Nûr Sûresi 61. Ayet Tefsiri


61 / 64


Nûr Sûresi Hakkında

Nûr sûresi Medine’de nâzil olmuştur. Âyetlerin iniş sebeplerinden hareketle sûrenin Medine dönemi boyunca peyderpey indiği anlaşılır. 64 âyettir. İsmini, 35. âyette bir temsille anlatılan “Allah’ın göklerin ve yerin nûru” olmasından alır. Mushaf tertîbine göre 24, iniş sırasına göre 102. sûredir.

Nûr Sûresi Konusu

Nûr sûresi fert, aile ve toplum ilişkileri açısından çok mühim mevzulara temas eder ve hükümler getirir. Zina haddi, iftira haddi, mulâane, insanların iffet ve namuslarını korumada İslâm toplumunu daha dikkatli olmaya davet, evlere giriş çıkış âdâbı, başörtüsü, tesettür ve mahremiyet meseleleri, bekârların evlendirilmesine teşvik konuları bunlardan bazılarıdır. Allah’ın insanlara doğru yolu göstermesi bir temsille izah edilir. Bu hidâyetten nasibi olanların parlak manevî halleri ve mutlu istikballeri karşısında, bu hidâyete sırtını dönenlerin hazin akıbetleri dikkat çekici benzetmelerle gözler önüne serilir. Yerde ve gökteki varlıkların, saflar halinde kuşların tesbihi; bulut, yağmur, dolu, şimşek, yıldırım, gece ve gündüz ve yeryüzünde debelenen tüm varlıklar gibi Allah Teâlâ’nın kudret nişânelerine ve azamet tecellilerine yer verilir. Allah ve Rasûlü’nün hükmü karşısında münafıkların tavrı ile gerçek takvâ sahibi mü’minlerin tavrı, konu daha net anlaşılabilsin diye mukayese edilerek anlatılır. Bedir’de Allah’ın ve meleklerin hususi yardımı ile zafer elde etmiş, Uhud’da ciddi bir yara almış, Hendek’te ise Arabistan Yarımadası’nın her tarafından toplanıp gelmiş düşman orduları karşısında ölüm kalımla, yok olmakla yüz yüze gelmiş İslâm ümmetine, gerçekten iman edip sâlih ameller işledikleri takdirde yeryüzüne hâkim olacakları ve dinlerinin payidâr olacağı müjdesini verir. Aile içi mahremiyete ve hususiyle yeme, içme bakımından akraba münâsebetlerine dikkat çeker. Allah Resûlü (s.a.s.)’in emri ile hareket edilmesi ve O’na gereken hürmetin gösterilmesi hatırlatıldıktan sonra, O’nun emrine karşı gelenler büyük bir fitneye düçâr olmakla veya elemli bir azaba uğramakla ikaz edilirler.  

Nûr Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi dördüncü, iniş sırasına göre 102. sûredir. Haşr sûresinden sonra, Hac sûresinden önce Medine’de inmiştir. Zina edenlerle evlenmeyi kınayan 3. âyet, hicretin 3. yılında, Recî’ çatışmasında şehid düşen Mirsed ile ilgilidir. Şu halde sûrenin ilk âyetleri hicretin 1. yılının sonu ile 2. yılının başlarında vahyedilmiş olmalıdır. Eşleri hakkında zina suçlamasında bulunan kocalar hakkındaki 6. âyetin de Tebük Savaşı’ndan sonra, 9. yılın Şâban ayında geldiği bilinmektedir. Buna göre sûrenin uzun bir zaman dilimi içinde parça parça nâzil olduğu anlaşılmaktadır.

