Mü'min Sûresi 28-29. Ayet Tefsiri


28-29 / 85


Mü'min Sûresi Hakkında

Mü’min sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 85 âyettir. İsmini, 28-45. âyetlerde kıssası anlatılan ve kendisinden “mü’min adam” diye bahsedilen Firavun ailesinden Hz. Mûsâ’ya inanan bir kimseden alır. Sûrenin bir ismi de اَلْغَافِرُ (Ğâfir)dir. Bu ismini ise 3. âyette geçen ve Allah Teâlâ’nın “bağışlayıcı” mânasına gelen Ğâfir güzel isminden alır. Resmî tertibe göre 40, iniş sırasına göre 60. sûredir.

Mü'min Sûresi Konusu

Sûrenin, müşriklerin müslümanlara işkencelerinin iyice arttığı ve artık Resûlullah (s.a.s.)’i öldürme planları yaptıkları bir dönemde indiği anlaşılmaktadır. Çünkü verilen misaller hep bu istikâmettedir. Daha önce geçen inkârcılar da peygamberlerini öldürmek istemişlerdi, fakat Allah, peygamberlerini onların elinden kurtarmış ve kendilerini helak etmişti. Firavun Mûsâ (a.s.)’ı öldürmek istedi, Firavun’u suda boğmak suretiyle onu da kurtardı. Sûrede uzunca kıssası anlatılan “mü’min adam” ise, Hz. Mûsâ’nın öldürülmesine karşı çıkan ve onu savunan bir mücâhittir. O, hak-bâtıl mücâdelesinde hakkın üstün gelmesi için gerçekten çok akıllı ve dengeli bir tebliğ siyâseti güden kâmil bir mü’min modeli olarak takdim edilir. Bu akıllı kişinin, ortamı germeden, incitmeden, ibretli misallerle akıllara ve duygulara dengeli hitap ederek sonuç almaya çalıştığı görülür. Aynı tavrı Mekke’de müşriklere karşı Hz. Ebubekir’in sergilediğini görürüz. Sûrede bu esas konuya binâen Resûlullah (s.a.s.)’in zafere erişeceği ve müşriklerin mağlup olacağı haber verilir. Allah’ın sonsuz kudret ve azametinin bir kısım kevnî delilleri sergilenir. O’nun insanlığa olan büyük nimetlerinden bahsedilir. Neticede Peygamber (s.a.s.)’in davetini reddedip Allah ve âhiretin varlığını kabul etmeyenlerin hazin âkıbet ve pişmanlıklarından; cehennem azabını gördükten sonra inanmalarının artık bir fayda vermeyeceğinden söz edilir.

Mü'min Sûresi Nuzül Sebebi

Mushaftaki sıralamada kırkıncı, iniş sırasına göre altmışıncı sûredir. Zümer sûresinden sonra, Fussılet sûresinden önce Mekke’de inmiştir. “Hâ-mîm” diye başlayan ve arka arkaya gelen yedi sûrenin ilkidir.

Mü'min Sûresi Fazileti

Mü’min suresi, حٰمٓ  (Hâ. Mîm) diye başlayan yedi surenin ilkidir. Bu surenin de dâhil olduğu “Hâ. Mîm”le başlayan yedi sureye حَوَام۪يمْ (Havâmîm) yani “Hâmîmler” denir. Bu sûrelerin okunmasını teşvik eden bazı hadisler ve sahâbe sözleri nakledilir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s.), Mü’min sûresinin ilk üç âyeti ile Bakara sûresinin 255. âyeti olan Âyete’l-Kürsî’yi sabah akşam okuyan bir kimsenin bu sâyede muhafaza olacağını haber vermektedir. (Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’an 21)

وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌۗ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ ا۪يمَانَهُٓ اَتَقْتُلُونَ رَجُلًا اَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللّٰهُ وَقَدْ جَٓاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاِنْ يَكُ كَاذِبًا فَعَلَيْهِ كَذِبُهُۚ وَاِنْ يَكُ صَادِقًا يُصِبْكُمْ بَعْضُ الَّذ۪ي يَعِدُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ ﴿٢٨﴾
يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِر۪ينَ فِي الْاَرْضِۘ فَمَنْ يَنْصُرُنَا مِنْ بَأْسِ اللّٰهِ اِنْ جَٓاءَنَاۜ قَالَ فِرْعَوْنُ مَٓا اُر۪يكُمْ اِلَّا مَٓا اَرٰى وَمَٓا اَهْد۪يكُمْ اِلَّا سَب۪يلَ الرَّشَادِ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır 28: Firavun âilesinden o ana kadar imanını gizlemiş mü’min bir adam şöyle hitap etti: “Ne o! Yoksa siz bir insanı «Rabbim Allah’tır» dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden apaçık mûcizeler, deliller getirmiştir. Eğer o bir yalancıysa, zâten yalanının cezasını kendisi çekecektir. Fakat doğru söylüyorsa, onu inkâr ettiğiniz takdirde en azından sizi tehdit ettiği azabın bir kısmı dünyadayken başınıza gelecektir. Çünkü Allah haddini aşan, kabiliyet ve imkânlarını boşa harcayan ve çok yalan söyleyen kimseleri doğru yola ulaştırmaz.”
Karşılaştır 29: “Ey kavmim! Görünen o ki bugün ülkede hâkimiyet, iktidar ve üstünlük sizin elinizde! Fakat yarın Allah’ın azabı gelip tepemize çökerse, söyler misiniz hangi kuvvet bizi ondan kurtarabilir?” Buna karşılık Firavun: “Ben size sadece kendimce doğru bulduğum görüşü bildiriyor ve size ancak tutulması gereken doğru yolu gösteriyorum” dedi.

TEFSİR:

Firavun’un âilesinden olan bu mü’min adam,  duygularının esiri olmadan tarafsız konuştuğu intibaını vermeğe ihtimam göstermekte ve tartışmada her iki tarafı da dengeli bir şekilde koruma siyaseti gütmektedir. Konuşmasından da anlaşılacağı üzere önce Hz. Mûsâ’nın yalancı olma ihtimalini dile getirmiş, sonra onun va‘dettiği her şey olmasa dahi, bir kısmının gelme ihtimalinin bile onları nasıl düşündürmesi gerektiğini anlatmak istemiştir.

Diğer taraftan bu mü’min adamın, Hz. Mûsâ’yı öldürmeye karar vermiş bulunan Firavun ve kabinesine karşı gerçekten geniş çaplı bir eyleme giriştiği görülür. Bu tavır aynı zamanda hakiki mü’minin temkinli, mahir ve güçlü mantığının bir gereğidir. O, öncelikle, “Rabbim Allah” dediği için bir insanı öldürmenin korkunçluğunu ortaya koyarak söze başlar. Sonra bir adım daha ileri gidip, bu adamın elinde delillerin olduğunu ve Rabbinden mûcizeler getirdiğini bildirir. Bununla Hz. Mûsâ’nın gösterdiği asa ve yed-i beyza gibi mûcizelere işaret eder. Sonra kendini azgınlar safındaymış gibi göstererek: “Eğer o bir yalancıysa, zâten yalanının cezasını kendisi çekecektir” (Mü’min 40/28) sözüyle en kötü ihtimalde dahi onların ne yapmaları gerektiğini belirler. Bu durumda Hz. Mûsâ, yalancılığının neticesine katlanacak ve cezasını çekecektir. Dolayısıyla onu öldürmeye kalkışmalarını tutarlı gösterecek bir sebep yoktur. Diğer taraftan, Hz. Mûsâ’nın doğru söylemekte olduğu ihtimali de vardır. Bu ihtimale göre temkinli hareket edip, sonuçlarına maruz kalmamak için ihtiyatlı bulunmak faydalı olacaktır. Bu metot, tartışırken karşı tarafın delillerini çürütmede insafın son haddidir.

