Furkan Sûresi 33. Ayet Tefsiri


33 / 77


Furkan Sûresi Hakkında

Furkân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 77 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve Kur’ân-ı Kerîm’in isimlerinden biri olan اَلْفُرْقَانُ (Furkân) kelimesinden alır. Furkân ismi, Kur’an’ın hakla bâtılı birbirinden ayırması ve parça parça inmesi husûsiyetlerine dikkat çeker.  Mushaf tertibine göre 25, iniş sırasına göre 42. sûredir.

Furkan Sûresi Konusu

Furkân sûresi ağırlıklı olarak müşriklerin Kur’ân-ı Kerîm ve Resûlullah (s.a.s.)’in nübüvvetine karşı ileri sürdükleri şüphe ve itirazları dile getirerek bunlara lâzım gelen cevâbı verir. Buna göre Hz. Muhammed (s.a.s.) gerçek bir peygamber, Kur’ân-ı Kerîm de Allah’tan gelen ilâhî bir kelâmdır. Bunların haber verdiği şekilde Allah Teâlâ sonsuz kudret, ilim ve hikmet sahibi en yüce yaratıcıdır. Ayrıca kâinatta tezâhür eden ilâhî kudret akışları ve azamet tecellileri bu hakîkatin apaçık delilleridir. Yine bu sağlam bilgi kaynaklarının bildirdiği gibi âhiret, cennet ve cehennemin varlığı kesindir. Bu gerçeklere sırt çevirenleri dünyada hazin bir son beklediği gibi, onlar mahşer günü büyük bir pişmanlık duyacak ve cehennemde can yakıcı bir azaba düçâr olacaklardır. Kur’an ve sünnet karşısında nefsinin arzularını putlaştırıp onların zebûnu olan akılsızların ulaşacağı sonuç bundan başka ne olabilir ki? Sûrenin sonunda ise Kur’ân-ı Kerîm’in terbiye edip yetiştirmeyi hedeflediği, “Rahmân’ın has kulları” diye vasfedip insanlığa örnek gösterdiği model insan şahsiyetinin mühim husûsiyetleri beyân edilir. Mü’minlerin, sadece kendilerini düşünen hodgâm bir ruh halinden kurtularak, sulblerinden kıyâmete kadar gelecek zürriyetlerinin derdinde olmaları, hayattayken onları İslâm ahlâkıyla ve takvâ ölçüleri içinde yetiştirmeye çalışmaları, kendilerinden sonra gelecek nesilleri için de dua etmeleri istenerek sûre sona erdirilir.

Furkan Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada yirmi beşinci, iniş sırasına göre kırk ikinci sûredir. Yâsîn sûresinden sonra, Fâtır sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Abdullah b. Abbas’tan nakledilen bir rivayette 68-70. âyetlerin Medine’de indiği belirtilirse de Buhârî’nin kaydettiği bir rivayette (“Tefsîr”, 25), 68. âyetin Mekke’de indiğini belirten bir bilginin yer alması, bu üç âyetin de Mekke’de indiği ihtimalini güçlendirmektedir. Sûrenin ilk üç âyetinin Medine’de indiği yolunda da bir rivayet vardır (İbn Âşûr, XVIII, 313).

TEFSİR:

İnkarcılara göre “Kur’an gerçekten Allah kelâmı olsaydı, bir defada ve bütün bir kitap hâlinde indirilirdi. Çünkü Allah, her şeyi, insanların yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. Böyle olmadığına göre, yukarıdan hiç bir şey gönderilmemekte, fakat peygamberlik iddia eden bu kişi kendisi bütün bunları düzmekte veya başkalarından öğrenmekte ya da başka kitaplardan almaktadır.”

Kur’ân-ı Kerîm’i bir bütün halinde indirmeye kadir olan Allah, böyle yapmayıp onu parça parça indirmesinin ve ağır ağır okumasının hikmetini şöyle beyân eder:

    Parça parça inen Kur’an’la Resûlullah (s.a.s.)’in kalbine sebât vermek, onu kuvvetlendirmek ve onu cesaretle doldurmak.

    Onun ve mü’minlerin inen âyetleri okumasını, ezberlemesini ve anlamasını kolaylaştırmak.

    Ortaya çıkan yeni yeni durumlar münâsebetiyle gerekli tâlimatları vermek.

    Bunları insanlara peyderpey tebliğ etmesini, ihtivâ ettikleri ahkâmı mü’minlerle birlikte tedricî olarak tatbik etmesini sağlamak.