لَيْسَ عَلَى الْاَعْمٰى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْاَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَر۪يضِ حَرَجٌ وَلَا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَنْ تَأْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اٰبَٓائِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اُمَّهَاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اِخْوَانِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَخَوَاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَعْمَامِكُمْ اَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَخْوَالِكُمْ اَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ اَوْ مَا مَلَكْتُمْ مَفَاتِحَهُٓ اَوْ صَد۪يقِكُمْۜ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَأْكُلُوا جَم۪يعًا اَوْ اَشْتَاتًاۜ فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةًۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ۟ ﴿٦١﴾
Karşılaştır 61: Âmâ, topal ve hasta gibi özürlülerin, evlerinizde yemek yemelerinde bir sakınca yoktur. Sizin de eş ve çocuklarınızın evlerinden, babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden veya anahtarları size teslim edilmiş olup bakımını üstlendiğiniz yerlerden yahut da arkadaşlarınızın evlerinden izinsiz yiyip içmenizde bir günah yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğinizde, Allah tarafından bereketli ve feyizli bir sağlık ve esenlik dileğiyle birbirinize selâm verin. Allah, düşünüp hikmetini anlamanız için size âyetlerini işte böyle açıklamaktadır.

TEFSİR:

İslâm âmâ, topal ve hasta olanları başta cihad olmak üzere güç yetiremeyecekleri pek çok yükümlülükten muaf tutmuş, onlar için daha hususi hükümler koymuştur. (bk. Tevbe 9/91-92; Feth 48/17)

Burada işaret edildiği gibi yeme içme bakımından da onlara kolaylık sağlanmıştır. Şöyle ki:

    Hasta ve sakatlar diğerleri ile birlikte yedikleri zaman hak geçmesi, onların karınlarını doyuramaması ihtimali vardı, bu yüzden rahatsızlık duyanlar, “Birlikte yemenizde sakınca yoktur” buyrularak rahatlatılmıştır.

    Hasta ve sakatların, âyetin devamında sayılan yakınların evlerinden yemelerinde sakınca bulunmadığı açıklanmıştır.

    Hastalar ve sakatları, karınlarını doyurmak üzere evlerine götüren kimseler burada yiyecek bulamazlarsa âyette sıralanan yakınlarına götürüyorlardı; bunda bir sakınca bulunmadığı bildirilmektedir.

    Kur’ân-ı Kerîm’in tâlimatları müslümanların zihnini öylesine değiştirmiş, kalplerine öylesine tesir etmişti ki, haramla helâl arasındaki ayırım konusunda son derece duyarlı hale gelmişlerdi. Meselâ Allah Teâlâ: Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda hırsızlık, rüşvet, faiz ve kumar gibi meşrû olmayan yollarla yemeyin” (Nisâ 4/29) buyurduğu zaman oldukça titizlenmişler ve birbirlerinin evlerinde serbestçe yiyemez hale gelmişlerdi, o kadar ki, resmî bir davet olmadıkça, bir dost veya yakının evinde yemeyi bile haram sayıyorlardı. Bu âyet-i kerîme onların bu endişelerini gidermiş oldu.

    Sağlam müminler savaşa giderken evlerini, sakatlıkları veya başkaca mazeretleri yüzünden savaşa katılamayanlara emanet ediyorlardı, emanetçilerin de bu evlerde bulunan yiyeceklerden yararlanma hususunda gönülleri rahat değildi. Bu âyetle onlara ruhsat tanınmıştır.

Eski Arabistan’da bazı kabilelerde her bir ferdin oturup ayrı yeme âdeti vardı. Bugün hâlâ Hinduların yaptığı gibi, aynı yerde birlikte yemek yeme kötü sayılırdı. Buna karşılık bazı kabileler ise ayrı ayrı yemeyi kötü sayıyorlardı, o kadar ki, yemekte bir başka kişi yoksa yemeden kalkarlardı. Bu âyet-i kerîme, bu tür âdet ve sınırlamaları ortadan kaldırmaktadır. Âyetin “Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur”  kısmı, hüsn-i niyet ve ihtiyaç hudutları içinde kalındığı müddetçe tek başına da, bütün arkadaşlar bir araya gelerek de yemenin caiz olduğunu göstermektedir. Ancak şunu da hatırlatmak gerekir ki, Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.):

