Hadid Sûresi 27. Ayet Tefsiri


27 / 29


Hadid Sûresi Hakkında

Hadîd sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 29 âyettir. İsmini, 25. âyette geçen ve “demir” mânasına gelen اَلْحَد۪يدُ (hadîd) kelimesinden alır.  Mushaf tertîbine göre 57, iniş sırasına göre 112. sûredir.

Hadid Sûresi Konusu

Sûre Allah Teâlâ’nın azametini, ilim ve kudretinin büyüklüğünü tanıtarak insanları Allah ve Rasûlü’ne imana; İslâm yolunda vermeye ve cihada davet eder. Ömrünü Allah’a kulluk ve O’nun dinini tebliğ uğrunda değerlendirenlerin âhirette erişecekleri nimetleri hatırlatırken, buna mukâbil kalbinde nifak hastalığı taşıyanların öte dünyadaki çaresiz hallerini gözler önüne serer. Gönlü sadece Cenâb-ı Hakk’a bağlamak ve sadece O’na kulluğun derdinde olabilmek için hem dünya hayatının fâniliğini idrakin, hem de kadere teslimiyetin ehemmiyetine dikkat çeker. Ayrıca iyi bir kul olabilmek için hıristiyanların ihdas ettiği gibi ruhbanlığa gerek olmadığını; iman edip Peygambere ve ona inen Kur’an’ın talimatlarına uymanın insanı kemâle erdireceğini bildirir.

Hadid Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada elli yedinci, iniş sırasına göre doksan dördüncü sûredir. Zilzâl sûresinden sonra, Muhammed sûresinden önce nâzil olmuş ve genellikle Medine’de inen sûreler arasına yerleştirilmiştir. İbn Âşûr bunun, Mekkî mi Medenî mi olduğu hususu en tartışmalı sûre olduğunu ifade eder. Fakat hemen bütün âlimler hem Mekkî hem Medenî âyetler ihtiva ettiğini kabul ederler (bk. İbn Atıyye, V, 256; İbn Âşûr, XXVII, 353-354).

Hadid Sûresi Fazileti

Hadîd sûresi, سَبَّحَ (sebbeha) ve يُسَبِّحُ (yüsebbihu) kelimeleriyle başlayan ve اَلْمُسَبِّحَاتُ (Müsebbihât) olarak isimlendirilen sûrelerin ilkidir. Diğerleri Haşr, Saff, Cuma ve Tegâbün sûreleridir. Rivayete göre Resûlullah (s.a.s.), yatmadan önce bu sûreleri okur ve “Şüphesiz bunlar içinde bin âyetten daha faziletli bir âyet vardır” buyururdu. (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 21; Deavât 22)

ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْج۪يلَ وَجَعَلْنَا ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةًۜ وَرَهْبَانِيَّةًۨ ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ اِلَّا ابْتِغَٓاءَ رِضْوَانِ اللّٰهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَاۚ فَاٰتَيْنَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْهُمْ اَجْرَهُمْۚ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır 27: Sonra onların ardından peş peşe peygamberlerimizi gön­derdik. Arkalarından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik ve ona İncil’i verdik. Onun izinden gidenlerin kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, biz kendilerine onu farz kılmamıştık. Sadece Allah’ın rızâsını kazanmak için bunu kendileri icad ettiler; ne var ki ona da gereği gibi riâyet etmediler. İçlerinde hak­kiyle iman etmiş olanlara elbette mükâfatlarını veririz. Fakat onların pek çoğu büsbütün yoldan çıkmış kimselerdir.

TEFSİR:

Hz. İsa’nın izinden gidenlerin mümeyyiz vasıfları şefkatli ve merhametli olmalarıdır. “Şefkat”, incelik ve yumuşaklıkla kötülükleri savmaktır. “Rahmet” ise yapılan güzel davranışlarla iyiliği ve sevgiyi kazanmaktır. Cenâb-ı Hak bir lutuf olarak onların kalplerine bunu yerleştirdiğini haber vermektedir. Ruhbanlığa gelince, bu Allah Teâlâ’nın onlara farz kıldığı bir şey değildi. Bunu kendileri ihdas etmişlerdi. Bilindiği gibi “ruhbanlık”, hıristiyanların ortaya çıkardığı bir yaşayış tarzıdır. Meşrû dünya zevklerini terk edip evlenmeyerek bütün ömrünü manastırda geçirmektir. Sıkı bir riyâzat hayatıdır. Rivayete göre Hz. İsa’dan sonra ona inananlar zâlim ve despot idareciler tarafından yok edilmeye çalışılmış, yapılan savaşlarda büyük kayıplar vermişlerdi. Hayatta kalanlar, kendilerinin ölmesi durumunda dine davet edecek kimsenin kalmayacağı düşüncesiyle savaş yapmayıp sadece ibâdetle meşgul olmaya başlamışlardı. Böylece fitnelerden uzak durup dinlerini ihlâs ve samimiyetle yaşamaya çalışan bu insanlar, dünyanın bütün zevklerinden, fazla yiyip içmekten ve evlenmekten vazgeçmişler; kendilerini dağlar, mağaralar ve hücrelerde ibâdete vermişlerdi. Fakat bir çoğu buna riâyet edemediler. Hatta Hz. İsa’nın dinini terk ederek hükümdarların dinine girdiler, teslis inancını ortaya attılar. Resûlullah (s.a.s.) gelince onu inkâr ettiler ve benzeri sapıklıklara düştüler.

İslâm dini, ruhbanlığı bütünüyle yasaklamamakla birlikte fazlaca teşvik de etmez. Çünkü onun evrensel ideali, insanın fıtratına yerleştirilen maddî ve manevî bütün kabiliyetlerin meşrû ölçüler içinde geliştirilmesi ve insanda olan tüm duyguların yine meşrû yollarla tatmin edilmesidir. Allah Resûlü (s.a.s.)’ın kavlî beyânları ve fiilî tatbikatı bu konuda en güzel olanı öğretmekte, bize itidal çerçevesinde bir İslâmî hayat anlayışı vermektedir. Nitekim Resûlullah (s.a.s.): “Her peygamberin bir ruhbanlığı vardır. Bu ümmetin ruhbanlığı da Yüce Allah yolunda cihaddır.” buyurur (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 266)

Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz, kendisine öğüt vermesini isteyen birine şunları söyledi:

“Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim; çünkü her şeyin başı Allah korkusudur. Sana cihadı tavsiye ederim; çünkü İslâm’ın ruhbanlığı cihaddır. Sana Allah’ı zikretmeni ve Kur’an okumanı tavsiye ederim; çünkü bu senin Allah’ın rahmetini kazanmana ve insanlar arasında hayırla anılmana vesiledir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 82)

İşte şimdi, bütün peygamberlerin insanlığa getirdikleri, fakat daha sonra özünden saptırılıp tanınmaz hale getirilen o saf tevhid inancını yeniden canlandırıp bütün berraklığıyla insanlığa sunan son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)’i gönderdik. O hâlde:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...