Enfâl Sûresi 24. Ayet Tefsiri


24 / 75


Enfâl Sûresi Hakkında

Enfâl sûresi, Medine’de hicretin ikinci senesinde nâzil olmuştur. 30-36. âyetlerin Mekke’de indiği de söylenmiştir. 75 âyettir. Mushaf tertibine göre 8, iniş sırasına göre tahmînen 88. sûredir. İsmini, birinci âyette geçen ve “ganimetler” mânasına gelen اَلأنْفَالُ (Enfâl) kelimesinden almıştır.

Enfâl Sûresi Konusu

Sûrede ağırlıklı olarak Bedir savaşından bahsedilmektedir. Buna bağlı olarak savaşın hedefi, barış, savaşta elde edilen esirler ve ganimetle alakalı hükümler açıklanmaktadır. Bununla birlikte özetle şu hususlara da yer verilmiştir:

  Allah katında makbul bir mü’minin sahip olması gereken itikat, ahlâk ve ibâdetle ilgili temel vasıflar,

  Allah yolunda her türlü imkânlarını seferber ederek savaşanlara gelen ilâhî yardımlar, bunun sebep ve sonuçları,

  Allah’a ve Resûlüne kayıtsız şartsız itaatin gerekliliği ve itaatsizliğin hazin neticeleri,

  Allah’ın emniyet, mal, evlat gibi nimetlerine şükretmenin ve hakkı bâtıldan en ince ayrıntılarına kadar ayırarak yüksek bir takvâ hayatı yaşamanın tavsiye edilmesi,

  Küfrün psikolojisi ve ondan kurtulmanın çareleri,

  Şeytanın desiseleri ve ona aldananların dünyada, ölüm esnasında ve âhirette karşılaşacakları korkunç manzaralar,

  Allah’ın lutuf, nimet ve cezasının, kulların kendilerini değiştirme ve iyi­leştirme çabalarıyla irtibatı,

  Maddî ve manevî değerleri koruyabilmek ve meşrû savunmayı gerçekleş­tirebilmek için gerekli olan bütün savaş hazırlıklarının yapılması,

  Gerçek imanın müslümana kazandıracağı izzet ve kuvvet, bununla beraber müminler arasındaki birlik, beraberlik ve dayanışmanın oluşması, kuvvetlenmesi ve devam etmesi için gereken şartlar ve bunların hakkiyle îfa edilmesi.

Enfâl Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada sekizinci, iniş sırasına göre seksen sekizinci sûredir. Bakara sûresinden sonra, Âl-i İmrân’dan önce inmiştir. Sûrenin 30-36. âyetleri dışında kalan kısmının Medine’de indiğinde ittifak vardır. Bu yedi âyet ise bazı müfessirlere göre Mekke’de nâzil olmuştur. Sûre Medine’de, Bakara’dan sonra ikinci sırada gelmeye başlamış, fakat araya başka sûrelerin bazı âyetlerinin nüzûlü de girmiştir. Hicretin üzerinden bir buçuk yıl geçip ramazan ayı gelince müslümanlar Medine yakınlarındaki Bedir mevkiinde, Mekkeli müşriklerle ilk önemli savaşlarını yapmışlardı. Savaş müslümanların zaferiyle sonuçlanmış, düşmandan ganimet de elde edilmişti. Ganimetlerin paylaşımı konusunda daha önceden uygulanarak sabit olmuş İslâmî bir kural bulunmadığı için, doğrudan çarpışmaya katılanlarla cephe gerisinde hizmet verenler, gençlerle yaşlılar, teşvik vb. maksatlarla kendilerine ödül vaad edilmiş kimselerle buna razı olmayanlar arasında ihtilâf çıkmıştı. Ayrıca bu savaşta kardeşini şehid vermiş olan Sa‘d b. Ebû Vakkås da müşriklerden Saîd b. Âsî’yi katletmiş, maktulün kılıcını alarak Resûlullah’a gelmiş, bunun kendisine verilmesini istemişti. İşte bu olaylar ve talepler üzerine daha Bedir’den ayrılmadan ve ganimetler paylaştırılmadan sûrenin ilk âyeti nâzil olmuştur. Bazı müfessirlere göre Hz. Peygamber’i ve müminleri savaşa teşvik eden, iman cephesinin bire karşı on kişiyle savaşsalar bile galip geleceklerini bildiren 64-65. âyetler savaştan önce gelmiştir. Şu halde sûrenin Medine’de, Bedir Savaşı sırasında gelmeye başladığı kesinlik kazanmakta, tamamlanmasının ise daha sonraki zamanlarda olduğu anlaşılmaktadır (İbn Kesîr, III, 545; İbn Âşûr, IX, 245-246).

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَج۪يبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْي۪يكُمْۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِه۪ وَاَنَّهُٓ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır 24: Ey iman edenler! Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman onlara uyun. Şunu bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer. Sonra hiç şüphesiz, hepiniz O’nun huzurunda toplanacaksınız.

