Nûr Sûresi 62. Ayet Tefsiri


62 / 64


Nûr Sûresi Hakkında

Nûr sûresi Medine’de nâzil olmuştur. Âyetlerin iniş sebeplerinden hareketle sûrenin Medine dönemi boyunca peyderpey indiği anlaşılır. 64 âyettir. İsmini, 35. âyette bir temsille anlatılan “Allah’ın göklerin ve yerin nûru” olmasından alır. Mushaf tertîbine göre 24, iniş sırasına göre 102. sûredir.

Nûr Sûresi Konusu

Nûr sûresi fert, aile ve toplum ilişkileri açısından çok mühim mevzulara temas eder ve hükümler getirir. Zina haddi, iftira haddi, mulâane, insanların iffet ve namuslarını korumada İslâm toplumunu daha dikkatli olmaya davet, evlere giriş çıkış âdâbı, başörtüsü, tesettür ve mahremiyet meseleleri, bekârların evlendirilmesine teşvik konuları bunlardan bazılarıdır. Allah’ın insanlara doğru yolu göstermesi bir temsille izah edilir. Bu hidâyetten nasibi olanların parlak manevî halleri ve mutlu istikballeri karşısında, bu hidâyete sırtını dönenlerin hazin akıbetleri dikkat çekici benzetmelerle gözler önüne serilir. Yerde ve gökteki varlıkların, saflar halinde kuşların tesbihi; bulut, yağmur, dolu, şimşek, yıldırım, gece ve gündüz ve yeryüzünde debelenen tüm varlıklar gibi Allah Teâlâ’nın kudret nişânelerine ve azamet tecellilerine yer verilir. Allah ve Rasûlü’nün hükmü karşısında münafıkların tavrı ile gerçek takvâ sahibi mü’minlerin tavrı, konu daha net anlaşılabilsin diye mukayese edilerek anlatılır. Bedir’de Allah’ın ve meleklerin hususi yardımı ile zafer elde etmiş, Uhud’da ciddi bir yara almış, Hendek’te ise Arabistan Yarımadası’nın her tarafından toplanıp gelmiş düşman orduları karşısında ölüm kalımla, yok olmakla yüz yüze gelmiş İslâm ümmetine, gerçekten iman edip sâlih ameller işledikleri takdirde yeryüzüne hâkim olacakları ve dinlerinin payidâr olacağı müjdesini verir. Aile içi mahremiyete ve hususiyle yeme, içme bakımından akraba münâsebetlerine dikkat çeker. Allah Resûlü (s.a.s.)’in emri ile hareket edilmesi ve O’na gereken hürmetin gösterilmesi hatırlatıldıktan sonra, O’nun emrine karşı gelenler büyük bir fitneye düçâr olmakla veya elemli bir azaba uğramakla ikaz edilirler.  

Nûr Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi dördüncü, iniş sırasına göre 102. sûredir. Haşr sûresinden sonra, Hac sûresinden önce Medine’de inmiştir. Zina edenlerle evlenmeyi kınayan 3. âyet, hicretin 3. yılında, Recî’ çatışmasında şehid düşen Mirsed ile ilgilidir. Şu halde sûrenin ilk âyetleri hicretin 1. yılının sonu ile 2. yılının başlarında vahyedilmiş olmalıdır. Eşleri hakkında zina suçlamasında bulunan kocalar hakkındaki 6. âyetin de Tebük Savaşı’ndan sonra, 9. yılın Şâban ayında geldiği bilinmektedir. Buna göre sûrenin uzun bir zaman dilimi içinde parça parça nâzil olduğu anlaşılmaktadır.

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاِذَا كَانُوا مَعَهُ عَلٰٓى اَمْرٍ جَامِعٍ لَمْ يَذْهَبُوا حَتّٰى يَسْتَأْذِنُوهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۚ فَاِذَا اسْتَأْذَنُوكَ لِبَعْضِ شَأْنِهِمْ فَأْذَنْ لِمَنْ شِئْتَ مِنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمُ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿٦٢﴾
Karşılaştır 62: Gerçek mü’minler ancak şu kimselerdir ki, Allah ve Rasûlü’ne yürekten inanmış olup, toplumu ilgilendiren herhangi bir iş vesilesiyle Peygamber’in yanında bulundukları sırada, ondan izin almadıkça ayrılıp gitmezler. Rasûlüm! Senden izin isteyenler, şüphesiz Allah ve Rasûlü’ne inananlardır. Bu sebeple şâyet bazı işleri için senden izin isterlerse, sen onlardan uygun gördüğüne izin ver ve kendileri için Allah’tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.