 “- Yemek yiyoruz, fakat doymuyoruz” diyenlere:

“- Herhalde ayrı ayrı yiyorsunuz?” diye sorup öyle yaptıklarını öğrenince şöyle buyurmuştur:

“- Birlikte yiyin; besmele çekin. Böyle yaparsanız yemeğiniz bereketlenir.” (Ebû Dâvûd, Et’ime 14; İbn Mâce, Et’ime 17)

Bu konuda yine Efendimiz (a.s.)’ın: “Yemeğinizi birlikte yiyin; ayrı ayrı yemeyin. Çünkü bereket beraberliktedir” (İbn Mâce, Et’ime 17) tavsiyesi bulunmaktadır.

Nûr sûresinin 27-30. âyetleri, başkalarının evlerine girerken alınması gereken izin ve verilmesi gereken selâmın âdabını öğretmişti. Burada “Evlere girdiğinizde, Allah tarafından bereketli ve feyizli bir sağlık ve esenlik dileğiyle birbirinize selâm verin” buyrularak bir kimsenin kendi evine veya mescide girdiği zaman orada bulunanlara selâm vermesi istenmektedir. Eğer evde birileri varsa:

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

 (Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtüh) der. Eğer kimse yoksa:

اَلسَّلاَمُ عَلَيْنَا وَ عَلٰي عِبَادِ اللّٰهِ الصَّالِح۪ينَ

 (Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis sâlihîn) der.

Bu hususta Allah Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Ev­lere girdiğiniz vakit oranın halkına selâm verin. Allah’ın ismini zikredin. Çün­kü sizden herhangi bir kimse evine girdiği vakit selâm verip yüce Allah’ın ismini yemeği üzerine anacak olursa, şeytan arkadaşlarına: «Burada geceleme imkânınız yok, akşam yemeği de yiyemezsiniz» der. Şayet sizden her­hangi bir kimse evine girdiğinde selâm vermeyip yediği yemeğin başında da Allah’ın ismini anmayacak olursa, şeytan arkadaşlarına: «Artık siz geceyi ge­çireceğiniz yeri de buldunuz akşam yemeğini de buldunuz» der.” (Müslim, Eşribe 103; Ebû Dâvûd, Et‘ime 15)

Resûlullah (s.a.s.) yine şöyle buyurur:

“Kişi evine girecek olursa: «Allahım! Ben senden girişimin hayırlı, çıkışımın da hayırlı olmasını dilerim. Al­lah’ın ismi ile girdik, Allah’ın ismi ile çıktık ve Rabbimiz olan Allah’a tevekkül ettik» desin; sonra da aile halkına selâm versin.” (Ebû Dâvûd, Edeb 103)

Bu ahlâk ve âdâb kâidelerinin her biri, ferdî, ailevî ve içtimâî hayatta İslâm’ın va‘dettiği huzura erebilmenin vazgeçilmez esaslarıdır. Sağlam bir İslâm toplumunun oluşturulması için uyulması gereken önemli bir esas da şudur:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-109-ayeti-ne-anlatiyor-194874.jpg
Maide Suresinin 109. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُو ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-105-ayeti-ne-anlatiyor-194854-m.jpg
Maide Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-100-ayeti-ne-anlatiyor-194841-m.jpg
Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-90-ayeti-ne-anlatiyor-194828.jpg
Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/nisa-suresi-100-ayet-ne-anlatiyor-ve-inis-sebebi-nedir-194825-m.jpg
Nisa Suresi 100. Ayet Ne Anlatıyor ve İniş Sebebi Nedir?

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. A ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/hucurat-suresinin-tefsiri-194812-m.jpg
Hucurât Suresinin Tefsiri

Hucurât sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 4. âyette geçen ve “odalar” mânasına gelen اَلْحُجُرَاتُ (hucurât) kelimesinden alır. Bu ...