Furkan Sûresi 3. Ayet Tefsiri


3 / 77


Furkan Sûresi Hakkında

Furkân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 77 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve Kur’ân-ı Kerîm’in isimlerinden biri olan اَلْفُرْقَانُ (Furkân) kelimesinden alır. Furkân ismi, Kur’an’ın hakla bâtılı birbirinden ayırması ve parça parça inmesi husûsiyetlerine dikkat çeker.  Mushaf tertibine göre 25, iniş sırasına göre 42. sûredir.

Furkan Sûresi Konusu

Furkân sûresi ağırlıklı olarak müşriklerin Kur’ân-ı Kerîm ve Resûlullah (s.a.s.)’in nübüvvetine karşı ileri sürdükleri şüphe ve itirazları dile getirerek bunlara lâzım gelen cevâbı verir. Buna göre Hz. Muhammed (s.a.s.) gerçek bir peygamber, Kur’ân-ı Kerîm de Allah’tan gelen ilâhî bir kelâmdır. Bunların haber verdiği şekilde Allah Teâlâ sonsuz kudret, ilim ve hikmet sahibi en yüce yaratıcıdır. Ayrıca kâinatta tezâhür eden ilâhî kudret akışları ve azamet tecellileri bu hakîkatin apaçık delilleridir. Yine bu sağlam bilgi kaynaklarının bildirdiği gibi âhiret, cennet ve cehennemin varlığı kesindir. Bu gerçeklere sırt çevirenleri dünyada hazin bir son beklediği gibi, onlar mahşer günü büyük bir pişmanlık duyacak ve cehennemde can yakıcı bir azaba düçâr olacaklardır. Kur’an ve sünnet karşısında nefsinin arzularını putlaştırıp onların zebûnu olan akılsızların ulaşacağı sonuç bundan başka ne olabilir ki? Sûrenin sonunda ise Kur’ân-ı Kerîm’in terbiye edip yetiştirmeyi hedeflediği, “Rahmân’ın has kulları” diye vasfedip insanlığa örnek gösterdiği model insan şahsiyetinin mühim husûsiyetleri beyân edilir. Mü’minlerin, sadece kendilerini düşünen hodgâm bir ruh halinden kurtularak, sulblerinden kıyâmete kadar gelecek zürriyetlerinin derdinde olmaları, hayattayken onları İslâm ahlâkıyla ve takvâ ölçüleri içinde yetiştirmeye çalışmaları, kendilerinden sonra gelecek nesilleri için de dua etmeleri istenerek sûre sona erdirilir.

Furkan Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi beşinci, iniş sırasına göre kırk ikinci sûredir. Yâsîn sûresinden sonra, Fâtır sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Abdullah b. Abbas’tan nakledilen bir rivayette 68-70. âyetlerin Medine’de indiği belirtilirse de Buhârî’nin kaydettiği bir rivayette (“Tefsîr”, 25), 68. âyetin Mekke’de indiğini belirten bir bilginin yer alması, bu üç âyetin de Mekke’de indiği ihtimalini güçlendirmektedir. Sûrenin ilk üç âyetinin Medine’de indiği yolunda da bir rivayet vardır (İbn Âşûr, XVIII, 313).

وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْـًٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِاَنْفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيٰوةً وَلَا نُشُورًا ﴿٣﴾
Karşılaştır 3: Buna rağmen müşrikler Allah’ı bırakıp birtakım ilâhlar ediniyorlar ki, bunlar bir şey yaratamadıkları gibi, üstelik kendileri yaratılmaktadır. Sonra, ne başlarına gelecek bir zararı savma, ne de kendilerine herhangi bir fayda sağlama gücüne sahiptirler. Ayrıca bunlar öldürmeye de, hayat vermeye de, yeniden diriltmeye de muktedir değildirler.

TEFSİR:

Cenab-ı Hakk’ın tek ilâh olduğunu gösteren delillerden bir kısmı şunlardır:

  Göklerin ve yerin mülkü; hâkimiyeti, hükümranlığı ve tasarrufu yalnızca O’na aittir.

  asla çocuk edinmemiştir. Dolayısıyla onunla beraber tapılmaya layık hiçbir kimse yoktur.

  Hâkimiyet, saltanat ve ilâhlığında O’nun hiçbir ortağı yoktur. Bu sebeple melekleri, cinleri ve başka varlıkları O’na ortak kabul edenler veya O’na çocuk nispet edenler müşriktirler. Böyleleri Allah’ın nihâyetsiz kudret ve azametini kavrayamamakta; O’nun insanlar gibi bir mirasçıya ihtiyaç duyacak derecede zayıf ve muhtaç olduğunu sanmaktadırlar. Bu ise cehâlet, sapıklık ve aptallığın ta kendisidir.

  Her şeyi Allah Teâlâ yaratmış, her birine bir ölçü, biçim, âhenk ve nizam vermiştir. O yanılarak veya gafletle hiçbir şey yaratmış değildir. Bilakis kıyâmete kadar yarattıkları ve kıyâmetten sonra yaratacağı her şey ancak O’nun takdiri ile meydana gelmektedir. Kâinattaki her şey O’nun mahlûku, memlûkü, makdûru ve mahkûmüdür.[1] Vasfı böyle olan ve sonsuz bir kudretin kabzasında mahkûm bulunan aciz varlıkların kendilerine çizilen hudutları aşarak Allah’a ortak olmaları nasıl düşünülebilir?

Buna rağmen bazı insanlar Allah’ı bırakıp bir kısım sahte tanrılar edinmektedirler. Halbuki onların taptığı o aciz varlıkların gerçek ilâh olmaları mümkün değildir. Çünkü bunlar:

    Hiçbir şey yaratamazlar; aksine kendileri yaratılmışlardır. Yaratamayan, üstelik kendisi yaratılmış olan biri ilâh olamaz.

    Ne kendi kendilerine, ne de başkalarına ne zarar verebilirler, ne zararı giderebilirler, ne fayda verebilirler, ne de faydaya mâni olabilirler. Dolayısıyla bunların zararından korkmak veya faydalarını ummak boş bir kuruntudur. Halbuki bütün kudret ve kuvvet Allah’a ait olup istediği şekilde fayda ve zarar vermeye kadirdir. Ne kimse O’nun vereceği zararı engelleyebilir, ne de O’nun lütfedeceği faydaya mâni olabilir.

    Bu sahte tanrılar ne kimseyi öldürmeye ne kimseye hayat vermeye ne kıyameti koparmaya ne de kıyametten sonra insanları yeniden diriltmeye güç yetirebilirler. Halbuki Cenâb-ı Hak her an eceli gelen canlıları öldürmekte, binlerce yenisine hayat vermektedir. Kıyâmet günü ise hepsini yeniden diriltecektir.

Fakat küfrün içine batmış olanlar, bütün bu gerçeklere kör ve sağır kesilerek bildiklerini okumaya devam ediyorlar:

[1] Mahluku: Yarattığı. Memlûku: Malı, mülkü, sahip olduğu şey. Makdûru: Belli ölçülere göre ölçüp biçtiği şey. Mahkûmu. Üzerinde istediği şekilde karar verdiği ve uyguladığı şey.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...