Nûr sûresi Medine’de nâzil olmuştur. Âyetlerin iniş sebeplerinden hareketle sûrenin Medine dönemi boyunca peyderpey indiği anlaşılır. 64 âyettir. İsmini, 35. âyette bir temsille anlatılan “Allah’ın göklerin ve yerin nûru” olmasından alır. Mushaf tertîbine göre 24, iniş sırasına göre 102. sûredir.
Nûr sûresi fert, aile ve toplum ilişkileri açısından çok mühim mevzulara temas eder ve hükümler getirir. Zina haddi, iftira haddi, mulâane, insanların iffet ve namuslarını korumada İslâm toplumunu daha dikkatli olmaya davet, evlere giriş çıkış âdâbı, başörtüsü, tesettür ve mahremiyet meseleleri, bekârların evlendirilmesine teşvik konuları bunlardan bazılarıdır. Allah’ın insanlara doğru yolu göstermesi bir temsille izah edilir. Bu hidâyetten nasibi olanların parlak manevî halleri ve mutlu istikballeri karşısında, bu hidâyete sırtını dönenlerin hazin akıbetleri dikkat çekici benzetmelerle gözler önüne serilir. Yerde ve gökteki varlıkların, saflar halinde kuşların tesbihi; bulut, yağmur, dolu, şimşek, yıldırım, gece ve gündüz ve yeryüzünde debelenen tüm varlıklar gibi Allah Teâlâ’nın kudret nişânelerine ve azamet tecellilerine yer verilir. Allah ve Rasûlü’nün hükmü karşısında münafıkların tavrı ile gerçek takvâ sahibi mü’minlerin tavrı, konu daha net anlaşılabilsin diye mukayese edilerek anlatılır. Bedir’de Allah’ın ve meleklerin hususi yardımı ile zafer elde etmiş, Uhud’da ciddi bir yara almış, Hendek’te ise Arabistan Yarımadası’nın her tarafından toplanıp gelmiş düşman orduları karşısında ölüm kalımla, yok olmakla yüz yüze gelmiş İslâm ümmetine, gerçekten iman edip sâlih ameller işledikleri takdirde yeryüzüne hâkim olacakları ve dinlerinin payidâr olacağı müjdesini verir. Aile içi mahremiyete ve hususiyle yeme, içme bakımından akraba münâsebetlerine dikkat çeker. Allah Resûlü (s.a.s.)’in emri ile hareket edilmesi ve O’na gereken hürmetin gösterilmesi hatırlatıldıktan sonra, O’nun emrine karşı gelenler büyük bir fitneye düçâr olmakla veya elemli bir azaba uğramakla ikaz edilirler.
Mushaftaki sıralamada yirmi dördüncü, iniş sırasına göre 102. sûredir. Haşr sûresinden sonra, Hac sûresinden önce Medine’de inmiştir. Zina edenlerle evlenmeyi kınayan 3. âyet, hicretin 3. yılında, Recî’ çatışmasında şehid düşen Mirsed ile ilgilidir. Şu halde sûrenin ilk âyetleri hicretin 1. yılının sonu ile 2. yılının başlarında vahyedilmiş olmalıdır. Eşleri hakkında zina suçlamasında bulunan kocalar hakkındaki 6. âyetin de Tebük Savaşı’ndan sonra, 9. yılın Şâban ayında geldiği bilinmektedir. Buna göre sûrenin uzun bir zaman dilimi içinde parça parça nâzil olduğu anlaşılmaktadır.
İslâm iffet dinidir ve iffetin korunmasına büyük önem verir. Fertlerin iffetli yetişmeleri ve aile mahremiyetinin korunması için çok ince tedbirler alır. İşte aile içinde erkek ve kadının uygunsuz bir durumda görülebilme ihtimalinin bulunduğu vakitlerde, onların odasına izin almadan girilmesini yasaklaması bu tedbirlerden bir tanesidir. Buna göre ister henüz bülüğ çağına erişmemiş olsun, ister erişmiş olsun tüm köle ve câriyeler ve henüz bülûğ çağına erişmemiş çocuklar şu üç vakitte anne-babalarının veya yakınlarının odalarına girerken izin istemek mecburiyetindedirler:
› Henüz istirahat halinin devam ettiği sabah namazından önce,
› Öğleyin kaylûle uykusu için elbiselerin çıkarıldığı vakit,
› Yine istirahat için odalara çekinilen vakit olan yatsı namazından sonra.
Bu üç vaktin üçünde de kadın ve erkeğin görülmesi uygun olmayan avret yerlerinin görülebilme ihtimali yüksektir. Bu gibi menfi durumlara engel olmak için bu hüküm getirilmiştir. Ancak, bahsi geçen kişiler aile içinde sürekli birbiriyle içli dışlı kimseler olduğundan bu üç vaktin dışında izin isteme mecburiyeti yoktur. Bunların dışındaki vakitlerde erkek ve kadın daha dikkatli olmalı, uygun olmayan bir durumda bulunmamaya çalışmalıdır. Aksi durumlarda çocukların, köle ve cariyelerin bir sorumluluğu yoktur.
Bülûğ çağına ulaşmış çocuklar ise artık yetişkinler gibi her girdiklerinde izin istemeleri gerekir.
Bülûğ çağı erkeklerde ihtilam görmek, kızlarda ise aybaşı görmekle başlar. Bunlarda gecikme olması durumunda ise Ebû Hanîfe’ye göre kızlarda on yedi, erkeklerde on sekiz yaşın dolması gerekir. Müçtehitlerin çoğuna göre ise on beş yaşına girilmesiyle bülûğ çağı başlamış olur.
Şu rivayet, bu konudaki ilâhî buyruğun anlaşılması bakımından dikkat çekicidir. Bir kimse Peygamber Efendimiz’e gelerek:
“– Ya Resûlallah, içeriye girmek için annemden de izin alacak mıyım?” diye sorunca Efendimiz:
“– Evet” buyurdu. Adam:
“– Ancak ben onunla beraber ikâmet etmekteyim” dedi. Resûlullah (s.a.s.):
“– Yine de izin almalısın” buyurdu. Adam:
“– Ben onun dâimî hizmetçisiyim” dedi. Efendimiz (s.a.s.):
“– İzin almalısın! Sen onu çıplak halde görmek ister misin?” buyurdu. Adam:
“– Hayır” dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s.):
“– Öyleyse ondan izin al!” buyurdu. (Muvatta, İsti’zân 1)
Şimdi de kadınların örtünmesiyle ilgili özel bir duruma işaret etmek üzere buyruluyor ki:
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
“İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasib ederiz. Sonunda kazançlı çıkanlar, fenalıktan sakı ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ ءَاَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ اَمِ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۜ “Ey zindan arkadaşlarım! ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: قَالَ رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِۚ وَاِلَّا تَصْرِفْ عَنّ۪ي كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِن ...
İbrahim Sûresi 38-41. Ayet Tefsiri 38. “Rabbimiz! Hiç şüphesiz sen, bizim gizlediğimizi de bilirsin, açığa vurduğumuzu da. Çünkü yerde olsu ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (v ...