Furkan Sûresi 46. Ayet Tefsiri


46 / 77


Furkan Sûresi Hakkında

Furkân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 77 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve Kur’ân-ı Kerîm’in isimlerinden biri olan اَلْفُرْقَانُ (Furkân) kelimesinden alır. Furkân ismi, Kur’an’ın hakla bâtılı birbirinden ayırması ve parça parça inmesi husûsiyetlerine dikkat çeker.  Mushaf tertibine göre 25, iniş sırasına göre 42. sûredir.

Furkan Sûresi Konusu

Furkân sûresi ağırlıklı olarak müşriklerin Kur’ân-ı Kerîm ve Resûlullah (s.a.s.)’in nübüvvetine karşı ileri sürdükleri şüphe ve itirazları dile getirerek bunlara lâzım gelen cevâbı verir. Buna göre Hz. Muhammed (s.a.s.) gerçek bir peygamber, Kur’ân-ı Kerîm de Allah’tan gelen ilâhî bir kelâmdır. Bunların haber verdiği şekilde Allah Teâlâ sonsuz kudret, ilim ve hikmet sahibi en yüce yaratıcıdır. Ayrıca kâinatta tezâhür eden ilâhî kudret akışları ve azamet tecellileri bu hakîkatin apaçık delilleridir. Yine bu sağlam bilgi kaynaklarının bildirdiği gibi âhiret, cennet ve cehennemin varlığı kesindir. Bu gerçeklere sırt çevirenleri dünyada hazin bir son beklediği gibi, onlar mahşer günü büyük bir pişmanlık duyacak ve cehennemde can yakıcı bir azaba düçâr olacaklardır. Kur’an ve sünnet karşısında nefsinin arzularını putlaştırıp onların zebûnu olan akılsızların ulaşacağı sonuç bundan başka ne olabilir ki? Sûrenin sonunda ise Kur’ân-ı Kerîm’in terbiye edip yetiştirmeyi hedeflediği, “Rahmân’ın has kulları” diye vasfedip insanlığa örnek gösterdiği model insan şahsiyetinin mühim husûsiyetleri beyân edilir. Mü’minlerin, sadece kendilerini düşünen hodgâm bir ruh halinden kurtularak, sulblerinden kıyâmete kadar gelecek zürriyetlerinin derdinde olmaları, hayattayken onları İslâm ahlâkıyla ve takvâ ölçüleri içinde yetiştirmeye çalışmaları, kendilerinden sonra gelecek nesilleri için de dua etmeleri istenerek sûre sona erdirilir.

Furkan Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi beşinci, iniş sırasına göre kırk ikinci sûredir. Yâsîn sûresinden sonra, Fâtır sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Abdullah b. Abbas’tan nakledilen bir rivayette 68-70. âyetlerin Medine’de indiği belirtilirse de Buhârî’nin kaydettiği bir rivayette (“Tefsîr”, 25), 68. âyetin Mekke’de indiğini belirten bir bilginin yer alması, bu üç âyetin de Mekke’de indiği ihtimalini güçlendirmektedir. Sûrenin ilk üç âyetinin Medine’de indiği yolunda da bir rivayet vardır (İbn Âşûr, XVIII, 313).

TEFSİR:

İbâdete lâyık yegâne ilâh olan Allah Teâlâ’nın kudret tecellilerinden biri, gölgedir. Cenâb-ı Hak, sabahleyin güneşin doğuşuyla beraber dağ, ağaç ve insan gibi kâmeti olan varlıkların gölgelerini uzatmaktadır. Gölgenin ortaya çıkma sebebi ise güneştir. Gölge hep aynı şekilde kalmaz; güneşin tepeye doğru yükselmesiyle doğru orantılı olarak peyderpey kısalır. Güneş tam tepe noktasına geldiğinde ise gölge neredeyse görünmez olur. Güneşin zevalden batış istikâmetinde hareket etmesiyle beraber bu kez gölge ona ters yönde tekrar uzamaya başlar. Güneşin ufukta batıp kaybolmasıyla birlikte gölge de yok olur. Güneşin doğup batışında, bununla birlikte varlıkların gölgelerinin uzayıp kısalması ve sonunda yok olmasında hem insan hayatı açısından büyük fayda ve hikmetler, hem de dünya hayatında vuku bulan dinî, içtimâî ve siyâsî hâdiselerin ortaya çıkışı, gelişmesi ve son bulması açısından alınacak mühim dersler vardır:

Birincisi; varlık âlemi bir gölge gibidir. Bir müddet var olur, sonra yok olur. Yok olan şeyler Allah’a döner. Bu, her şeyin aynen gölge gibi Allah’tan gelip Allah’a döndüğünü göstermektedir. Şâir Lefkoçyalı Gâlip bu gerçeği şu beytiyle ne güzel hülâsa eder:

“Zıll-i memdûd-i hakîkattır vücûd-i kâinat,

Âlem-i mânada hem mevcûd, hem nâbûd olur.”

“Kâinatın varlığı, elbette ki ezelî ve ebedî hakîkatin bizzat kendisi değil sadece onun uzanmış gölgesinden ibarettir. Meseleye mâna âlemi yönünden bakıldığında bu bir taraftan var gibi gözükse de, bir taraftan yok hükmündedir. Çünkü o bir gölgedir, varlığı kendinden değildir.”

İkincisi; gölge tevhidin açık bir delilidir. Onu hareket ettiren bir tek ilâhî kudret vardır ve onun o kudrete boyun eğmekten başka yapabileceği bir şey yoktur. Onun emriyle uzamakta, kısalmakta, yok olmakta ve bu durum her gün tekerrür etmektedir. Aslında bu haliyle gölge, kulun Allah’a nasıl teslimiyet göstereceğinin açık bir sembolüdür. Kul Allah’ın buyruklarına öyle teslim olmalı ki, her sözü, ameli, hatta niyet ve düşüncesi, tıpkı gölgenin ilâhî kudret altında hareket etmesi gibi, rızâ-i ilâhîye muvâfık olmalıdır. Âdeta Allah onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı, konuşan dili ve seven kalbi hâline gelmelidir.

Üçüncüsü; nasıl gölge hep aynı durumda kalmıyorsa, aynı şekilde dünya üzerinde enine boyuna yayılmış görünen küfür ve şirk gölgesi de İslâm güneşi yükseldikçe dürülüp kısalacaktır. Fakat Allah Teâlâ her şeyi belli sebeplere ve kanunlara bağlayıp âni değişimler meydana getirmediğinden, özlenen bu hayırlı neticeye ulaşmak da gayret, cihad, sabır ve tahammül istemektedir.

O Allah ki:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-92-ayeti-ne-anlatiyor-195159-m.jpg
Enâm Suresinin 92. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُصَدِّقُ الَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنْذِرَ اُمَّ الْقُرٰى وَمَنْ حَوْلَهَاۜ وَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...