Hadid Sûresi 20-21. Ayet Tefsiri


20-21 / 29


Hadid Sûresi Hakkında

Hadîd sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 29 âyettir. İsmini, 25. âyette geçen ve “demir” mânasına gelen اَلْحَد۪يدُ (hadîd) kelimesinden alır.  Mushaf tertîbine göre 57, iniş sırasına göre 112. sûredir.

Hadid Sûresi Konusu

Sûre Allah Teâlâ’nın azametini, ilim ve kudretinin büyüklüğünü tanıtarak insanları Allah ve Rasûlü’ne imana; İslâm yolunda vermeye ve cihada davet eder. Ömrünü Allah’a kulluk ve O’nun dinini tebliğ uğrunda değerlendirenlerin âhirette erişecekleri nimetleri hatırlatırken, buna mukâbil kalbinde nifak hastalığı taşıyanların öte dünyadaki çaresiz hallerini gözler önüne serer. Gönlü sadece Cenâb-ı Hakk’a bağlamak ve sadece O’na kulluğun derdinde olabilmek için hem dünya hayatının fâniliğini idrakin, hem de kadere teslimiyetin ehemmiyetine dikkat çeker. Ayrıca iyi bir kul olabilmek için hıristiyanların ihdas ettiği gibi ruhbanlığa gerek olmadığını; iman edip Peygambere ve ona inen Kur’an’ın talimatlarına uymanın insanı kemâle erdireceğini bildirir.

Hadid Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada elli yedinci, iniş sırasına göre doksan dördüncü sûredir. Zilzâl sûresinden sonra, Muhammed sûresinden önce nâzil olmuş ve genellikle Medine’de inen sûreler arasına yerleştirilmiştir. İbn Âşûr bunun, Mekkî mi Medenî mi olduğu hususu en tartışmalı sûre olduğunu ifade eder. Fakat hemen bütün âlimler hem Mekkî hem Medenî âyetler ihtiva ettiğini kabul ederler (bk. İbn Atıyye, V, 256; İbn Âşûr, XXVII, 353-354).

Hadid Sûresi Fazileti

Hadîd sûresi, سَبَّحَ (sebbeha) ve يُسَبِّحُ (yüsebbihu) kelimeleriyle başlayan ve اَلْمُسَبِّحَاتُ (Müsebbihât) olarak isimlendirilen sûrelerin ilkidir. Diğerleri Haşr, Saff, Cuma ve Tegâbün sûreleridir. Rivayete göre Resûlullah (s.a.s.), yatmadan önce bu sûreleri okur ve “Şüphesiz bunlar içinde bin âyetten daha faziletli bir âyet vardır” buyururdu. (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 21; Deavât 22)

اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًاۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ ﴿٢٠﴾
سَابِقُٓوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۙ اُعِدَّتْ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ ﴿٢١﴾
Karşılaştır 20: İyi bilin ki dünya hayatı ancak bir oyundan, bir eğlenceden, bir süs ve gösterişten, aranızda bir öğünmeden, mal ve evlatta çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibi ki, onun bitirdiği ekinler çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kuruyuverir de sen onu sapsarı kesilmiş görürsün. Ardından da çerçöp hâline gelirler. Âhirette kâfirlere şiddetli bir azap, mü’minlere ise Allah’tan bir bağışlama ve rızâ vardır. Evet, dünya hayatı, aldatıcı bir menfaatten başka bir şey değildir.
Karşılaştır 21: O halde tevbe ve sâlih amellerle sizi Rabbinizin bağışlamasına eriştirecek sebeplere ve Allah ile peygamberlerine gerçekten inanmış olanlar için hazırlanmış bulunup, genişliği gökle yerin genişliği gibi olan bir cennete yarışırcasına koşuşun. Bu, Allah’ın bir lutfudur ki onu dilediğine verir. Gerçekten Allah büyük lutuf sahibidir.

