Tekvîr sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 29 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “dürüldü, sarıldı” mânasına gelen كُوِّرَتْ (kuvviret) kelimesinin masdarından alır. Mushaf tertîbine göre 81, iniş sırasına göre ise 7. sûredir.
Sûrede kıyâmet ve mahşerin insanı dehşete düşürücü manzaralarına yer verilir. Vahiy, Kur’an ve peygamberliğin mâhiyeti üzerinde durulur.
Mushaftaki sıralamada seksen birinci, iniş sırasına göre yedinci sûredir. Tebbet sûresinden sonra, A‘lâ sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Kıyâmet gününe aynen gözleriyle görür gibi bakmak isteyen Tekvîr, İnfitâr ve İnşikak sûrelerini okusun.” (Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’an 74)
Her türlü olumsuzluktan korunma altında tutulan ve mahza Allah kelâmı olan Kur’an, bütün şuurlu-sorumlu varlıklara, özellikle ona inanıp itaat ederek istikamet üzere yürümek isteyenlere ilâhî bir hatırlatmadır. Bir öğüttür, nasihattir. Fakat bu hususta da insan kendinden ziyade Allah’a güvenip dayanmak mecburiyetindedir. Çünkü insanın her şeyi ona bağlıdır. Hatta bir şey dilemesi ve istemesi bile. Çünkü O dilemedikçe insanın bir şey dileme imkân, ihtimal, güç ve kudreti yoktur. Bütün güç ve kudret ancak Allah’a aittir. Kur’ân-ı Kerîm Allah Teâlâ’yı böyle tanımamızı, O’na böyle inanıp bağlanmamızı emretmektedir.
Bu sebepledir ki, Hak dostlarından İbrâhim Düsukî hazretlerine:
“- Ne arzu ediyorsun?” diye sorduklarında şu muhteşem cevabı vermiştir:
“Allah Teâlâ neyi diliyorsa, onu istiyorum!” (Velîler Ansiklopedisi, II, 597)
Hz. Mevlânâ (k.s.) da, olan biten bütün hadiseler üzerindeki ilâhî kudretin tecellî ve tasarrufunu şu ibretli kıssa ile gözler önüne serer:
“Küçük bir karınca kalemin kağıt üstüne bir şeyler yazdığını gördü, gitti. Bu sırrı öbür karıncalara söyledi:
«- O kalem kağıda şaşılacak şeyler yazdı. Fesleğen gibi, susam gibi, gül gibi acaib şeyler yaptı» dedi. Karıncanın biri dedi ki:
«- O sanatı yapan parmaklardır. Bu kalem iş görmekte esas değil, fer’dir.» Üçüncü karınca:
«- İş ne parmaktan ne de kalemden geliyor» dedi «iş asıl koldan geliyor. Çünkü zayıf parmaklar, onun zorlamasıyla kalemi tutuyor ve yazdırıyor.» Bu görüşler, bu konuşmalar böylece uzadı gitti. Karıncaların beyine kadar ulaştı. Karınca beyinin birazcık anlayışı vardı, zeki idi. Karıncaların beyi dedi ki:
«- Bu hüneri sûretten, görünüşten bilmeyin. Çünkü uyuyan yâhut ölen bir kişinin böyle şeylerden haberi bile yoktur.» Sûret, görünüş elbiseye, asaya benzer. Cansızdır, akılsızdır, oynamaz, hareket etmez. Allah’ın lutfu ve ihsânı olmayınca, bu aklın bu gönlün cansız kalacaklarından karınca beyinin haberi yoktu. Allah bir an için olsun, akıldan yardımını kesecek olsa, her şeye eren akıl, abtallıklar etmeye başlar.” (Mevlânâ, Mesnevî, 3721-3729. beyitler)
İlk âyetlerinde kıyamet sahnelerinden bahsediğp Kur’an’ın doğruluğuna ve mükemmel bir öğüt oluşuna vurgu yaparak son bulan Tekvîr sûresini, yine bir kısım kıyâmet manzalarına temastan sonra insanın aslında âhiret hayatı için yaratıldığını ve bu dünyada asıl o hayat için hazırlık yapmak gerektiğini etkili bir dille haber veren İnfitâr sûresi geliyor:Bizler için örnek şahsiyetler olan ashâb-ı kirâmın ve evliyâullâhın Kur’ân-ı Kerîm’e karşı hissettikleri büyük mes’ûliyet duygusu, onu ne derecede hay ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ Her şeyin hazineleri sade ...
Kur’ân-ı Kerîm’i, her devirde milyonlarca hâfız ezberlemiştir. Müsteşriklerin dahî îtirâf ettikleri gibi[1] bu durum, yeryüzünde hiçbir kitaba nasîb o ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ...
Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...