Hadid Sûresi 7. Ayet Tefsiri


7 / 29


Hadid Sûresi Hakkında

Hadîd sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 29 âyettir. İsmini, 25. âyette geçen ve “demir” mânasına gelen اَلْحَد۪يدُ (hadîd) kelimesinden alır.  Mushaf tertîbine göre 57, iniş sırasına göre 112. sûredir.

Hadid Sûresi Konusu

Sûre Allah Teâlâ’nın azametini, ilim ve kudretinin büyüklüğünü tanıtarak insanları Allah ve Rasûlü’ne imana; İslâm yolunda vermeye ve cihada davet eder. Ömrünü Allah’a kulluk ve O’nun dinini tebliğ uğrunda değerlendirenlerin âhirette erişecekleri nimetleri hatırlatırken, buna mukâbil kalbinde nifak hastalığı taşıyanların öte dünyadaki çaresiz hallerini gözler önüne serer. Gönlü sadece Cenâb-ı Hakk’a bağlamak ve sadece O’na kulluğun derdinde olabilmek için hem dünya hayatının fâniliğini idrakin, hem de kadere teslimiyetin ehemmiyetine dikkat çeker. Ayrıca iyi bir kul olabilmek için hıristiyanların ihdas ettiği gibi ruhbanlığa gerek olmadığını; iman edip Peygambere ve ona inen Kur’an’ın talimatlarına uymanın insanı kemâle erdireceğini bildirir.

Hadid Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada elli yedinci, iniş sırasına göre doksan dördüncü sûredir. Zilzâl sûresinden sonra, Muhammed sûresinden önce nâzil olmuş ve genellikle Medine’de inen sûreler arasına yerleştirilmiştir. İbn Âşûr bunun, Mekkî mi Medenî mi olduğu hususu en tartışmalı sûre olduğunu ifade eder. Fakat hemen bütün âlimler hem Mekkî hem Medenî âyetler ihtiva ettiğini kabul ederler (bk. İbn Atıyye, V, 256; İbn Âşûr, XXVII, 353-354).

Hadid Sûresi Fazileti

Hadîd sûresi, سَبَّحَ (sebbeha) ve يُسَبِّحُ (yüsebbihu) kelimeleriyle başlayan ve اَلْمُسَبِّحَاتُ (Müsebbihât) olarak isimlendirilen sûrelerin ilkidir. Diğerleri Haşr, Saff, Cuma ve Tegâbün sûreleridir. Rivayete göre Resûlullah (s.a.s.), yatmadan önce bu sûreleri okur ve “Şüphesiz bunlar içinde bin âyetten daha faziletli bir âyet vardır” buyururdu. (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 21; Deavât 22)

اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ ﴿٧﴾
Karşılaştır 7: Allah ve Rasûlü’ne iman edin; O’nun geçici olarak yönetimini size bıraktığı servet, akıl ve istidat gibi şeylerden Allah yolunda harcayın. Sizden iman edip Allah yolunda harcayanlara büyük bir mükâfat vardır.

TEFSİR:

Âyet-i kerîmeler, kelime-i şehâdeti getirip müslüman olan, fakat henüz iman kalplerine tam olarak sinmediği için İslâm’ın istediği Allah yolunda infak ve cihad gibi mükellefiyetleri yerine getirmekten kaçınan kimselere hitap eder. Onları gerçek mânada inanmaya ve imanlarındaki sadakatlerini göstermek üzere de imkânlarını dinin yücelmesi için harcamaya çağırır. Bu çağrıyı yaparken de, harcanacak malın gerçekte kime ait olduğunu ve kulun ondaki yetkisinin sınırlarını şöyle belirtir:

    Tasarrufumuz altında bulunan mallar ve servetler, bizim kendi mülkümüz değil, Allah Teâlâ’nın sadece bize bir emanetidir. Mülkün asıl sahibi Allah’tır ve bizler elimizde sadece emanet olarak bulunan bu malı O’nun yolunda sarf etmekten kaçınıyoruz. Oysa bir vekil, malın gerçek sahibinin isteği doğrultusunda sarf etmekten kaçınamaz. Çünkü onun vazifesi, sahibinin emrini yerine getirmektir.

    Bu mallar daha önce bizim elimizde değildi ve sürekli elimizde de kalmayacaktır. Dolayısıyla bu mal nasıl bizden önce başkalarının elinde bulunduysa, gelecekte de başkalarının elinde olacaktır.

Yûnus Emre (r.h.)’in dediği gibi:

Mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi

Mal da yalan mülk de yalan var biraz da sen oyalan!

O halde kulların vazifesi, bu geçici vekâletleri esnasında kendilerine tevdi edilen malı Allah yolunda sarf ederek âhiretteki ebedi mükâfatı almaya hak kazanabilmektir.

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Sizi çokluk mahvetti. İnsanoğlu «malım, malım» der durur. Halbuki yiyip tükettiğinden veya giyip eskittiğinden yahut sadaka verdiğinden başka senin malın mı var.” (Müslim, Zühd 3,4; Tirmizî, Zühd 31).

Bu sebepledir ki Efendimiz (s.a.s.), birgün koyun kesmiş ve etinin fakir fukarâya dağıtılmasını istemişti. Bir ara âilesine:

“– Ondan geriye ne kaldı?” diye sordu. Âişe (r.a.):

“– Sadece bir kürek kemiği kaldı” dedi. Buna mukâbil Resûl-i Ekrem Efendimiz Allah için îsârda bulunmanın zirvesini gösteren:

“– Desene bir kürek kemiği hâriç, hepsi bizim oldu!” (Tirmizî, Kıyâmet 33) şeklinde ibretli bir cevap vermişti.

Bu vesileyle gelen âyetlerde Allah Teâlâ’ya imanın gerekliliği vurgulanır. Kulu buna yönlendiren sebepler hatırlatılır:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/quotdogru-soz-soyleyinquot-ayeti-ahzab-suresi-70-197542-m.jpg
"Doğru Söz Söyleyin..." Ayeti (Ahzâb Sûresi 70)

Ahzâb Suresi 70. Ayetinin Arapçası: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًاۙ Ahzâb Suresi 70. Ayetinin Meali ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-24-ayeti-ne-anlatiyor-197523-m.jpg
İbrahim Suresinin 24. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّم ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuranin-tahsili-icin-3-merhale-197520-m.jpg
Kur’an’ın Tahsili İçin 3 Merhale

Kur’ân-ı Kerîm’in kâmilen tahsîli için şu üç merhaleye riâyet edilmelidir: KUR’AN’IN TAHSİLİ İÇİN 3 MERHALE Doğru Bir Şekilde Yüzünden Okuma; Ti ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/allahi-inkar-edenlerin-ozellikleri-197513-m.jpg
Allah’ı İnkâr Edenlerin Özellikleri

İbrahim suresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: “Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmaya ve ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-12-ayeti-ne-anlatiyor-197510-m.jpg
İbrahim Suresinin 12. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا لَنَٓا اَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰينَا سُبُلَنَاۜ وَلَنَصْبِرَنَّ عَلٰى مَٓا اٰذَيْتُمُونَاۜ وَعَلَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-ayetlerinin-fazileti-197507-m.jpg
Kur’an Ayetlerinin Fazileti

Âhiret kazancının dünya kazancına göre ölçüye sığmaz kıymette ve ebedî olduğunu bilen ashâb-ı kirâm, ebedî saâdet sermâyesi kazanmanın lezzet ve halâv ...