TEFSİR:

Dünya hayatı kısadır, geçicidir. Hem sefâsı hem cefâsı, hem faydası hem de zararı fânîdir. Bunun içinde bir insan ömrü ise zikre değmeyecek derecede kısadır. Cenâb-ı Hak bunu, her insanın kolaylıkla anlayabileceği yağmur-ekin misaliyle anlatır. Buna mukâbil âhiret hayatı ise ebedîdir. Hem mükâfatı hem cezası,  hem ıkâbı hem rızâsı sonsuzdur. Dolayısıyla geçici olan dünya hayatına aldanarak, onu elde tutabilme gayretiyle Allah Teâlâ’nın infak, cihad, malı ve canı İslâm yolunda harcama gibi emirlerini terk etmemek gerekir. Çünkü mü’min için hedef dünya değil âhirettir. Dünyanın oyun ve eğlencesine takılmak değil, tüm imkânları ve fırsatları âhiret sermâyesi hâline getirebilmektir.

Şâirin şu beyti ne kadar ikaz edicidir:

“Müft mesken sanur cihânı kişi

Nakd-i ömrün verir kirâ yerine.” (Abdî)

“Zavallı insanoğlu, dünyayı bedâva oturulacak bir ev zanneder. Halbuki bütün ömrünü kirâ bedeli olarak para gibi harcamaktadır, ama farkında değildir.”

Bu hususta Hz. Ali şu nasihatte bulunur:

“Dünyaya üzülme! Çünkü dünya altı şeyden ibarettir: Yiyecek, içe­cek, giyecek, koklanacak, binecek ve evlenilecek şeyler. En güzel yiye­ceği baldır, o ise bir tür sineğin tükürüğüdür. En bol içeceği sudur, bütün can­lılar bu hususta birbirine eşittir. En üstün giyeceği ipektir, bu ise bir kurtçu­ğun dokumasıdır. En üstün kokusu misktir, bu da bir farenin kanıdır. En üs­tün bineği attır, yiğitler onun sırtında öldürülür. Nikâhlanacaklara gelince, on­lar da kadınlardır. Bu ise aslında bir sidik yolunun, bir sidik yolunda olması demek­tir. Allah’a yemin ederim ki, kadın en güzel yerini süslemekle birlikte, onun en çirkin yeri arzu edilir.” (Kurtubî, el-Câmi‘, XVII, 255)

Dünya hayatının aldatıcı bir menfaat olması, âhiret hayatını istemekten alıkoyması sebebiyledir. Yoksa Allah Teâlâ’nın rızâsına ve âhiretin kazanılmasına vesile edinilmesi durumunda o, en güzel menfaat haline gelir. O halde çok kimsenin aldandığı bir aldanma menfaati olan dünya hayatına kanmamak, aksine onu Rabbin rızâsı istikâmetinde en faydalı bir şekilde değerlendirmek gerekir. Bunu başarabilmek için de onun geçici zevklerine kapılmayıp, sonunda mutlaka vuku bulacak ayrılık endişesi ile bir taraftan âhiretteki şiddetli azabı, bir taraftan da Allah tarafından bağışlanma ve hoşnutluğu düşünmeli; yalnız azap korkusu ile değil, o bağışlanma ve hoşnutluğa layık bir aşk ve muhabbet ile âhiret için çalışmalı, genişliği gökle yerin genişliği gibi olan cennetlere doğru koşmalı, bunu yaparken de önceki “sâbikûn” olanları geçmek için yarışmalı, o büyük hedefe ermek için koşturmalıdır. (bk. Âl-i İmran 3/133-134)

Fakat bu yolda koştururken fânî hayatın bir gereği olarak şu husus da gözardı edilmemelidir:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-120-ayeti-ne-anlatiyor-194888.jpg
Maide Suresinin 120. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ Göklerin, yerin ve bunlardaki ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-109-ayeti-ne-anlatiyor-194874.jpg
Maide Suresinin 109. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْۜ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُو ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-105-ayeti-ne-anlatiyor-194854-m.jpg
Maide Suresinin 105. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْۜ اِلَى اللّٰهِ مَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-100-ayeti-ne-anlatiyor-194841-m.jpg
Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْب ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-90-ayeti-ne-anlatiyor-194828.jpg
Maide Suresinin 90. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/nisa-suresi-100-ayet-ne-anlatiyor-ve-inis-sebebi-nedir-194825-m.jpg
Nisa Suresi 100. Ayet Ne Anlatıyor ve İniş Sebebi Nedir?

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. A ...