TEFSİR:

Bunlar, İslâm toplumunun disiplin ve nizamını pekiştirmek ve öncesinden daha organize hâle getirmek için verilen önemli tâlimatlardır. Zikredilen “iş”ten maksat, İslâm devlet başka­nının belli maslahatlar istikâmetinde insanları toplamayı gerek duyduğu hususlardır. Bu maslahat, bir sünneti ihyâ etmek yahut bir birlik oluşturup düşmanı korkutmak veya savaş için bir araya gelmek olabilir. Nitekim yüce Allah: “Karara bağlanacak işlerde onlarla istişâre et!” (Âl-i İmran 3/159) buyurmaktadır. Eğer bu işin fayda ve zararı onların bu hususta müşavere etmek için toplanmalarını gerektiriyorsa, bu kamuyu il­gilendiren bir iş demektir. Burada kendisinden izin alınması istenen kişi, emir vermek yetkisine sahip olan kişi devlet başkanı veya onu temsil eden yöneticidir. Dolayısıyla bu hüküm, Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’den sonra gelen halifeler ve müslümanların diğer önderlerine karşı da geçerlidir. Böyle bir durumda hiç kimsenin herhangi bir mazereti dolayısıyla, onun iznini almaksızın gitmesi caiz değildir. Onun iznini alarak gi­decek olursa hakkındaki kötü zan da ortadan kalkmış olur. Ancak burada geçerli bir mazeret olmadan izin istemenin mutlak haramlığı konusunda ciddi bir ikaz yer almaktadır. İzin istemek için geçerli bir mazeretin olması gerekir. Fakat geçerli bir mazeret durumunda bile izin verip vermemek, Peygamberimiz (s.a.s.)’e veya ondan sonraki halifeye kalmıştır. Eğer o toplumun menfaat ve maslahatını ferdin şahsî mazeretinden daha ehemmiyetli görürse, izin vermeyebilir ve bir müminin de buna gönülden razı olması gerekir. Burada da bir ikaz daha yer almaktadır: Eğer izin istemede küçük ve gereksiz bir mazeret beyânı, ya da ferdî menfaati toplumsal menfaatin üstünde tutma söz konusu olursa, bu da günahtır. Dolayısıyla, Peygamber veya halefi, izin isteyenin bağışlanması için dua etmelidir.

Rivayete göre bu âyet-i kerîme, Kureyşliler Ebu Süfyan’ın, Gatafanlılar da Uyeyne b. Hısn’ın kumandasında Medine üzerine hücum etmek üzere geldikleri vakit, hendeğin kazılması hakkında nâzil olmuştur. Peygam­berimiz (s.a.s.) Medine etrafında hendek kazmaya başlamıştı. Bu da hicretin be­şinci yılı Şevval ayında gerçekleşmişti. Münafıklar işten kurtulmak için görün­meden biri diğerinin arkasına saklanarak sıvışıp gidiyorlar ve gerçekle ilgi­si olmayan mazeretler ileri sürüyorlardı. (Kurtubî, el-Câmi‘, XII, 321)

Bu âyetin Hz. Ömer (r.a.) hakkında nâzil olduğu da nakledilmiştir. O Tebûk seferinde geri dönmek maksadıyla Resûlüllah (s.a.s.)’den izin istedi. Efendimiz ona izin verdi ve: “Geri dönebilirsin, Allah’a yemin ederim ki sen münafık değil­sin” demiş ve bu sözlerini münafıklara işittirmek istemişti. (Kurtubî, el-Câmi‘, XII, 321)

Resûlullah (s.a.s.)’ın Allah katında ve mü’minler nezdinde öylesine büyük bir değeri vardır ki:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...