Hûd sûresi Mekke’de inmiştir. 123 âyettir. İsmini, 50-60. âyetler arasında kıssası anlatılan Hûd (a.s.)’dan almıştır. Mushaf tertîbine göre 11, nüzûl sırasına göre 52. sûredir.
Hûd sûresinde itikat konuları, özellikle Allah’ın varlığı, birliği, peygamberlik gerçeği ve bunun önceki toplumlardaki tezâhürü ele alınmaktadır. Bunu misallendirmek üzere Hz.Nûh, Hz. Hûd, Hz. Sâlih, Hz. İbrâhim, Hz. Lût, Hz. Şuayb ve Hz. Mûsâ gibi peygamberlerin kıssaları, Yûnus sûresine göre daha geniş bir çerçevede anlatılmaktadır. Bu misallerden hareketle Kur’an’ın mûcize oluşu, öldükten sonra diriliş, hesap ve âhiret hayatıyla alakalı mevzulara dikkat çekilmektedir.
Mushaftaki sıralamada on birinci, iniş sırasına göre elli ikinci sûredir. Yûnus sûresinden sonra, Yûsuf sûresinden önce Mekke döneminin son bir yılı içinde nâzil olmuştur. 12, 17 ve 114. âyetlerinin Medine’de indiği yolundaki görüş müfessirlerin çoğunluğunca kabul edilmemiştir (İbn Âşûr, XI, 311; Reşîd Rızâ, XII, 2; Ateş, IV, 291).
Allah Resûlü (s.a.s.), Hûd sûresinin fazileti hakkında şöyle buyurur:
“Cuma günü Hûd sûresini okuyun.” (Dârimî, Fezailü’l-Kur’an 17)
Yine Efendimiz (s.a.s.):
“Hûd sûresi ve Vâkıa, Hâkka, Mürselât, Nebe’ ve Tekvîr gibi kardeşleri beni ihtiyarlattı” (Tirmizî, Tefsir 57/3297) beyânıyla da sûrenin muhtevasının önemine ve bildirdiği sorumlulukların ağırlığına dikkat çeker. Çünkü bu sûrelerde fevkalade tesirli bir üslûpla önceki peygamberlerin tevhid mücadelesinden kesitler sunulmakta, kalpleri derinden sarsan kıyamet sahneleri tasvir edilmektedir.
Meleklerin insan kılığındaki ziyaretini haber alan ev halkı tedirgin olmuş, bu sebeple Hz. İbrâhim’in hanımı Sâre de, meselenin ne olduğunu öğrenmek üzere oraya gelmişti. Meleklerin kendi kavmini değil de Lût kavmini helâke geldiklerini duyunca rahatlayarak gülümsedi. Melekler İbrâhim (a.s.) yerine Sâre’yi bir erkek çocukla müjdelediler. Çünkü Hz. İbrâhim’in, eşi Hacer’den dünyaya gelen İsmâil diye bir oğlu vardı. Fakat Sâre’nin çocuğu olmamıştı. Hüznünü dağıtmak için ona oğlu İshâk’ı ve ondan meydana gelecek torunu Yakub’u müjdelemişlerdir. Fakat bu müjde karşısında Hz. Sâre, sevinecek yerde şaşırıp kaldı; böyle son derece yaşlı bir karı-kocadan çocuk olmasını aklına sığdıramadı: “Doğrusu bu, gerçekten şaşılacak şey” demekten kendini alamadı. Çünkü rivayete göre o zaman Hz. İbrâhim 100, Hz. Sâre 90 yaşlarında idi. Melekler ise, bunun Allah’ın emri olduğunu, Allah’ın ise istediği her şeyi yapmaya gücü yeteceğini, dolayısıyla bunda şaşılacak bir şey bulunmadığını belirterek Sâre’yi çocuğu olacağına inandırdılar. Çünkü Allah Teâlâ’nın bir sünneti, bir de kudreti vardır. Kâinatta çoğu işler sünnetullâha göre akıp gittiği gibi, bazı işler de kudretullahın tecellisi olarak zuhur eder. İşte ihtiyar halinde Hz. Sâre’nin çocuğunun olması da ilâhî bir kudret tecellisidir.
Allah Teâlâ’nın güzel isimlerinden biri اَلْحَم۪يدُ “Hamîd”dir. Hamîd, sahip olduğu güzel vasıflar ve kullarına olan sayısız nimetleri sebebiyle son derece hamde ve övülmeye lâyık olan demektir. Bir diğer güzel ismi de Mecîd’dir. Mecîd; zâtı şerefli, fiilleri güzel, nimet ve ikramları bol olan anlamındadır.
Bakalım bu sırada Hz. İbrâhim ne yapıyor:
Ayet-i kerimede buyrulur: وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ يُص۪ ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَاَنْ اَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفًاۚ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ “Ve yüzünü hak dine çevir, sakın müşrikler ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ Asla Allah’ın âyetlerini yalan ...
Ayet-i kerimede buyrulur: فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ ...
Ayet-i kerimede buyrulur: فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِۙ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْم ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ Bilesiniz ki Allah’ın dostlarına hiçbir ...