlâ’nın gökte ve yerdeki bir kısım kudret ve azamet nişânelerine temasla yeniden dirilişin gerçekliğine işaret eder. Hz. Âdem ve İblîs kıssasını, Hz. İbrâhim, Hz. Lût, Eyke ve Hicr halkı kıssalarını hulâsaten anlatarak hak ile bâtıl arasındaki mücâdeleyi gözler önüne serer. Kur’an’ın ehemmiyetine, Resûlullah (s.a.s.)’in vazife ve mesuliyetine dikkat çekerek, son nefese kadar kulluk telkiniyle sözü tamamlar. 

Hicr Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada on beşinci, iniş sırasına göre elli dördüncü sûredir. Yûsuf sûresinden sonra, En‘âm sûresinden önce Mekke döneminde, müşriklerin Hz. Peygamber’e ve müslümanlara yaptıkları baskıların şiddetlendiği yıllarda nâzil olmuştur (bk. âyet 94). İbn Âşûr’a göre (XIII, 6) bi‘setin (Hz. Peygamber’e vahyin gelmeye başlamasının) dördüncü yılının sonunda inmiştir. 87. âyetin Medine’de indiği yolundaki bilgi itimada şayan görülmemektedir.

وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ ﴿٢٨﴾
فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ ﴿٢٩﴾
فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ ﴿٣٠﴾
اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ ﴿٣١﴾
Karşılaştır 28: Hani Rabbin meleklere şöyle demişti: “Ben pişmemiş kuru çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.”
Karşılaştır 29: “Yaratılışını tamamlayıp onu insan olarak düzenlediğim ve içine kendi ruhumdan üflediğim zaman, ona secde ederek yerlere kapanın.”
Karşılaştır 30: Bunun üzerine bütün melekler hep birlikte secdeye kapandılar.
Karşılaştır 31: İblîs hâriç. O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.

TEFSİR:

İnsan madde ve mâna, beden ve ruh olmak üzere iki yönlü yaratılmıştır. Maddesi topraktan, mânası ise “Ona kendi ruhumdan üflediğimde” (Hicr 15/29) beyânında ifadesini bulduğu şekliyle kendisine Allah tarafından üflenen ruhtandır. Cenâb-ı Hakk’ın, “rûhumdan” buyurarak insan ruhunu kendi zâtına izâfe etmesi, insanın esas şeref, kerem ve üstünlüğünün bedenî cihetinden değil, ilâhî nefha olan ruhî cihetinden geldiğini gösterir.

Allah Teâlâ’nın, insana rûhundan üflemesi, temsîlî bir ifadedir. Bu, Cenâb-ı Hakk’ın kendisindeki bâzı husûsiyetleri kuluna onun istîdâd ve iktidârı nispetinde vermesi demektir. İnsan, aldığı bu ilâhî emânetin feyiz, bereket ve gücüyle Rabbini tanır, O’na kul olur. İlâhî sırlara tâkati nispetinde vâkıf olur. Bu vukûfiyetin merkezi ise, kalptir.

Rûhu iki mertebede mütâlaa edebiliriz:

Birincisi; rûh-i sultânî: Emir âlemindendir. Bedenden ayrıdır. Bedenle beraber olması, onun üzerinde tasarrufta bulunması iledir. Bedenin çürüyüp yok ol­ması, ona tesir etmez. Ancak bu sûretle bedenî arzular üzerindeki tasarrufu sonna erer. Rûh-i sultânîye sahip olmak, insanı üç esaslı görevle sorumlu ve bu görevleri yerine getirme konusunda yeterli bir güç ve kabiliyetle donanımlı kılar:

  Nefsini tanımak; kendi varlığını, bunun nereden gelip nereye gittiğini bilmek,

  Kendisini yoktan yaratanı bilmek; Rabbini tanımak,

  Rabbine karşı acizliğini ve muhtaçlığını bilmek; hiçliğe ulaşmak.

İkincisi;  rûh-i hayvânî: Halk âlemindendir. Bedenin tüm uzuvlarına yayılmıştır. Esas hükümranlığı kan üzerindedir. Merkezi beyindir. Fiil ve hareketlerin başlangıç noktasıdır. Eğer hayvânî rûh olmasaydı, hiçbir eser vücûda gelmezdi. İşte insanın fiilleri, bu sultânî rûh ile hayvânî rûhun sahip olduğu özellikler ve bunların ortaklaşa münasebetleri içinde ortaya çıkar.

Âdem’in beden ve ruhuyla yaratılışı tamamlanınca Cenâb-ı Hak meleklere ona secde etmesini emreder. Meleklerin hepsi birlikte ona secde ederler. Fakat İblîs secde etmez; secde edenlerle beraber olmaktan kaçınır. (bk. Bakara 2/34; A‘râf  7/11)

Hâdisenin ilerleyen safhasında Cenâb-ı Hak’la İblîs arasında şöyle bir konuşma geçer:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...