TEFSİR:

Allah Teâlâ dinini Peygamber (s.a.s.)’e vahyetmiş, Peygamber (s.a.s.) de insanları ona davet etmiştir. Dolayısıyla her ikisinin daveti de aynı davettir. Peygamberin davetine icâbet eden Allah’ın davetine icâbet etmiş olacaktır. Peygamber’e itaat ve isyan da yine aynı bapta değerlendirilmelidir. Yani Peygamber’e itaat eden Allah’a itaat etmiş, Peygamber’e isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur. Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

Peygamber’e itâat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de itaatten yüz çevirirse aldırma! Çünkü biz seni, onların üzerine bekçi olarak göndermedik.” (Nisâ 4/80)

“Resûlullah’ın emrine aykırı hareket edenler, artık başlarına büyük bir belânın gelmesinden veya pek elemli bir azâbın tepelerine inmesinden korkup çekinsinler.” (Nûr 24/63)

Allah ve Rasûlü’nün davet ettiği hususlar, bizi ihyâ edecek, diriltecek ve bize hayat bahşedecek şeylerdir. Bunlar, bizi bitki ve hayvan seviyesinden çıkarıp insanlık seviyesine yükseltecek, Allah’a kullukla süslenmiş hür ve huzurlu bir hayata kavuşturacak, bu hedefe ulaştıracak ilim ve ameli tahsile yönlendirecek ve bize ebedî saadeti bahşedecek hayatî kâidelerdir. İşte Peygamber insanlığa bu hayat prensiplerini öğretmek için gönderilmiştir.

Âyetin “Allah kişiyle kalbinin arasına girer” (Enfâl 8/24) kısmına şu mânalar verilmiştir:

    Bu ifade Allah’ın kula ne kadar yakın olduğunu temsîlî olarak anlatır. Buna göre Allah kulun kalbine kendisinden daha yakındır. Çünkü seninle başka bir şey arasında bulunan kişinin, o şeye senden daha yakın olduğu açıktır.

    Bu ifade, sahipleri gâfil olsa da Allah’ın kalplerin bütün gizliliklerine müttali olduğuna dikkat çeker. Nitekim Hz. Ali: “Allahım, hakkımda bildiklerine göre beni bağışla!” diye dua ederdi.

    Bu ifade, Allah’ın ölüm ve diğer âfetlerle kişi ile kalbi arasına girmeden önce kalplerin kötü duygulardan arındırılıp temizlenmesi için gayretli olmaya teşvik etmektedir. Sanki şöyle buyrulmaktadır: “Fırsat elden gitmeden gaybı bilen Allah tarafından gönderilmiş Peygamber’e icâbetle kalplerin tasfiyesine ve nefisleri kemâle erdirmeye çalışın. Çünkü Allah bir takım sebepler yaratır da bunlar yüzünden kul arzu ettiği gibi durumunu düzeltme konusunda kalbini yönlendirme imkânı bulamaz. Allah ve Rasûlüne icâbet edemeden ölür gider.”

    Müslümanlar, Bedir günü düşmanların çokluğundan korkuya ka­pılmışlardı. Şanı yüce Allah, kişi ile kalbi arasına girdiğini ve bunu da onların kor­kularını güvenliğe değiştirmek suretiyle buna karşılık düşmanlarının gü­venlik duygusunu da korkuya dönüştürmek suretiyle gerçekleştirdiğini on­lara haber vermiştir.

    Şanı yüce Allah’ın, kulların kalplerine onlardan daha çok hâkim olduğunu ve dilediği takdir­de kendileri ile kalpleri arasına girerek, yine kendi dilemesi müstesna insanın hiçbir şey idrâk etmesine imkân vermeyeceğini haber vermektedir. Bu, insana açık bir ikazdır.

    Bu ifadeyle Allah’ın kulun kalbine sahip olup azmini kırması, niyet ve maksatlarını değiştirmesi ve ona düşüncelerini istediği şekilde yerine getirmesine imkân vermemesi şeklinde de anlaşılabilir. Buna göre Allah kulun saadetini isterse onunla küfür arasına; şekavetine hükmederse onunla îman arasına girebilir. Bu sebeple Resûlullah (s.a.s.) dâima:

“Ey kalpleri ve basîretleri evirip çeviren Allahım, benim kalbimi dinin üzere sabit kıl” diye dua ederdi. (Tirmizî, Kader 7)

Zira Allah’ın korumasından çıkan kulun, hem kendini hem de içinde yaşadığı toplumu zarara uğratacak bir fitneye düşmesinden korkulur:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-120-ayeti-ne-anlatiyor-194888.jpg
Maide Suresinin 120. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ Göklerin, yerin ve bunlardaki ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-109-ayeti-ne-anlatiyor-194874.jpg
Maide Suresinin 109. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُو ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-105-ayeti-ne-anlatiyor-194854-m.jpg
Maide Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-100-ayeti-ne-anlatiyor-194841-m.jpg
Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-90-ayeti-ne-anlatiyor-194828.jpg
Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/nisa-suresi-100-ayet-ne-anlatiyor-ve-inis-sebebi-nedir-194825-m.jpg
Nisa Suresi 100. Ayet Ne Anlatıyor ve İniş Sebebi Nedir?

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. A ...