    Fert ve toplum olarak ümmetini terbiye ve tezkiye etmesine; onları ahlâkî, içtimâî, iktisâdî, siyâsî ve askerî yönlerden geliştirmesine yardımcı olmak. Kur’an’ın, İslâm toplumunun sosyal yapısında inkılâplar yapan öyle hükümleri vardır ki, bunlar birden bire indirilseydi tatbiki güç olurdu. Bu sebeple bu hükümler zamanı gelince indirilmiştir. Nitekim: “Biz Kur’an’ı insanların zihinlerine ve kalplerine sindire sindire okuyasın diye kısımlara ayırdık ve onu parça parça indirdik” (İsrâ 17/106) âyetinde de Kur’an’ın insanlara yavaş yavaş anlatılması, hükümlerinin tedrîcen uygulanması için parça parça, âyet âyet indirildiği beyân edilir.

    Hem Peygamber (s.a.s.)’in, hem de onun izinden giden mü’minlerin heyecan ve iştiyaklarını zinde tutarak, tabii bir süreç içinde safha safha İslâm’ı bir bütün halinde anlayıp yaşamalarına en uygun zemini hazırlamak.

    İnkârcıların iki de bir dile getirdikleri kafa karıştırıcı soruları, verdikleri çapraşık misalleri, ileri sürdükleri asılsız iddiaları yerinde ve zamanında cevaplandırmak; bu hususlarda lazım gelen açıklamaları anında ve en doğru bir şekilde yapmak. Bu durum, Efendimiz (s.a.s.)’in tebliğ hayatında çok ehemmiyetli bir yere sahiptir. Eğer Kur’an bir defada indirilmiş olsaydı, insanların peyderpey sordukları bu sorulara Peygamberimiz (s.a.s.)’in vereceği cevap kalmazdı. Halbuki, nübüvvetin açık bir alâmeti olarak Kur’an onların sorduğu tüm sorulara cevap vermiş; böylece hem Allah Resûlü’nün hem de mü’minlerin gönülleri huzur ve sukûna kavuşmuştur. İşte “Onlar seni zor durumda bırakmak için ne zaman bir misal, biri soru getirecek olsalar, ona karşı biz mutlaka sana işin gerçeğini bildirmekte ve en güzel açıklamayı yapmaktayız” (Furkân 25/33) âyeti buna delil teşkil etmektedir.

Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in hayatına bakıldığında Kur’an’a ve Peygamber’e karşı mücadele veren inkârcıların bütün gayretleri sonuçsuz kalmış, neticede tâlim ettiği inanç esasları ve hayat nizamıyla zafer ve hâkimiyet Kur’an’ın olmuştur. Şüphesiz bu âyetler, her asırda yaşayan insanlara da ders vermekte; bir inancı, bir fikri haklı mesnetlere dayanmadan ortadan kaldırmaya çalışan gayretleri tenkit ettiği gibi, bu gayretleri sonuçsuz bırakmanın tek doğru yolu olarak da “kesin bilgi”ye dayanmak ve “en güzel açıklama”lar getirerek hakikatin insanlar tarafından doğru anlaşılıp kavranmasını sağlamak gerektiğine işaret etmektedir.

Kur’an’ın iyi anlaşılmasına; getirdiği itikâdî ve ahlâkî kâidelerin, ibâdet ve muamelâtla ilgili hükümlerinin tatbikine bütün fert ve toplumların çok ihtiyacı vardır. Çünkü bunu başaramayanların hem dünyada, hem de âhirette karşılaşacakları sonuçlar kötü olacaktır:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/hud-suresinin-35-ayeti-ne-anlatiyor-196984-m.jpg
Hud Suresinin 35. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ اِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ اِجْرَام۪ي وَاَنَا۬ بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُجْرِمُونَ۟ Yoksa “Bu ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/hud-suresinin-23-ayeti-ne-anlatiyor-196969-m.jpg
Hud Suresinin 23. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَخْبَتُٓوا اِلٰى رَبِّهِمْۙ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/hud-suresinin-13-ayeti-ne-anlatiyor-196940-m.jpg
Hud Suresinin 13. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِه۪ مُفْتَرَيَاتٍ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ ا ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/zebaniler-ile-ilgili-ayetler-196930.jpg
Zebaniler ile İlgili Ayetler

Zebâniler, insanları cehenneme sevkeden ve cehennemi yöneten meleklerdir. Kur’an-ı Kerim’de zebânilerden bahseden ayetler şunlardır: ZEBANİLER İLE İL ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/hud-suresinin-6-ayeti-ne-anlatiyor-196929-m.jpg
Hud Suresinin 6. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي ك ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/yunus-suresinin-107-ayeti-ne-anlatiyor-196907-m.jpg
Yunus Suresinin 107. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ يُص۪ ...