Kalem Sûresi 8-16. Ayet Tefsiri


8-16 / 52


Kalem Sûresi Hakkında

Kalem sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 52 âyettir. İsmini birinci âyette geçen اَلْقَلَمُ (kalem) kelimesinden alır. نٓ (Nûn) ismiyle de anılır.  Mushaf tertîbine göre 68, iniş sırasına göre 2. sûredir.

Kalem Sûresi Konusu

Resûlullah (s.a.s.) hakkında müşriklerin ileri sürdüğü bir takım iddialar çürütülerek onun peygamberliği ispatlanır. Bu delillerin başında Resûlullah (s.a.s.)’in sahip olduğu mükemmel ahlâkının geldiğine işaret edilir. Bahçe sahipleri kıssasıyla inkâr, nankörlük ve cimriliğin acı sonu gösterilir. Mü’minlerin ve kâfirlerin âhirette karşılaşacakları durumlara yer verilip Peygamberimiz (s.a.s.)’e sabır, sebat ve metânet telkin edilerek sûre sona erer. 

Kalem Sûresi Nuzül Sebebi

Mushaftaki sıralamada altmış sekizinci, iniş sırasına göre ikinci sûredir. Alak sûresinden sonra, Müzzemmil sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 17. âyetten 50. âyete kadar olan kısmının Medine’de indiği yönünde bir rivayet bulunmakla beraber (bk. Şevkânî, V, 307) âyetlerin üslûp ve içeriğinden bunların da Mekke’de indiği anlaşılmaktadır.

فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّب۪ينَ ﴿٨﴾
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ ﴿٩﴾
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَه۪ينٍۙ ﴿١٠﴾
هَمَّازٍ مَشَّٓاءٍ بِنَم۪يمٍۙ ﴿١١﴾
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ ﴿١٢﴾
عُتُلٍّ بَعْدَ ذٰلِكَ زَن۪يمٍۙ ﴿١٣﴾
اَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَن۪ينَۜ ﴿١٤﴾
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿١٥﴾
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ ﴿١٦﴾
Karşılaştır 8: Öyleyse gerçeği yalanlayanlara itaat etme!
Karşılaştır 9: İstiyorlar ki, sen inancından taviz vererek onlara yumuşak davranasın da, buna mukâbil onlar da sana yumuşak davransınlar.
Karşılaştır 10: Uyma sen sürekli yemin edip durana, aşağılık kimseye,
Karşılaştır 11: Dâimâ kusur arayıp iğneleyen, insanların şerefiyle oynayan, durmadan laf getirip götürene,
Karşılaştır 12: İyiliğin sürekli önünü kesen, davranışlarında hiç ölçü tanımayan, alabildiğine günaha dadanmış olana,
Karşılaştır 13: Kaba ve katı kalpli olup, üstelik soysuzlukla damgalanmış kimseye.
Karşılaştır 14: Malları ve oğulları var diye sakın onlara boyun eğme!
Karşılaştır 15: Ona âyetlerimiz okunduğunda: “Bunlar, öncekilerin masal­ları!” der, geçer.
Karşılaştır 16: Merak etme! Yakında burnunun üzerine cehennemlik damga­sını vuracağız!

TEFSİR:

Müşrikler, Peygamberimiz (s.a.s.)’den İslâm’ı tebliğ konusunda biraz gevşeklik göstermesini istiyorlardı. Böyle yaparsa, karşılığında ona karşı düşmanlıklarını hafifleteceklerini söylüyorlardı. Hâsılı uzlaşabilmek için dinin buyruklarından taviz vermesini bekliyorlardı. Nitekim bu konuya ışık tutan âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Rasûlüm! Müşrikler akıllarınca seni kandıracak, sana vahyettiğimizi bıraktırıp, onun yerine başka şeyleri bize isnat etmeni sağlayacaklardı. Ancak böyle yaptığın takdirde seni dost edineceklerdi. Eğer biz sana tam sebat vermemiş olsaydık, onlara çok küçük de olsa bir meyil gösterebilirdin. O takdirde biz de sana hem yaşarken hem de ölünce kat kat acılar tattırırdık. Sonra bize karşı sana yardım edecek kimseyi de bulamazdın.” (İsrâ 17/73-75)

Bu sebeple Allah Teâlâ hem Peygamberimiz (s.a.s.)’i hem de mü’minleri, dinlerinden taviz verme talebinde bulunan yalancılara asla boyun eğmemelerini emreder. Dini yalanlayana itaatin haramlığını bildirir. Çünkü onların itaat edilecek hayırlı bir vasıfları yoktur. En kötü sıfatlar onlarda toplanmıştır. Âyetlerin ifadesine göre, şu vasıflar, müşriklerin ileri gelenlerinin ortak sıfatları idi:

  Doğru yanlış demeden bol bol yemin etmek; her sözüne yeminle başlamak, yeminle bitirmek.

  Hakîr, zelîl ve alçak bir durumda olmak. Çok yemin eden kimse de bu özellik vardır. Çünkü o, kendini herkesin yalancı bildiğini ve yemin etmeden kimsenin kendine inanmayacağını zanneder. Bu yüzden o, hem kendi nazarında zelildir, hem de toplum içinde değer verilmeyen âdi, aşağılık bir kimsedir.

  Durmadan ayıplamak; eliyle diliyle insanların kusurunu arayıp ortaya atmaya çalışmak.

  Fesat çıkarmak ve insanların arasını bozmak için daimâ söz getirip götürmek.

  Her türlü iyiliğe mâni olmak. Kendisi cimri olup kimseye zerre kadar bir iyilikte bulunmadığı gibi, her iyi işe karşı çıkar ve insanların İslâm’a girmelerini önlemek için bütün gücüyle çabalar.

  Haddi aşarak insanlara zulmetmek, onların haklarına tecavüz etmek, hakkı terk edip daima bâtıl üzere bulunmak.

  Günahlara dalmak ve onları pervasızca işlemek.

  Câhil, kaba, küfründe çok şiddetli ve katı olmak; bâtıl üzere haksızlık ve düşmanlığı çok ileri götürmek, insanları azaba doğru çekip sürüklemek.

  Soysuzlukla damgalanmış olmak, özellikle nesep itibariyle kötü bir şöhrete sahip olmak.

  Mal ve çocukların çokluğuyla övünmek.

  Allah’ın âyetlerini inkâr edip, onlara “öncekilerin masalları” demek.

Sayılan bu kötü sıfatlara sahip olan, güç ve zenginliği sebebiyle şımararak Allah’ı ve Peygamber’i tanımayan, kibrinden dolayı burnu çok yukarıda olan kimsenin burnunu Allah şerefsizlik ve onursuzluk damgasıyla damgalayacaktır. Böylece gurur ve kibrini kırıp onu zelil hale getirecek, dünya da âhirette de o hiçbir zaman zilletten kurtulamayacaktır.

Allah Teâlâ şimdi de mal ve evladının çokluğuna aldanıp, Allah’ın âyetlerine inanmaya tenezzül etmeyen müşriklerin önderlerine bir ikaz ve ibret olmak üzere “Bahçe sahipleri”nin kıssasını anlatıyor; bu bahçe sahiplerini belaya uğrattığı gibi onları da belaya uğratacağını hatırlatıyor:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...