Daha sonra o, “Çünkü Allah haddini aşan, kabiliyet ve imkânlarını boşa harcayan ve çok yalan söyleyen kimseleri doğru yola ulaştırmaz” (Mü’min 40/28) sözüyle onları üstü kapalı bir şekilde tehdit ediyor. Eğer bu, Hz. Mûsâ ise Allah O’nu başarıya ulaştırmayacaktır. Onu bırakın, cezasını Allah versin. Eğer siz, Hz. Mûsâ ve Rabbine karşı yalan söyler ve aşırı giderseniz, o zaman cezaya çarptırılacak olan bizzat kendiniz olursunuz. Dolayısıyla onları Allah’ın azabı ile korkutuyor; servetlerinin ve iktidarlarının Allah’ın kendilerini ibret olacak şekilde cezalandırmasına engel olamayacağı uyarısında bulunuyor. Nankörlüğü değil şükretmeyi gerektiren onca nimetleri kendilerine hatırlatıyor. “Fakat yarın Allah’ın azabı gelip tepemize çökerse, söyler misiniz hangi kuvvet bizi ondan kurtarabilir?” (Mü’min 40/28) sözüyle kavmini ilâhî cezadan sakındırırken kendisini de onların arasına katma nezaketini gösteriyor. Onlardan biri olduğuna göre, iyi veya kötü durumları kendisini yakından ilgilendirmektedir. Şefkat ve merhamet ızhar eden bu “biz dili” üslubu, konuşmacının samimiyetini ortaya koymakta ve onların bu uyarılara kulak vermelerini sağlamaya yardımcı olmaktadır.

Aslında burada “mü’min adam” misali, Resûlullah (s.a.s.)’i öldürmeyi planlayan müşriklerin durumlarını ve bu gibi haller karşısında gerçek mü’minlerin takınması gereken tavrı belirlemek üzere anlatılır. Nitekim Ukbe b. Ebû Mutî’ isimli müşrik, Kâbe’de bulunan Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.)’e saldırarak boğazına sarılmıştı. Bunu gören Hz. Ebubekir, saldırganı ellerinden yakalayarak Rasûllah (s.a.s.)’i kurtardı. Daha sonra burada kendisinden bahsedilen mümin kişinin sözlerini nakleden âyetin, “Ne o! Yoksa siz bir insanı «Rabbim Allah’tır» dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden apaçık mûcizeler, deliller getirmiştir” (Mü’min 40/28) meâlindeki bölümünü aynen tekrarladı. (Buhârî, Tefsir 40/1; Menâkıbü’l-ensâr 29) Daha sonra Hz. Ali: “Allah’a yemin ederim ki Ebubekir’in davranışı Firavun ailesinden olan mümin kişinin davranışından daha üstündür. Çünkü o kişi imanını saklamıştı, halbuki Ebubekir inandığını açıkça ifade etmiş, malını ve canını bu yola adamıştır” değerlendirmesinde bulunmuştur. (Bezzâr, Müsned, III, 15)

Bu mü’min adam bir taraftan en mantıklı ve en nezaketli sözlerle muhataplarını yanlışlardan sakındırırken, diğer taraftan bu sözleri gururuna yediremeyen Firavun’da kibir duyguları kabarır. Haksız olduğu halde üstünlük havasına kapılır. Yapılan samimi nasihatleri iktidarına karşı bir tehlike ve nüfuzuna gölge düşürücü bir müdahale olarak değerlendirir. Kendi söylediklerinin tartışmasız doğrular olduğunu savunur.

Bütün bunlara rağmen mü’min adam, onları sakındırmayı, onlara öğüt vermeyi ve görüşünü açıkça ortaya koymayı bir vazife bilmektedir. Firavun gibi azgın iktidar sahiplerinin görüşleri ne olursa olsun korkmadan inandığı gerçeklerin peşinden yürür. Sonra belki duygulanır, ürperir, uyanır ve yumuşarlar diye onların kalpleriyle başka bir dokunuşla temas kurmaya çalışarak nasihatine şöyle devam eder:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...