Tekvîr sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 29 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “dürüldü, sarıldı” mânasına gelen كُوِّرَتْ (kuvviret) kelimesinin masdarından alır. Mushaf tertîbine göre 81, iniş sırasına göre ise 7. sûredir.
Sûrede kıyâmet ve mahşerin insanı dehşete düşürücü manzaralarına yer verilir. Vahiy, Kur’an ve peygamberliğin mâhiyeti üzerinde durulur.
Mushaftaki sıralamada seksen birinci, iniş sırasına göre yedinci sûredir. Tebbet sûresinden sonra, A‘lâ sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Kıyâmet gününe aynen gözleriyle görür gibi bakmak isteyen Tekvîr, İnfitâr ve İnşikak sûrelerini okusun.” (Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’an 74)
› Nefisler eşleştirilecek. Ölümle birlikte bedenlerini terk eden ruhlar, mahşer günü yeniden yaratılan bedenleriyle birleştirilecek. Veya herkes dünyada yaptığı amelleriyle orada buluşacak, ona göre bir bünyeye kavuşacak ve ona göre bir karşılık görecektir. Yahut her bir insan inanç ve ameline uygun bir gruba ilhak edilecektir. Yani mü’minler mü’minlerle, kâfirler kâfirlerle buluşturulacaktır. Nitekim Vâkıa sûresinde haber verildiğine göre o gün insanlar “ashâb-ı meymene”, ashâb-ı meş’eme” ve “sabikûn” olmak üzere üç gruba ayrılacaklardır. (bk. Vâkıa 56/7-11)
› Günahsız yere diri diri toprağa gömülen kız çocuklarına, hangi günahları sebebiyle öldürüldükleri sorulacak. Câhiliye Araplarında böyle menfûr bir adet vardı. Bazan fakirlik korkusuyla, bazan de namuslarına aşırı düşkünlükleri sebebiyle kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi. (bk. Nahl 16/58-59) Günümüzde de çeşitli sebeplerle, kürtaj ve benzeri yollarla çocuklar henüz doğmadan telef edilmektedir. İşte günahsız olarak öldürülen bu çocukların hesabının sorulacağı tehdidiyle, insanlar bu fecaatten sakındırılmaktadır.
Kız çocuklarının diri diri gömülmesiyle alakalı nakledilen şu rivayet, en katı kalpleri bile hissiyata boğacak ve gözlerini yaşartacak keyfiyettedir:
Bir gün sahâbeden biri Resûlullah (s.a.s.)geldi ve şöyle dedi:
“Yâ Resûlallah! Biz câhiliye ehliydik. Putlara tapar, kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik. Benim küçük bir kızım vardı ve beni çok severdi. Öyle ki ben onu çağırdığım zaman sevincinden âdetâ uçar ve koşa koşa yanıma gelirdi. Birgün yine onu çağırdım, koşarak yanıma geldi ve beni takip etmeye başladı. Yürüdüm ve âilemize ait olan yakındaki bir kuyunun yanına vardım. Kızımın elinden tutarak onu kuyuya attım. Kulaklarıma gelen son sözleri «Babacığım, babacığım» diyen çığlıkları oldu.”
Bunları duyunca merhamet ummânı Efendimiz ağlamaya başladı ve gözlerinden yaşlar boşandı. Orada hazır bulunanlardan biri hâdiseyi anlatan zâta çıkışarak:
“–Be adam! Sen Resûlullah’ı üzdün!” dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz:
“–Mâni olmayın! O, kendisini hüzne garkeden ve önem verdiği bir şeyi sormak istiyor” buyurdu ve o şahsa:
“–Anlattıklarını tekrar et!” dedi. Sahâbî sözlerini tekrarlayınca Resûlullah yine ağladı. Gözyaşları sakallarının üzerinden aktı. Daha sonra ona:
“–Allah, müslüman olanların câhiliye döneminde yaptığı hatâları affetti. Şimdi sen hayatına yeniden başla!” buyurdu. (Dârimî, Mukaddime 1)
Mahşer günü gerçekleşecek diğer duurmlar şöyle devam ediyor:
› Amel defterleri açılacak. İnsan dünyada yaptığı küçük büyük her şeyin orada kayıtlı olduğunu görecek. İyilere defteri sağından, kötülere ise solundan verilecek. (bk. Kehf 18/49; Hâkka 69/19-28)
› Gök sıyrılıp alınacak, insanın gözü önünden engeller kaldırılacak, böylece gayb âleminin gizli gerçekleri açığa çıkacak, insanların cennet, cehennem, melek gibi gaybî varlıkları gerçek yönleriyle görüp tanıma imkânı doğacaktır. Nitekim bu mânaya işaret olarak âyet-i kerîmede: “Doğrusu sen bundan derin bir gaflet içindeydin. Ama şimdi gerçekleri görmeni engelleyen perdeni kaldırdık; bugün bakışların pek keskindir” (Kâf 50/22) buyrulur.
› Kâfirler için cehennem kızıştırılır, harlanır. İçine cehennemliklerin atılması için hazır hale getirilir. (bk. Şuarâ 26/91; Nâziât 79/36)
› Cennet, dünyada iman, sâlih amel, ihlas ve ihsan ile Hakk’ın rızâsını kazanan mü’minlere yaklaştırlır. Mü’minlerin girmesine hazır hâle getirilir. Mü’minlerde oraya girecek olmanın tatlı bir heyecanı başlar. (bk. Şuarâ 26/90; Kâf 50/31)
Böylece her insan, dünyada iken âhireti için ne hazırlamış olduğunu bilir, gözleriyle görür. Sonuçlarıyla hakke’l-yakîn derecesinde karşılaşır. O halde o dehşetli günle karşılaşmadan evvel lazım gelen tedbirlerin alınması zaruridir. Bunun yolu da şüphesiz Kur’ân-ı Kerîm’in son ilâhî çağrı, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in de son davetçi olduğuna inanıp, onlara kayıtsız şartsız itaat etmekten geçer. Bu sebeple buyruluyor ki:Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ...
Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...
Kur’ân hizmetine koşan bu Kur’ân âşıkları, Rabbimiz’in rızâsına ve hatıra gelmeyecek ilâhî lûtuflara nâil olmuşlardır. Bu ilâhî lûtuf manzaralarından ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ “Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni ...
Âyet-i kerîmede buyrulur: “Andolsun ki Biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’ân’da insanlara her türlü misâli verdik.” (ez-Zümer, 27) Yine Cenâb-ı Hak âye ...